Türkiye ‘nin babası Süleyman Demirel’in “Siyasette 24 saat uzun bir zamandır” sözü son günlerde dillerde.

Millet İttifakı’nın kriz yaşadığı geçen hafta boyunca da sıkça hatırlandı.

Türkiye gibi her şeyi derinden yaşayan bir ülkede elbette altı farklı siyasi partiden oluşan bir yapının her  sorunu kolayca, bir çırpıda çözmesi beklenemez.

Ama.. Güzel olan da bu..

Altı parti lideri zoru başaracak, tarihe geçecek; o kadar değerli ki..

Türkiye’de adalet, barış, özgürlük, hak ve hukuk rüzgarları estirmek..
Geniş kapsamlı bir uzlaşıyı hayata geçirmek..

Türkiye gerçekleri ile uyuşmayan bir sistemden yeniden güçlendirilmiş, tabii ki eski yanlışlardan ders çıkarılmış demokratik parlamenter sisteme geçmek..

Ekonomide hakça paylaşımı hedeflemek, savurganlığın ve yolsuzlukların önüne geçmek..

Yoksullukla mücadele etmek..

Hem de farklı ideolojik altyapı, farklı programlar ve farklı bakış açıları ile..

Zoru kolay yapan, altı lidere çıkış yolunu açan ise; milletin isteği..

Değişim konusundaki kararlılığı...

“EGO’su yüksek” bir adam değilim; ama yazılarımı takip edenler iki tam isabete tanık!

Sağ olsunlar hakkımı da veriyorlar; “tam isabet” diye..
14 Mayıs seçim tarihi aylar önce..
Ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı..
“Hak ediyor mu, ediyor…” diyerek yine aylar önce..
“Ee..” diyorsunuz tabii; sabırsızlığınızı da anlıyorum; “Bundan sonra ne olacak?”...

Nerede kalmıştık!

Daha çok erken, köprünün altından çok sular akacak; ama yine de söyleyeyim; “de facto” (şu an ki görüntü) itibarıyla:

Millet İttifakı en az yüzde 58/42 alır bu seçimi..

Tahminim bu!

Du’bakalım n’olcek!