Onur DENİZ/EGEDESONSÖZ - Türkiye’yi sarsan 17 Aralık soruşturmasının yıl dönümünde CHP, MHP ve birçok parti ve sivil toplum kuruluşu, süreci “17 -25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası” diye adlandırarak protesto gerçekleştirdi.
İki gündür pankart ve afişlerle 17-25 Aralık’a tepkilerini belirten CHP’nin ardından MHP’de, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıl dönümünde, 9 şehirde toplantılar düzenliyor. Toplantının İzmir ayağı, İzmir Enternasyonel Fuar’ında yapılan toplantıyla gerçekleşti.
9 İLDE “YOLSUZLUK” TOPLANTISI
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun birinci yıl dönümünde, MHP 9 gün boyunca 9 ayrı ilde ’17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası Toplantısı’ düzenliyor. Toplantının İzmir ayağında, MHP İzmir Milletvekili ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, MYK Üyesi ve MHP Ankara Milletvekili Mustafa Erdem, MYK Üyesi Avukat Halil Öztürk ve MHP İzmir İl Başkanı Necat Karataş konuşmacı olarak katıldılar.
Toplantı sırasıyla Ankara, Antalya, Adana, Samsun, Malatya, Erzurum, Elazığ ve Mersin’de devam edecek.
BASINA ÇAĞRI
İzmir toplantısının açılışı yapan MHP İzmir İl Başkanı Necat Karataş, sivil toplum kuruluşlarına ve basına çağrıda bulunarak, “MHP’nin bu konuya karşı duruşunu herkes net bir şekilde göstermeli. Mevcut iktidarın öncesinde ve sonrasında, yaptığı ve yapacağı yolsuzluklarla ilgili uyanık olmalıyız. Hepimizin mücadele etmesi gerekiyor. Herkesi bu mücadeleye davet ediyorum.” dedi.
İKTİDAR OY KAYBI YAŞIYOR
Toplantının İzmir ayağına katılan MHP İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, parti olarak eskiden beri yolsuzluk ve rüşvetle ilgili yaşananlarda onurlu ve dik bir duruş sergilediklerini ifade etti. Tanrıkulu, “Zor bir dönemden geçiyoruz. Siyaset, iktidarın politikaları nedeniyle hem kısırlaştı hem de tıkandı. Artık siyaset planlamasında çözümler bir kenara atıldı. Açılım, yeni Türkiye gibi kavramlar hem şeffaf olmayan, hem de maksadının ne olduğu bilinmeyen projeler olarak karşımıza çıkarıldı. 12 yıldır iktidarda bir parti var. 12 yıldır bu ülkede siyasi istikrar eşittir ekonomik istikrar olarak gösterilmektedir bize. Ekonomik, siyasi ve sosyal sorunların tavan yaptığı bir ülkede, hayali bir düşman yaratarak, onu suçlayarak, onu hapsederek bir takım işlemler yapılmaktadır. İktidar ciddi bir oy kaybı yaşamaktadır o yüzden böyle bir icraatın içerisindeler. Geçici saltanatları uğruna milletimizin kazanımlarını çarçur etmektedirler. Gelecekte adalet karşısında hesap vermemek adına, Yargıtay, Danıştay, HSYK düzenlemeleri yapmaktadırlar” diye konuştu.
EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜ KAYBEDEN…
AK Parti iktidarının ekonomi politikalarını Tanrıkulu, “Her alanda sindirilmiş bir toplum yaratmaya çalışan bu iktidar, ekonomik açıdan da ülkeye zarar vermektedir. Ekonomik özgürlüğünü kaybeden bir millet siyasi özgürlüğünü de kaybeder. Türkiye’yi otokrasiye götürüyorlar. Kuvvetler ayrılığında olması gereken tüm özelliklerin tek bir adama bağlanmasına otokrasi denir. Bu çarpık model bir yerde tıkanacaktı, işte şu anki durum budur. Biz AKP’ye 2002’de enflasyonu azalan, borçları neredeyse sıfırlanmış bir ekonomi devrettik. Bunlar çabuk unutuldu. Bu yakaladıkları dalgayla birlikte 2007’ye kadar ekonomiyi sorunsuz yürüttüler ancak ondan sonra kendi sistemlerine geçince ekonomimiz bitti. Artık devlet borçlanmıyor diyorlar ama özel sektörü borçlandırıyorlar. O borçlar bizim değil mi” sözleri ile eleştirdi.
İZMİR BOYOZUYLA DEĞİL İŞSİZİ İLE MEŞHUR
Tanrıkulu, ”İzmir şimdi boyozuyla gevreğiyle değil işsizliğiyle meşhur. Yüksek işsizlik, sosyal bir risk olmaya devam ediyor bu ülkede. Havuzdan biriyseniz, o zaman alabilirsiniz ama değilseniz avucunuzu yalarsınız. Adaletin olmadığı, kötü yönetilen bir ülkede servet sahibi olmaktan utanmak gerekir. Yolsuzluk artık Türkiye ve dünyanın gündeminde. Bir takım göstergeler, endeksler Türkiye’de işlerin hiç de iyi gitmediğini başka bir şekilde gösteriyor. Haksız zenginlik listesini veren bir İsviçre bankası, hazırladığı bir raporda, Türkiye’de 37 dolar milyarderi olduğunu söylüyor. Japonya’nın milli geliri bizden kat be kat yüksek ama onların 15 tane var. Türkiye Çin, Mısır, Hong Kong ve Irak gibi ülkelerle, Türkiye’nin adı anılıyor” dedi.
KUL HAKKI ÖRNEĞİ
MHPli vekil, “Biraz da iğneyi kendimize batırmak gerekiyor. Bazı şeylere bizim de dikkat etmemiz gerekiyor. Tahsil ettiği parayı devlete ödemeyip harcayanla, devletin kasasını doğrudan soyan arasında ne fark var? Bu da kul hakkı yemek. Bir Türkiye kamu bankası, şu anda yurtdışında soruşturma geçiriyor. Daha fazlasını söyleyemem, benim de yerim dar. Biz bu bankayla ilgili soru önergesi verdik. Ama ses yok. Yine 3 tane banka şeffaflıkla ilgili olarak uyarı cezası almış. Bunlarla ilgili haberler duydunuz mu? Bunların hepsi siyasi sistemi etkilemekte, bunlar da yoksulluğu ve yolsuzluğu tetikliyor” ifadesini kullandı.
KİMSEDEN SES ÇIKMIYOR
Tanrıkulu, “ TÜSİAD’ın girişimcilerle yaptığı bir anket var. Yüzde 46, yolsuzluğun artacağını söylemiş. Yüzde 60 oranındaki bir kesim ise, dönüp dolaşıp ucu bana da dokunur diye yolsuzluğu ihbar etmem diyor. Ne kadar acı bir şey değil mi? Bu ülkenin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi. Hiç kimseden ses çıkmıyor” dedi.
ASIL PARALEL AKP-PKK
Tanrıkulu, AK Parti’nin PKK politikalarını eleştirilerini ve MHP iktidara gelirse yapacaklarını şöyle sıraladı: “Ne olduğu meçhul bir İranlı iş adamından dönemin ekonomi bakanı 52 milyon dolar rüşvet almış. Dönemin AB bakanına 1.5 milyon dolar rüşvet, dönemin içişleri bakanına 10 milyon dolar rüşvet. Zehir zıkkım olsun hepsine. Şimdi de de paralel diyorlar. Devlet içinde devlet kurulurken, sizin eliniz armut mu topluyordu? Bize göre asıl paralel AKP ile PKK arasında paraleldir. Devletin kaydına giren hiçbir şey silinmez. Yarın biz bunlardan dibine kadar hesap soracağız. İstedikleri kadar takipsizlik kararı versinler. Bu soruşturmayı yürüten görevliler defalarca görev değişikliğine uğradılar. Kendisini vazgeçilmez olarak gören bu düşkünlerin son marifetleri ise kaçak saray. Bir tane de uçak aldılar. Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığın beraber kullandığı 7 uçak var. Tüm bunlara harcanan paranın en az 5 trilyon olduğu söyleniyor.
MİLLİ İKTİDAR OLMALI
Bizim bunlarla mücadele etmek için, eğer iktidar olursak yapacaklarımız ise şunlar;
1-Uluslararası kurumların tavsiye ettiği, Milli Yolsuzlukla Mücadele Organının kurulması. İçerisinde vatandaşların, STK’ların ve iktidardan bağımsız temsilcileri olmalı.
2-Mal varlıklarının şeffaf bir şekilde açıklanması lazım.
3-Suçluların dokunulmazlıklarının kaldırılması lazım. Siyasi etik yasasının bir an önce çıkması lazım.
4-Siyasetin finansmanının açık ve şeffaf hale gelmesi lazım. Seçimlerin bağımsız kurumlarca izlenmesi lazım.
Tüm bunları yapacak, milli bir iktidar olması lazım.”