Hanzade ÜNUZ
Kazanmayı İsteme Hastalığı'na tutulmak
16 Şubat 2014 Pazar

Dün akşam ünlü gazeteci Charlie Rose'un Amerikalı ünlü aktör Bill Murray ile sohbetini izledim televizyonda.
Hatta gece yayınlanan tekrar gösterimini de aynı ilgiyle seyrettim.
Charlie Rose'un ustalığında akan programa alanında dünyadaki en iyiler konuk oluyor.
Bill Murray ve Charlie Rose oturma odasına benzer bir ortamda, karşılıklı iki sandalyede oturmuş birbirlerini gerçek bir merakla dinleyerek sohbet ediyorlardı.
Charlie Rose'un mükemmel yönlendirmesinde komedyen Bill Murray kendisini anlatıyordu.
Oyunculuğunda kendisi gibi olmasıyla ün yapan Bill Murray'in sandalye üzerinde uslu, duygulu bir çocuk gibi düşüne düşüne, göz kapaklarını kapatarak verdiği samimi yanıtları havada yakalayıp, kucaklamak istedim.
Çoğumuzun aradığı, ihtiyaç duyduğu o yanıtlar bende kalsın, hiç unutmayayım, acil durumlarda açıp okuyayım istedim.
Bir tür hayat bilgisi kopyası gibi...
Dinledikçe şaşkınlık ve hayranlık içinde kaldım.
En iyisini ortaya koyan bu büyük yeteneklerin, en sade olmayı bu denli sakin ve hacimsiz şekilde başarmalarını, hayatı en basit haliyle kavrarken egolarının üstünden esnek adımlarla sıçrayışlarını insan olmanın lezzetine vararak izledim.
64 yaşındaki Murray, insanın kendisi olmaya müsait olmasından bahsetti konuşmasında.
Ya da olmamasından...
Aynada kendini yakaladığın anda yaşamanın öneminden söz etti. Aynada yakaladığın kişinin peşine düşmekten...
"Hep kendisini oynuyor" gibi aldığı eleştirileri, enfes bir yorumla "Kendin olmak kolay değildir, aslında en zorudur" diye gülümseyerek açıkladı.
Başka bir iş yapmayı beceremediği için aktörlüğü sürdürdüğünü muzip bir şekilde anlatırken, ben de ekrandan yansıyan çocuksu yalınlığı kavramaya çalıştım.
Kendisiyle dalga geçen, en derin acılarını çıplak kelimelerle anlatan Altın Küre ödüllü sanatçının Oscar'a aday olup, kaybediş öyküsü de harikaydı.
Bill Murray, "Lost in Translation" (2003) adlı filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar'a aday olduktan sonra ödül töreninde yaşadığı hayal kırıklığını açık yüreklilikle anlattı.
"Favori gösteriliyordum, kazanacağıma emindim. Konuşmamı bile hazırlamıştım. Çok şaşırdım" dedi.
Murray, Oscar'ı kaybedişinin ardından ancak altı ay kadar sonra kendine gelip nasıl bir ihtiras içine düştüğünü, "Kazanmayı İsteme Hastalığı'na Tutulduğunu" farkettiğini söyledi. "Eğer Oscar'ı kazansaydım, artık Oscar'lı bir oyuncu olarak gelen senaryo ve teklifleri o gözle inceleyeceğimi ve pek çoğunu kabul etmeyeceğimi anladığımda, kendime geldim" dedi.
Samimiyetle anlatılan bu örnek Murray'in tanımıyla "Kazanmayı İsteme Hastalığı"nın insanı bekleyen ne tür bir tuzak olduğunun güzel bir fotoğrafıydı.
Bill Murray'in bu tanımı beni nedense ülkemizdeki politik arenaya, seçim arifesinde yaşanan adaylık çekişmelerine, "Güç Bende" depdebelerine doğru sürükledi.
Bizim Oscar'sız politikacılarımızı, genel ve yerel yöneticilerimizi, iktidar sahiplerini düşündüm.
"Kazanmayı İsteme Hastalığı"na tutulmuş olanları...
İnançlarını, değerlerini ve ardından kendilerini kaybedenleri...
Aynada kendini yakalayan insanın saydamlığı ile kibre yakalanan insanın matlığı arasındaki farkı farkettim.
Oscar'sız komedyen Bill Murray'in bakışlarına ve kelimelerine yansıyan saflaşmış bilgeliğini ve maddenin katı haline geçerek cisimleşen, kararmış egoları düşündüm.
İçeride bir yerde, aynada yakalayabilecekleri bir kendileri yaşıyor mu hala acaba? diye merak ettim.
Hepimize kendimize gelme, kendimiz olma becerisi diledim.
Programını, "Bu senin hayatın, kostümlü prova değil" diyerek bitiren gazeteci Charlie Rose'a da Türkiye'nin bunaltıcı atmosferinde aldırdığı nefes için teşekkür ettim.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 6 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Nimet Aksel 17 Şubat 2022 Perşembe 19:51

Harika bir yazı. Keyifle okudum Hanzadecim. Kalemine sağlık

Yorumu oyla      2      3  
Zümrüt Duman 19 Şubat 2018 Pazartesi 11:19

Muhteşem olmuş, kendimiz olabilmek dileğiyle????????

Yorumu oyla      11      5  
Sureyya Ongel 16 Şubat 2018 Cuma 23:53

Bu senin hayatin kostumlu prova degil.

Yorumu oyla      11      5  
ATEN 16 Şubat 2014 Pazar 23:23

"Kazanmayı İsteme Hastalığı" bunula çok daha fazla ve farklı şeyleri kastetiğni tahmin ediyorum ama. Bence şu sıralarda gündemde olan, aday gösterilmediğinde parti değiştirenlere sanki cuk oturdu. Parti tarafından bakıldığında; Partisince aday gösterilemediğinde başka partiye giden partili o partinin meğer Truva atıymış. Aday göstermemekle ne kadar isabetli olunmuş. Az daha başka partinin adamı hile ve dalavere ile partiden aday olacaktı. Aday açısından bakınca; işte tam "Kazanma İsteği Hastalığı". Kişilik, görüş, politik bilgi, politik kültür, partili olma kültürü hatta insanlık hepsi hava cıva. Her şey "Kazanma İsteği Hastalğı" Ayrıca Bill Murray benimde çok çok beğendiğim bir oyuncu ve kişilik.

Yorumu oyla      14      5  
Buca İçin 16 Şubat 2014 Pazar 22:14

Aday gösterilmeyen eski başkanlar; bunu bir sınav gibi düşünün, siz sınavdan düşük aldınız ama hala notunuza itirazınız var. Bilgin ve becerin bu kadarsa hoca ne yapsın? Torpil yok anlayın artık. Yeni başkan adayları sanmayın hoppp diye isimleri belirlendi. Sizin bizim anlayamadığımız ve bilmediğimiz elekten geçti hepsi emin olun. Dersinizi geçemediniz kabul edin ve sizden daha çalışkanlara yer verin artık.

Yorumu oyla      13      6  
SADECE VATANDAŞ 16 Şubat 2014 Pazar 15:49

Vatandaş olarak sadece bizim kazanma hastalığına tutulma hakkımız var. Adayların istekleri ve arzularının bizim için önemi yok.

Yorumu oyla      16      7  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva