Tayfun MARO
Eril toplum günah mı çıkarıyor?
23 Şubat 2015 Pazartesi

Günlerdir, işleniş biçimiyle insanın içini iki defa burkan bir cinayeti tartışıyoruz; Özgecan Aslan’ın kanımızı donduran katlini konuşuyoruz.
Cinayetlerden bir cinayet… Fakat bu defa, cinayetin vahşet dozu ve kurbanın kusursuz masumiyeti çağrıştıran fotoğrafları toplum vicdanını çok rahatsız ettiği için herkes ayağa kalktı.
Birkaç güne kalmaz, acımızın ve öfkemizin manifestosunu toplumsal belleğin bir köşesine iliştirip bu limandan da demir alırız…
Yoksa rutinin dışına çıkarak, öfkemizi, uzun soluklu bir başkaldırıya dönüştürür müyüz?
Hatırlatayım dedim… Altında ezildiğimiz bu insanlık dışı durumu sadece konuşuyor olmak artık tahammül sınırlarını zorluyor.
 
Kadın cinayetlerinin salt bir avuç manyağın, sapığın işi olduğunu düşünüyorsak, konuşacak fazla bir şey yok; toplumdan tecrit edilirler, sorun çözülür…
Fakat sorunun kategorik olarak tarif edilen suç ve ceza bağlamında çözülemeyeceğini düşünüyorsak, sorunsalı, eril toplumun verilerinden hareketle belirlemek gerekiyor.
Demem o ki, erkeklerin yönettiği yeryüzünde insanlık adına iyi şeyler yapılmıyor. Mülkiyetin keşfi ve uygarlığın kuruluşu, kadınlığın teslim alınışıyla mümkün oldu; kas gücüyle kuruldu uygarlık. Muktedir erkeklerin yeryüzü egemenliği böylece başladı.
 
Erkek, kadının kendisinden üstün olduğunu biliyordu. Kendisini doğuran o yaratığa tapıyordu. Bu tapınma hali, göklerde egemenliğin tanrıça Kibele’den tanrı Zeus’a geçmesiyle son buldu.
Yeryüzünde mülkiyet toplumlarının efendileri, göklerde kâinatın efendisi tanrılar zuhur ettiğinde, uygar toplum ortaya çıktı. Uygarlık, yabancının tahakkümüdür.
 
Tanrıça Kibele esirgeyendir; doğurganlığı, üretkenliği, bereketi simgeler. Zeus ise, elindeki yıldırım ile ceza yağdıran, kıyıcı, acımasız bir tanrıdır. Kadınlara düşkündür, zevk ve sefa peşindedir.
Mitolojik öykülerde böyle dile gelmiştir Kibele ve Zeus’un özellikleri. İnsanın sorası geliyor, Kibele’den Zeus’a ne değişti de tanrılara atfedilen nitelikler bu denli radikal bir değişim geçirdi?
Değişimin nedeni, mülkiyetin keşfi ve uygarlığın başlamasıdır. İktidar toplumlarının ortaya çıkması ve hiyerarşik toplumda erkeklerin hiyerarşinin en tepesinde yer alması, uygarlığın ve mülkiyetin getirdiklerindendir.
İşte o gün bu gündür, insana değil ama mala mülke değer veriyoruz. Sonra da soruyoruz; “İnsan hayatı bu kadar mı değersiz?” Evet, değersiz… Değerliymiş gibi yapılır fakat değer verilmez.
Dünya sistemi olan kapitalizmin insana yaptıklarını ettiklerini 500 yıldır öğrenemediysek, yapacak bir şey yok; aynı soruları sormaya devam edeceğiz.
 
“Kadınlar başkaldırırsa, başka bir dünya gerçekten mümkün olur.” Muktedirler bunu biliyor. Sırf bu yüzden, kadın eve kapatılıyor, üretimden uzaklaştırılıyor, karar mekanizmalarından uzak tutuluyor, siyasette geri plana itiliyor. Batı toplumlarında görece özgür olan kadın da bu baskıdan payını alıyor.
Kadın, kamusal alanda azınlık muamelesi görüyor; özel yaşamda ise koca tahakkümüne giriyor. Üstünden baskı hiç eksik olmuyor.
 
Doğaya ve topluma egemen olmak, insani bir duruma ulaşmayı mümkün kılar mı?
Bu dünya Aydınlanmayı da, moderniteyi de gördü, postmodern zamanları yaşıyor; Ama insanlığın durumu hiçbir zaman daha iyi olmadı. Bir kere egemenlik ilişkisi başladıktan sonra hiçbir güç tahakkümün önünü alamadı. Efendiler hep biat istedi, biz gönüllü köleler de biat ettik. Kadınlar ise iki kere biat ettirildi.
 
İnsan kusurlu bir yaratık… Erkek ise, ağır kusurlu…
İnsanlık, uygarlığın altında kaldı. Kurtuluş, erkekler ile mümkün değil. Uygarlığın ve mülkiyetin tarihi, bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
İnsanlığın önüne kadınlar geçmedikçe, insani bir duruma ulaşmak mümkün olmayacak.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva