İZMİR - Ege-Koop'un 67. Eğitim, Kültür ve Sanat Etkinliği kapsamında İzmir’de bir ilke imza atarak Medya/Sanat başlığı altında gerçekleştirdiği Söyleşi/Dinleti programı, İzmirlilerden büyük ilgi gördü.
Programın düzenlendiği E.Ü. Konak AKM’de saatler önce bir araya gelen İzmirliler, salonu hınca hınç doldurdu, birçok kişi de etkinliği ayakta takip etmek zorunda kaldı.
Sunuş konuşmasını Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’ın yaptığı söyleşide konuşan Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazarı Bekir Coşkun, gündeme ilişkin çarpıcı ve ilginç değerlendirmelerde bulundu.
Gazeteci olarak iki konuda hassas davrandığını, insanları sağlığı ve namusu üzerinden eleştirmediğini belirten Coşkun, “ Ne yazık ki bu hassasiyet bizlere karşı gösterilmedi. 8 yıllık AKP iktidarında insanların namuslarına sataşıldı, yatak odalarına girildi. Karıları, kızları yani aile hayatları çarşaf çarşaf sütunlara taşındı. Tüm bunlar hangi vicdana sığar. Hangi dine, imana sığar? AKP’nin amblemi ampul değil mi? Peki söyleyin bana bu ampul mu daha fazla aydınlatıyor ülkeyi yoksa Uğur Mumcu’nun mumu mu?” dedi.
İZMİR DEMOKRASİNİN BAŞKENTİ’DİR
Türk siyasi hayatında birçok lider ve partinin gelip geçtiğini, her zaman çekişmelerin, kavgaların yaşandığını, zaman zaman bunların bizzat içinde yeraldığını anlatan Coşkun, yine de tüm o kavgaların mimarlarının kesinlikle ülkeyle, Atatürk ile rejimle bir sorunları olmadığını vurguladı. Mevcut iktidar döneminde tüm değerlerin yitip gittiğini savunan Coşkun, “ Kitleler badem bıyıklarıyla sevimli görünen bu adam Türkiye’de iktidar oldu. İnsanları iki şeyle vuruyor. Biri inançlarıyla. Diğeri ise tam tersi inançsızlıkla. Yani maalesef bu toplumun içinde yer verdiğimiz düzenbaz, sahtekar, üç kağıtçı insanların ahlaksızlıklarını ön plana çıkararak. Ve şimdi hedefinde İzmir var. Sofu, seçimde İzmir’i almak için şimdiden çalışmaya başlamış durumda. Yani mahallenin güzel kızını imam nikahı ile almak istiyor. Bunun için proje üstüne proje açıklıyor. Hani kıza gerdanlığı, kordonu, takılarıyla ben hazırım demeye getiriyor. Ancak İzmirlinin gönlü yok, vermem diyor. Keşke adam olsa da versek. İlla bu siyasi parti, siyasi görüş meselesi de değil bu. İzmir çağdaşlığın, modernizmin simgesidir. Ankara siyasetin, İstanbul ekonominin, İzmir ise demokrasinin Başkentidir. Bundan asla vazgeçmeyin.” İfadelerini kullandı.
HALK KENDİ MEDYASINI YARATTI
Konuşmasında içinde yeraldığı medyanın geldiği noktayı da değerlendiren Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef medya üzerine düşen görevi yapmadı. Medya bu on yıllık dönemi durdurabilirdi. Medya Türkiye’yi çok kolay harcamayabilirdi. Çünkü medya yoksa o ülkede demokrasi de yoktur. Medya insanlara bakma, duyma, görme imkanı vererek seçme hakkını kullanmasını sağlar. Ama bu artık sözkonusu değil. 1980’li yıllarda medyanın başına ne geldiyse geldi ve gazeteci patronlar gitti yerine medyayı daha çok ticarette, holdinglerinin tanıtımında, iktidarla ilişkilerinde kullanan patronlar geldi. Kemal Kılıçdaroğlu yanlış merdivene bindi diye günlerce yayın yapanlar, Türkiye’yi yanlış merdivende çağdışı karanlığa yürütenlere karşı sesini çıkarmadı. Bunlar da maalesef toplumu doğruya iletmek isteyen, tüm bu yaşanan süreç utanmazlıktır, sahtekarlıktır diyenlerin gözünün yaşlına bakmayıp bir güzel temizledi. Ben 2002 yılında uyarmıştım; birgün sıra size de gelecek diye. Şimdi geldiğimiz noktayı medya hak etmiştir. Toplum artık bu medyayı reddediyor. Kendi medyasını yaratıyor. Artık toplum sosyal medyayı kullanıyor. Medya günahlarının cezasını çekiyor.”
ARTIK ‘ALLAH’ DEMİYORUM…
Bu ülkede yaşayan her vatandaşın yaşananlarda sorumluluğu bulunduğu gerçeğini de göz ardı etmemesi gerektiğine vurgu yapan Coşkun, “Bu vatan bizim için çok değerli. Hemen her evde bir şehit, bir gazi var. Toprak için canımızı verdik, veriyoruz. Ama keşke toprak kadar demokrasi için de, hukuk için de bunu yapmış olsaydık. Maalesef Mustafa Kemal’in hediyesi olan bu güzel ülkeye sahip çıkamıyoruz. Şehitlerin kanı üzerinden pazarlıklar yapılıyor bu ülkede. Ben kendi dinime bile uzak kaldım artık. Ben Allah demeyi, Muhammed demeyi, dua etmeyi çok seven biriydim. Ama sekiz yıldır artık bunları ağzıma bile almıyorum. Din yüce bir duygudur onu kirletmeye kimsenin hakkı yok. Türk kimliğini kaldırıp İslam kimliğini oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak yine de yılgınlığa, korkuya kapılmak yok. Dimdik, duracağız. Bin canım olsa bini de feda olsun bu ilkeye. Sosyal demokratlar, Atatürkçüler ne yaptı deniyor bu ülkeye. İşte Ege-Koop, Ankara’da Kent-Koop. Bunlar bu ülkenin değerleridir. CHP’liler de, belediyeler de artık daha iyi olmak zorundadır. Ve artık bu salonlardan çıkmak zorundadır. Ben bir daha konuşmayacağım. Kendi kendimize dertleştiğimiz yeter. Artık salonların dışına taşmalı, insanlarımızı doğruya yönlendirmeliyiz.” diye konuştu.
ASLAN: MEDYA ÖZGÜR DEĞİL
Ege-Koop Ankara Temsilcisi Faruk Demir’in de türküleri ile büyük bir coşku yarattığı etkinlikte konuşan Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ise, medyanın içinde bulunduğu durumu eleştirdi. Medyanın özgür olmadığının altını çizen Aslan, “Medya-Siyaset-Ticaret üçgeni oto sansüre, fiili sansüre dönüşmüştür” dedi.
“YENİDEN DÜZENLEYİN…”
Etkinlik bitiminde Hüseyin Aslan, Bekir Coşkun ve Faruk Demir’e uzun süre sevgi göstelerinde bulunuldu, izleyiciler, üçlüden imza alabilmek için birbirleriyle yarıştı. Birçok kişi etkinliğin çok daha büyük bir salonda tekrar edilmesi yönünde Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’a ricada bulundu.