Örneklerle adaleti yazacaktım.
Adaletsizlikleri daha doğrusu.
Gözü bağlı kız kurusu ve mahkeme salonlarındaki “Adalet Mülkün Temelidir.” Yazısı geldi aklıma.
Kızın gözünü açtılar biliyorsunuz. Artık adalet kişinin boyuna posuna, rengine direngine göre dağıtılıyor.
Irzına geçildi yani adaletin.
Öbür cenaha bakalım dedik. Yani “Adalet Mülkün Temelidir” yazısına.
Gerçi bilenler mülkün devleti, iktidarı, saltanatı, kısaca erki temsil ettiğini söylerler ama ben kıllandım bir kere. Mülk denince aklıma tarla tapan kat yat geliyor.
Bu güne kadar da adalet denen mekanizma erk sahiplerinin mülkünü koruduğu için iyice pekişti düşüncelerim.
İşte bu nedenledir ki, altında Atatürk’ün imzası bulunan yazının kaldırılmasını önermek geldi aklıma.
Faka basmayayım ne olur ne olmaz diye de biraz araştırayım dedim.
Gogıla (hemen celallenmeyin yazılışını biliyorum) mülk yazdım,. Aman Allah’ım sen misin yazan çık çıkabilirsen.
Yazarken de hani şöyle anlı şanlı hukukçularımızın profesörlerimizin bilimsel görüşleri ile makaleleri ile karşılaşacağımı, aydınlanacağımı ve de yazımda kullanacağımı sanmıştım.
Gogıla mülk yazınca önce Kuran’ın mülk süresi ile ilgili bilumum siteler yayınlar çıkıyor.
Olmadı biraz daha zorlayayım dedim, Karadayı dizisi çıktı karşıma.
Meğer bir sahnesinde O meşhur yazı gösterilmiş, ancak Kemal Atatürk imzası silik çıkmış, bir gazeteye “vay atamızın ismini karaladılar” diye manşet olmuş, dizinin yapımcıları da telaşlanmış özür dilemişler.
Bunun üzerine zaman gazetesinden bir yazar sözün Atatürk’e değil Hz. Ömer’e ait olduğunu yazmış. Eee fırsat geçmiş ya ele, Köylü milletin efendisidir sözünün Kanuni’ye, Ben sporcunun zeki ve çevik olanı… sözünün de eski bir Romalı’ya ait olduğunu da ballandıra ballandıra döktürmüş.
Neyse Atatürk’çülük ruhunun esamesi tehlikedeyken varsın köylü milletin efendisidir de olmasın ama bu mülk işine kafam takık kaldı.
Biraz daha araştırınca iş Hz. Abubekir’e Hz. Ali’ye, biata, biat etmeyenlere, kırık kapılara vardı.
Aman dedim tehlikeli bölgelere daldın geri dön.
Döndüm dönmesine de ya adalet?
Başlarken adaletsizlikleri anlatacağımı söylemiştim.
Ergenekon’du, Balyozdu, Sarıkız’dı, Askeri Casusluktu, bunlar değil kastettiklerim. Bunlar iyi kötü kotarıldı. Kanaatim bu davalardan bundan sonra hapse koyacak cezalar çıkmayacak. Ancak ip önceden olduğu gibi şimdide büyük erkin elinde olduğundan hem kendisine zarar verilmesin hem de devlet tazminat ödemesin diye (zira o paralara vatansever müteahhitlerimizin ihtiyacı var) yattıkları süreleri karşılayacak cezalar verilecektir. İzmir Büyükşehir davasında da gidişat bu yönde. Görevsiz mahkeme cezayı kesecek gibi.
Benim anlatacaklarım küçük davalar, kimsenin haberinin olmadığı basit davalar.
Yerimiz azaldı. Çok sayıda örnek var. Şimdilik kısa bir tane.
FACEBOOKTAN SALDIRI SERBEST
Bir kadınla bir adamın kısa süren duygusal ilişkileri karakolda bitiyor.
Kadın adamın adına feyste hesap açıyor. Karısına yakınlarına mesajlar atıyor. Gerekli gereksiz yazılar yazıyor, iftiralar atıyor.
Sizin başınıza gelirse ne yaparsınız? Şikayet edersiniz.
Adamda şikayet ediyor.
Savcı takipsizlik kararı veriyor. Gerekçesi ise feys bilgi vermiyor. Başkada delil yok.
Bir düşünelim. Diyelim ki önemli devlet sırları feyste çarşaf çarşaf yayınlandı. Aynı gerekçe kullanılır mı? Hayır kullanılmaz. Diğer kaynaklar, IP numaraları, internet ağları devreye sokulur ve mutlaka kaynağı bulunur.
Melih Gökçek’in belalıları nasıl ertesi gün bulunuyorsa, Bursa’da miting haberciliği yapan adam nasıl derhal tespit edilip yakalandıysa burada da aynı kaynaklar kullanılıp bulunmalıydı.
Gerçekten bulunamıyorsa durum vahim, yok bulunma ihtimaline rağmen bulunamıyorsa o daha kötü.
Ama daha kötüsü kanıksamak ki yaşanan bundan ibarettir..
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
Künye
İletişim
Facebook
Twitter
Google+
RSS
Sitene Ekle
Günün Haberleri