İSTANBUL - Erol Günaydın'ın vefatı üzerine, Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nden yapılan açıklamada, "Yoğun bakım ünitesinde pnömoni, böbrek yetmezliği, sepsis nedeniyle 12 Nisan 2012 tarihinden itibaren tedavi gören sanatçı Erol Günaydın, bugün saat 14.45'te, kalp yetmezliği sonucunda vefat etmiştir" denildi. Erol Günaydın'ın kızı Ayşe de sanatçının ölüm haberi üzerine Bodrum'dan İstanbul'a yola çıktı. Sanatçının ölüm haberini alan oyuncu Ceyda Düvenci hemen hastaneye koştu.
EŞİNİN YANINDA TOPRAĞA VERİLECEK
Erol Günaydın'ın kızları Günfer ve Fatoş Günaydın, gözyaşlarıyla yaptıkları açıklamada babaları için Çarşamba gün Ses Tiyatrosu'nda bir tören düzenleneceğini, aynı gün ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından sanatçının Feriköy Mezarlığı'da eşinin yanında toprağa verileceğini söyledi.
Günfer Günaydın yaptığı açıklamada "Bodrum'da rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan oradaki hastanenin şartları yeterli olmadığı için iyi bakılamadı. Buraya getirdik. Buradaki hastanede gayet iyi bakıldı. Hastalığı 24 Ağustos'ta başlamıştı. Biz bu ölümü beklemiyorduk. Babamla en son konuştuğumuzda gayet iyiydi neşesi yerindeydi. Espiriler yapıyordu. Daha evvel de böyle bir rahatsızlık geçirmişti. Hastanede yoğun bakımda yatıp çıkmıştı. Açıkcası böyle bir ölümü beklemiyorduk. Çok bilendi. Hayata dair projeleri vardı. Hatta birkaç projede düşünüldü. Elemelerde yerine başka biri seçilince çok üzüldü. Ancak kimseye kırgın değildi. Çarşamba günü SES tiyatrosunda bir tören düzenlenecek. Teşvikiye Camisinde ikindi namazında cenaze namazı kılınacak ve Feriköy'deki annemin mezarlığı yanına defnedilecek" diye konuştu.
Erol Günaydın'ın kızı Günfer Günaydın acı haberi Twitter sayfasına yazdığı "Babamı kaybettik" notuyla duyurdu.
'KİMSEYE KIRGIN DEĞİLDİ'
Günaydın, babasının kimseye kırgın olmadığını ve bir vasiyeti bulunmadığını belirtti. Günfer Günaydın, Erol Günaydın için 17 Ekim Çarşamba günü Ses Tiyatrosu'nda tören düzenlemeyi düşündüklerini, Günaydın'ın cenazesinin Teşvikiye Camisi'nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından annelerinin yanına Feriköy Mezarlığı'na defnedileceğini bildirdi.
Fatoş Günaydın da ''Ne kadar uzun süre yoğun bakımda olsa da biz hep babamın çıkacağını düşündüğümüz için... Çünkü babam çok güçlüydü. Daha önce de böyle yoğun bakıma girip, hep çıktı. Hastanede yattı hatta 4 ay önce. Biz böyle bir şey beklemiyorduk'' diye konuştu. Fatoş Günaydın, kız kardeşleri Ayşe Günaydın'ın da Bodrum'dan İstanbul'a gelmek üzere yola çıktığını söyledi.
SAHNEDE BİR ÖMÜR
1933'te Trabzon Akçaabat'a dünyaya gelen Günaydın, tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başladı. Günaydın, 1955'te Haldun Dormen Cep Tiyatrosu'nda ''Papaz Kaçtı'' adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına giriş yaptı.
1960'da 'Yeşil kurbağalar' ile ilk sinema filminde oynayan Erol Günaydın, elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra dizilerde de oynadı. Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah gösterileri, seslendirmeleri ve canlandırdığı diğer pek çok karakter ile tiyatronun büyük ustalarından kabul edilen Günaydın'ın nehir-söyleşisi 2007 yılında 'İki Kalas Bir Heves' adında kitaplaştırılmıştı.
Günaydın, 1967 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'Güzel Bir Gün İçin' filmiyle , En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.
SICAK BİR GÜLÜMSEME...
Sayısız tiyatro oyununda, filmde ve dizide rol aldı Günaydın. Kimi zaman yüzünde, görenin içini acıtan sıcak bir gülümseme oldu kimi zaman gözyaşı...Bir dönemin çocuklarının ilgiyle izlediği ''Ayı Yogi'' karakterine sesiyle can veren Günaydın, son nefesine kadar sahnede sevdiği gibi, sevgiyle olmaya devam etti...Kendisiyle yapılan söyleşilerden oluşan ''İki Kalas Bir Heves'' adlı kitapta, ''İnsanlar hayatımın en büyük serveti. Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım, onlardan da sevgi gördüm. Kimseye kızamadım, herkese hak verdim. Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor. Bu sevgiyle belki bana hayat verdiler, nefes aldırdılar. Her zaman gülüyorum, gülümsüyorum. N'apayım...'' sözcükleriyle içinden taşan sevgiyi kelimelere döken Günaydın, hayata gözlerini Trabzon'un Akçaabat ilçesinde açtı.
Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra profesyonel oyunculuk hayatına ''Papaz Kaçtı'' oyunundaki rolüyle adım atan Günaydın, Fransız ekolüyle gelenekselliği birleştirerek, Halide Edip Adıvar'ın unutulmaz eseri ''Sinekli Bakkal'' filminde Kız Tevfik tiplemesiyle ''zenne''liği denedi.
Yıllarca zenne olarak sahneye çıkan Günaydın, çocuk tiyatrosu kurup uzun seneler vatan toprağını karış karış dolaşarak halkı sanatla buluşturmaya çalıştı.
MEDDAHLIK GELENEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİNDEN
Kimi Akşehir'de Nasrettin Hoca kimi Ramazan'da meddah olarak gördü onu. Sanatçı, en sevilen diziler de filmlerde de rol aldı, küçük rollerin büyük sanatçısı da oldu...
Son yıllarda kendine özgü hiç de azımsanamayacak bir kitle edinen bir dizide, yatalak baba rolüyle izleyicinin gönlünde taht kuran Günaydın, bu rolü aslında biraz da mecburiyetten yatarak oynadı.
Günaydın, rahatsızlığının etkisiyle yürümekte zorlanmaya başladığında aslında seyirciye, elde ettiği başarının ve sevginin ne kadar haklı bir ''başarı'' olduğunu da gösterdi. Yattığı yerden sadece mimikleriyle oynayan Erol Günaydın, uzun süre bu başarısıyla konuşuldu.
Dizideki küçük rolünü öylesine işledi, öylesine süsledi ki beyaz camın karşısındakilere ''vay be'' dedirtmeyi başardı.
'BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN ŞEY AHŞAPTIR'
Ve günlerden bir gün tiyatroya olan aşkı sorulan Günaydın, buna şöyle cevap verdi:''Tiyatroda beni en çok etkileyen, ahşaptır. Öyle güzel ahşaptır ki mis gibi kokar. Tiyatroya ilk girdiğimde o kokuyu aldım. Dedim ki tevekkeli değil, ustalar, 'iki kalas bir heves' derlerdi. İşte o kalasların kokusu sinmiş tiyatroya, benim hevesimle birleşmiş. O koku, hiçbir yerde olmayan bir kokudur. Vazgeçemediğim budur.''(Ajanslar)