Tayfun MARO
Her şey başörtüsüyle başladı
17 Eylül 2015 Perşembe

Merkez çevreye açılıyordu… Çevreyi merkeze taşımak fikri çok etkili bir siyasal çekim alanı yaratmıştı. İkibinli yıllarda AKP iktidarında solcuları ve liberalleri muhafazakârlarla buluşturan en önemli politikaydı ve hayli taraftarı vardı.
Fakat bu genel geçer fikrin hayata geçmesi için insan hakları ve özgürlükler alanında izlenen siyasetin demokrasi getirmesi beklenirken, aksine, totaliter yönetim anlayışının önünü açtı; bu gelişme, liberal ve sol çevreleri AKP’den uzaklaştırdı.
Neden böyle oldu?
 
Merkezi çevreye açmak için izlenen siyasetin en önemli boyutu, hatta tek boyutu, onun bir başörtüsünden ve birkaç göstermelik açılımdan ibaret olmasıdır.
Açılım derken, etnisite ve din gruplarının hak ve özgürlüklerinin “Eski Türkiye”de tanınmadığı iddiasından hareketle yapılan ve sonuçları herkesin malumu açılımları kastediyorum; Kürt açılımı, Roman açılımı, Alevi açılımı, Ermeni açılımı vs.
 
“Yeni Türkiye”de yıllarca başörtüsüyle yattık, başörtüsüyle kalktık; derken bir de baktık ki ileri demokrasi gelmiş, özgürlükleri ve insan haklarını savunuyoruz!..
AKP’nin vaat ettiği büyük değişim bir çırpıda gerçekleşti. Kamusal alanda başörtüsü serbest olunca, değişim tamamlanmış oldu.
Doğrusu, bu sihirli bez parçası hepimizin hayatını değiştirdi. Başörtüsünün peşi sıra gelen “ileri demokrasi” sayesinde İslamcıların serbesti alanı genişlerken, geri kalanın kâbusu başladı.
 
Hazin ama gerçek, başörtüsünün bir ucunda islamcılar, liberaller, sosyalistler, öbür ucunda Atatürkçüler, Kemalistler, laisite yanlıları, yıllarca, o kumaş parçasını çekiştirdiler durdular. Ve bu çekişmeye müthiş anlamlar yüklediler. Özgürlük ve insan hakları mücadelesi bu başörtüsüne indirgendi. Her iki cenah da kendi yüce idealleri için başörtüsünü kullandı.
Başörtüsünü savunanlar, örtünmenin, insan hak ve özgürlüklerinin gereği olduğunu söylerken; başörtüsüne karşı olanlar da, başını açmanın, insan hak ve özgürlüklerinin gereği olduğunu söylüyordu.  
Trajik şekilde, o büyük mücadele sonunda, insan haklarından elimizde kala kala bir başörtüsü kaldı.
İslamcıların indinde, örtünerek sokağa çıkan kadınlar, başını örterek okula giden genç kızlar, özgürlük mücadelesinin simgesidir. Ve bu mücadele sonucunda, İslamcılara göre, ülkeye demokrasi geldi…
Bütün bunlar, kadınlarımız, genç kızlarımız başını örttüğü için oldu, iyi mi?   
Ben şahsen böyle olduğuna inanıyorum. Çünkü demokrasi bağlamında, başörtüsü ve açılım adına ekilen husumet tohumları dışında hiçbir bir şey yapılmadı. Dolayısıyla İslamcı cenahın dilinden düşürmediği başörtüsünde aramak gerekiyor kerameti…
Okullarda öğretim o örtünün altına sokuldu, ahlak o örtünün altına sokuldu, inanç o örtünün altına sokuldu, kimlik o örtünün altına sokuldu, özgürlük o örtünün altına sokuldu… Eskiden halının altına süpürülenler, şimdi başörtüsünün altında…
 
Başörtüsü meselesinde verdiği sınavda, bu mücadelenin bütün tarafları sınıfta kaldı. İdeolojik bir mücadelenin kendisine dönüşen başını örtme hakkı, her iki cenahın da yetersizliğini, kofluğunu örtmekten öte bir işe yaramadı.
Başını örtmek veya açmak kadının kendi sorunudur. Oysa görüldü ki örtünmek olsun, başını açmak olsun öncelikle erkeklerin sorunuymuş… Ve örtünen bir tek kadın çıkıp, erkeklere, “çekin ellerinizi üstümüzden!” diyemedi.
 
Başını örterek sokağa çıkan kadınlar, okula giden genç kızlar, kanımca, özgürleşme yolunda önemli bir adım attılar; sokağa çıktılar. Bu benim fikrim. Sonrasında olacakları hep birlikte göreceğiz.
Fakat başörtüsü ile sınırlı kalan hak arayışının sığlığı ve bu mücadeleyi verenlerin demokrasi kültüründen yoksunluğu, kısa ve orta vadede, ülkeye iyi bir gelecek vaat etmiyor.
Özgürlüklere başörtüsüyle kavuşmuş uyanık bir toplum olarak, hiç kuşku yok, postmodern döneme önemli katkı yaptık… İnsan hakları mı? Başını ört! Özgürlükler mi? Başını ört!
İslamcıların pragmatizmi ve ucuz siyaseti kendilerine iktidar getirdi ama götürdüklerinin bedelini bütün ülke ödüyor.
Başörtüsüyle gelen ne özgürlük ne demokrasidir. Bunu o tanıdık ayak seslerinden biliyoruz…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çıkmasaydı Samsun’a neler gelirdi başımıza?
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva