Tayfun MARO
15 Temmuz’un getirdiklerine bakmak
22 Ağustos 2016 Pazartesi

15 Temmuz’da yaşadığımız o darbe kılıklı kalkışma sadece bütün ülkeyi ayağa kaldırmadı fakat aynı zamanda, zihinleri de açarak büyük sürpriz yaptı…
Darbe girişimi veya kalkışmanın ortaya çıkardığı gerçekler beklenmedik gelişmelere yol açıyor; Cumhuriyet’in yüzyıllık kuruluş ve iki yüzyıllık batılılaşma öyküsüyle yüzleşmeye başlayan müslüman muhafazakârlar, Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü anladıklarını ifade etmeye başladılar.
20 Temmuz’dan itibaren adeta değişim geçiren Erdoğan’ın uzlaşmacı tutumu, her ne kadar HDP’nin yokluğu bir handikap ise de, AKP-CHP-MHP ekseninde oluşan demokrasi bloğu, toplumda ortaya çıkan birlik ve dayanışma eğilimi; olumlu gelişmeler olarak dikkat çekiyor.

ABD’de yaşayan ve orada FBI tarafından korunan F. Gülen, kanlı darbe girişiminin baş sorumlusu olarak görülüyor. Gülen cemaati, “başarısız darbe” girişimi sonrasında, 40 yıldır kazandığı bütün mevzilerden tasfiye ediliyor; Sanki kendini tasfiye ettirmek için bir kalkışma planladı…
Şaka değil, iki hafta içinde, kamuda çalışan yaklaşık 70 000 kişiye görevden el çektirildi. Cemaate ait olduğu veya ilişkisi olduğu bilinen okullar, hastaneler, işyerleri, medya kuruluşları, yayın organları kapatıldı ya da el koyuldu. TSK, Milli Eğitim ve yargıda büyük tasfiye hareketi başlatıldı. TSK nerdeyse yeniden yapılandırılıyor. MİT ne olacak belli değil. Kimi kurumlar lav ediliyor.
Kalkışmanın failleri yakalandı veya teslim oldu. Bir miktar firari var. Cemaat ile kuşkulu ilişkisi olanlar gözaltına alınıyor. Kurunun yanında yaşın da yandığına dair yaygın bir kanaat var.
Meydanlarda tutulan demokrasi nöbeti ilginç bir deneyim olarak zihinlerde yer etti.

15 Temmuz gecesi, Erdoğan’ın uçağına atlayıp İstanbul’a inerek darbecilere dünyayı dar etmesi, hepimizi çok düşündürdü… Çünkü Başbakan bunu hepimizin düşünmesini istedi...
Düşünüyoruz… O halde, 1. Ordu Komutanı, o gece, Erdoğan’a ne diye telefon etmiş olabilirdi?
Cumhurbaşkanı ise, Allah’tan ve milletten kendisini affetmesini istiyor; Çünkü olacakları öngörememiş... Çok samimi bir itiraf. Buna yönetim zafiyeti diyenler de var; Münafıklar…

Memlekette gerçekten olağan üstü bir hal var; sivil ve askeri bürokrasinin kitlesel tasfiyesi ve devlet kurumlarında öngörülen yapısal değişim, askerlerin yönetime el koyduğu dönemlerde dahi bu ölçülere vardırılmadı.
Bilindiği üzere, Erdoğan, Gülen cemaatiyle birlikte iktidara geldi. Bu hareketin devlet içinde kadrolaştığı zaten biliniyordu, fakat AKP iktidarında çok yol aldıkları da bir gerçek.
Yanılmıyorsam, 2002 öncesinde, kabı kırmızı olduğundan “Kırmızı Kitap” da denilen, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde devletin iç tehdit algılamasında, irtica bağlamında Gülen Cemaati de devletin hedefindeydi… Elbet de o Belge’yi görmüşlüğüm yok ama haberlerden aklımda öyle kalmış…
Demem o ki, Devlet bu cemaatin varlığını iç tehdit olarak algılıyordu ama Hükümetler ciddiye almamıştı. AKP’den önce de neredeyse tüm siyasi partilerin Gülen Cemaatiyle siyasal ilişkileri oldu.
Seksen darbesini izleyen yıllarda önü açılan Gülen hareketi, Türk-İslam sentezine dayalı politikaların yol verdiği meşru bir hareket olarak kabul görüyordu. Hareketin karanlık tarafını kimse görmek istemiyordu. İlle de 15 Temmuz’u yaşamak gerekiyormuş.

Velhasıl, seksenli yıllardan itibaren uluslararası ölçekte desteklenen ve son derece şaibeli ilişkileri olan bir din gurubu, darbe girişiminde bulundu veya bir kalkışmada kullanıldı…
Öyle veya böyle, Türkiye’nin nur topu gibi “15 Temmuz”u oldu… Şimdi darbeyle yatıp OHAL ile kalkıyoruz… Hükümet, bir daha darbe olmasın diye, önlem üstüne önlem alıyor.  
Ne yazık ki Meclis adeta devre dışı…

Gülen hareketinin sonunu getiren sürecin ortaya çıkışı da hayli ilginç;
Cemaat, AKP’nin eteğinin altına girip iktidar gurubuna dâhil olduktan sonra iktidar ve de dünya nimetlerine bir türlü doymak bilmeyince, haliyle paylaşım kavgalarını basından izlemeye başladık.
Ama ne kavgaymış! Önce, cemaatin devlet içinde paralel bir örgütlenme yaptığı ortaya çıktı; Ardından da, cemaatin aslında terör örgütü olduğunu öğrendik. Cemaat neredeyse Türkiye’yi ele geçirmiş… İnsanın sorası geliyor, 30 yıldır ülkeyi yönetenler bu kadar basiretsiz mi davrandı, diye…

15 Temmuz gecesi ve ertesi gün yaşanan sıcak saatlerden sonra hızla sakinleşen Türkiye’de, o gün bu gündür, işler inanılmaz kolaylıkla yürüyor. İktidarın bir dediği iki olmuyor. Putin bile Erdoğan’ı kırmadı, ilişkileri düzeltti. Kazakistan da iyi niyet elçiliğini üstlenmiş gibi…
Gelin görün ki gül bahçesi dikensiz değil. Sorun var. Sorun, ABD’nin ve AB ülkelerinin Erdoğan’ın söylediklerini fazla ihtiyatla karşılaması… Dahası, inandırıcı bulmaması…
Erdoğan, Gülen’in Türkiye’ye iadesi konusunda hızlı hareket etmeyen ABD yönetimine hayli tepkili.
O uğursuz kalkışmadan sonra ABD’nin mesafeli duruşu, Erdoğan tarafından, kalkışma girişimine örtülü destek gibi algılanıyor. Erdoğan çok moralsiz.   
Darbe girişimi sonrasında AB ülkelerinin Türkiye’nin arkasında durmadığını düşünen Erdoğan, sanki AB’den umudunu kesti. Türkiye’nin AB ile ilişkilerini gözden geçirme obsiyonunu masaya getirebilir.
Bu tabloya, NATO/Türkiye ilişkilerinde ortaya çıkan belirsizliği de eklemek gerekir.

Neresinden bakarsanız bakın, Türkiye, başı dertte bir ülke görüntüsü veriyor. Başımızın ne ölçüde dertte olduğuna dair bir fikrimiz yok. Yaşadıkça öğreniyoruz. Bu durum vahameti iyice artırıyor. Canlı bombalar ülkede kol geziyor. Ekonomide dengeler bıçak sırtı…
Ne hazindir, hal böyle iken, darbe girişiminin mağduriyetinden kendisine yarattığı dokunulmazlık zırhının ardında, her türlü denetimden azade bir yönetimin yaptıklarını ettiklerini eli kolu bağlı izliyoruz. Umarım korktuklarımız başımıza gelmez.
Çok fazla hata yapmış bir iktidar gurubunun elan ülkeyi yönetiyor olması, hem de OHAL koşullarında, hem iktidar partisi hem muhalefet partileri açısından talihsiz bir durum. Böyle zamanlarda sorumluluğu paylaşmak, toplumsal mutabakat için bir zarurettir.
Çözümün de, toplumsal mutabakatın da yolu Meclis’ten geçiyor; bir de uğrayan olsa…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
mehmet f.yavuz 23 Ağustos 2016 Salı 12:08

"Manzara-i umumiye"yi, net sözlerle/sözcüklerle ve satır aralarına mizah da serpiştirerek işlemişsiniz... İyiydi.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çocuk yaşında assolist oldu!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gazeteci titizliğinden çıkan bir roman
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva