HABERLER>GÜNCEL
4 Aralık 2013 Çarşamba - 10:43

Gülen’in 3 gün bekletilen konuşması: Geri adım…

Dershane tartışmalarının başladığı günden bu yana mesajlarıyla dikkat çeken Fethullah Gülen, yayınladığı son videosunda 'Sizin gibi Kur'an'a, imana, milli mefkuremize hizmete kendini adamış insanlar geri adım atmayı da bilmeli' mesajı verdi. İnsandaki en kötü duygulardan birinin 'inat' olduğuna vurgu yapan Gülen, ''hissettirir. Evet, artık şeytanî bir mekanizma olan inadın yönü müspete çevrilmiştir'' ifadelerini kullandı. Gülen'in son sohbet videosu 1 Aralık pazar günü çekildi ama bugün yayınlandı.

Gülen’in 3 gün bekletilen konuşması: Geri adım…

Fethullah Gülen'in dershane tartışmalarındaki yeni açıklamaları herkul.org sitesinde yayınladı. Gülen, sohbetinde enâniyet (bencillik-kibir), şehvet, haset, hırs ve inat gibi duyguların ‘yaratılış hikmetlerini’ anlattı.
 
Siteden, sohbetin 1 Aralık Pazar günü yapıldığı açıklandı. Herkul.org sitesinin editörü dün yaptığı açıklamada sohbet videosunun kayda alındığını ama Gülen'in isteği üzerine çarşamba günü (bugün) yayınlanacağını duyurmuştu. Açıklamada en dikkat çeken kısım ‘inat’ konusunda yapılan ‘geri adım atmayı bilin’ çağrısı oldu.
 
Zira 2 Aralık Pazartesi günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonunda açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dershane düzenlemesinin 2015’e bırakıldığını açıklamış ve Gülen cephesinden yapılan açıklamalarda kararın kısmen de olsa olumlu bulunduğu belirtilmişti.
 
Gülen, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
 
*Cenâb-ı Hak, insanı yaratırken, yerinde “ben” deyip varlığını ortaya koyabilecek bir fıtratta yaratmış ve onun benliğini, bir taraftan irade, şuur, his, gönül; diğer yandan da şehvet, kin, nefret ve benzeri duygularla donatmıştır.
 
*İnsan mahiyetindeki benlik, şehvet, öfke, inat ve hırs gibi boşlukların yüzleri terbiye ile bâkî gerçeklere ve uhrevîliğe döndürülürse, bunların hepsi insanın önemli birer derinliği haline de gelebilir. Bu duyguları kontrol altına alma kahramanlığını ortaya koyanlar, nefislerine köle olma ve şeytanın oyununa gelme zilletinden kurtulurlar. Zaten din, bizdeki iyiliğe açık nüveleri besleyip geliştirmek ve kötülük temayülleri taşıyan fena çekirdekleri de kurutup bodurlaştırmak için nazil olmuştur.. Mahiyetimizde mündemiç bulunan şer meyillerinin önünü kesmek suretiyle kötü hasletlerin boy atıp karaktere dönüşmesine fırsat vermemek ve iyi yanlarımızı inkişaf ettirip bizi hakiki insanlığa ulaştırarak Cennet’e ehil hale getirmek için vaz’ edilmiştir.
 
ŞİMDİYE KADAR NİCE GÜÇLÜLERİ YERE SERMİŞ
*Enâniyet, değişik kullanım şekilleriyle “ben” mânâsına gelen “ene”den türetilmiş bir kelimedir. Ene’yi, nefis yerinde kullananlar da olmuştur ki, bu yönüyle o, insanın gerçek kimliği, hakikati, daha da önemlisi kendi mahiyeti dahil pek çok hakaiki ölçüp belirlemede mühim bir unsur (vâhid-i kıyâsî), sınırlılığıyla sınırsızlığa ışık tutan bir projektör, tenâhîsi içinde Nâmütenâhî’ye bakan doğru sözlü bir şahit ve açılmaz gibi görülen mânevî kapıları açabilecek sihirli bir anahtardır. Bu anahtarı kullanmasını bilenlere Allah, varlık, eşya ve esrar-ı ulûhiyete ait öyle derin sırlarını açar ki, bu sayede “ene” –ben ve ego da diyebilirsiniz– insanın en nuranî derinliği hâline gelir ve “Kenz-i Mahfî”nin lisan-ı fasîhi olur. Onu bilmeyen ve mahiyetinden haberdar olmayanlara gelince, onlar için “ene” öyle bir gayya ve bir girdaptır ki, şimdiye kadar ne dev cüsseleri yutmuş, nice güçlüleri yere sermiş, ne hanlar devirmiş ve ne hanümanları yerle bir etmiştir. Yükselenler onun acz u fakr kanatlarıyla yükselmiş, çakılıp yerinde kalanlar da onun çalım, gurur ve iddialarının kurbanı olmuşlardır.
 
*İnsan mahiyetindeki duygulardan biri de şehvettir; o, insanın meşru yollarla tatmini ve neslin çoğalması için verilmiştir. Dolayısıyla onun, bir taraftan bu duyguya tamamen inhimâk etmek gibi bir ifrattan, diğer taraftan da bütün bütün tecerrüt gibi bir tefritten kaçınması ve orta yolu bulması gerekir ki, o da meşru çerçevedeki zevklerle yetinip, gayr-i meşru isteklere karşı tavır almakla olur.
 
KÖTÜ DUYGULARDAN BİRİ DE İNAT
*İnsandaki kötü duygulardan birisi de “inat”tır. Çok defa kuru bir inat adına insanlar birbirlerine düşmekte, aralarında ciddî kavgalar meydana gelmekte, hatta birbirlerini öldürmektedirler. Ne var ki, inadını iradesinin emrine alan bir insan, ne olursa olsun asla hak ve hakikatten ayrılmaz. Böyle bir kimsenin önünü tama, makam, mevki, şöhret, rahat ve rehavet gibi duygular kat’iyen kesemez ve o kişi, iradesinin hakkını tamı tamına vererek hak yoldan hiçbir zaman ayrılmaz.
 
ŞEYTANİ BİR MEKANİZMA OLAN İNADIN YÖNÜ MÜSPETE ÇEVRİLMİŞTİR
Böylece fena bir huy olan ve tamamen nefis mekanizması içinde yer alan inat duygusu, bu insanda hakta sebat ve hakikate teslim olma şeklinde kendisini hissettirir. Evet, artık şeytanî bir mekanizma olan inadın yönü müspete çevrilmiş ve bu sayede inat, insanın melekî yanında yer alarak onun melekiyetine hizmet eder hâle gelmiştir.
 
*Mus’ab bin Umeyr (radıyallahu anh) hazretleri, Uhud gününde Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) önünde savaşırken, bir kolu koparılınca öbür kolunu, o da budanınca âdeta “Bir bu kaldı.” deyip, kin ve nefretle kalkan kılıçlara tereddüt etmeden boynunu uzatmıştı. İşte onun ortaya koyduğu inat çirkin bir sıfat değil hakta sebat idi.
 
*Allah Rasûlü, her meseleyi ashabıyla istişare ederek onların düşünce ve görüşlerini alıyor, planladığı her işi mâşerî vicdana mâlediyor ve onun hissiyat, duygu ve temayüllerini âdeta blokaj gibi kullanarak, karar verdiği işlere mukavemet açısından ayrı bir güç kazandırıyordu. Yani yapılması planlanan işlere, herkesin ruhen ve fikren iştirakini sağlayarak projelerini en sağlam statikler üzerinde gerçekleştiriyordu. Hatta ashabının görüşünü kendi fikrinin önüne alıp onlara göre hareket ettiği de az değildi. Mesela, Allah Rasûlü (aleyhissalatü vesselam), Uhud Savaşı öncesi ashabı ile meşveret etmişti; kendi görüşü, Medine’de kalıp müdafaa harbi yapma istikametindeydi. Ancak, yapılan istişare sonucu, Medine’nin dışına çıkılarak taarruz harbi yapılmasına karar verilmişti. Bu karar gereği Nebiler Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’a gitmişti. Bu noktada Seyyid Kutub’un şu enfes yorumu çok yerindedir: “Allah Rasûlü, Uhud’a çıkarken orada 70 kişinin şehit verilmesi değil, Medine’de taş taşın üstünde kalmayacağını bilseydi, meşveretin hakkını vermek için yine çıkacaktı.”
 
PROBLEMİ ÇÖZME ADINA KARŞI TARAFIN HİSSİYATINI DA HESABA KATMALIYDI
*Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Hudeybiye’de o ağır şartlar karşısındaki anlaşmayı onur meselesi yapmadı. Bu, geriye adım atma demek de değildi. Problemi çözme adına karşı tarafın hissiyatını da hesaba katmaydı. O tablonun gelecek adına vaad ettiği şeyleri çok iyi görme ve tabloyu doğru okumaydı.. inat etmeme, enaniyeti hesabına iş yapmama, kırıp geçirmeme ve gelecek adına bir sürü problem oluşturmamaydı.
 
HER MESELESİNİ MÜMİNLERLE İSTİŞARE ETMİŞTİ
*Hazreti Ömer Efendimiz “el-vakkâf inde’l-hak” sözüyle anılmaktadır. Bu tabir, “her zaman doğrunun yanında yer alan, hak ve adaletten asla ayrılmayan, kendisinin rağmına olsa da mutlaka hakka boyun eğen, Kitabullah’ın hükmüne gönülden rıza gösteren ve hakkın söz konusu olduğu yerde anında frenlemesini bilen insan” demektir. Hazreti Ömer, yumruğunu kaldırıp tam hasmının gözüne indireceği bir anda, hakkın hatırı için öfkesini yutarak kollarını hafifçe iki yanına salıverecek kadar duygularına hâkim bir insandır. O, Mescid-i Nebevî’nin genişletilmesi gibi hiçbir işi kendi düşüncesine göre yapmamış, hemen her meselesini mü’minlerle istişare etmiş; Kur’an’a, Sünnet’e ve İcma’ya uygun bir kararla karşılaşınca da hemen kendi düşüncesinden vazgeçebilmiştir. Şüphesiz onun bu hali, hâlis mü’minlerin ve takva ehlinin de halidir.
 
SÖZÜNÜ GERİ ALMIŞ VE HAK KARŞISINDA BOYUN EĞMİŞTİ
*Seyyidina Hazreti Ömer, evlilik akdi esnasında tesbit edilen mehir miktarı hakkında üst sınır belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. (Bu, Ömer’ce bir zühul sayılabilir, bize göre bir zühul da değildir. Çünkü evlenmeyi kolaylaştırmak adına çok önemli bir husus olduğundan bunu hemen her aklı başında insan düşünmüştür.) O, bunu mehir miktarının evliliğe engel olmaması için yapıyordu. Bir hutbe esnasında mescidde irad edilen bu beyan karşısında, bugün adını sanını dahi bilmediğimiz bir kadın şöyle demişti: “Ya Ömer! Bu konuda Efendimiz’den duyduğun bir söz, senin bilip de bizim haberdâr olmadığımız bir ifade mi var? Çünkü, Cenâb-ı Allah, Kur’an’da, ‘Ve âteytüm ihdâhünne kıntâran…’ (Nisâ Sûresi, 4/20) buyuruyor. Demek ki, kantar kantar mehir verilebilir.” Hazreti Ömer, o kadının itirazını yerinde bulmuş; kendi kendine “Yaşlı bir kadın kadar dahi dinini bilmiyorsun!” diyerek sözünü geri almış ve hak karşısında hemen boyun eğmişti.
 
GERİ ADIM ATMAYI DA BİLMELİ
*Sizin gibi Kur’an’a, imana, milli mefkuremize ve gaye-i hayalimize hizmete kendini adamış insanlar, ileriye adım attıkları gibi yerinde yanlışlarından dönmeyi de bilmeli ve geriye adım atmada da diriğ etmemelidirler. O, ileriye doğru atılan adımların on katı adım sayılır. Efendimiz o idi, Raşit halifeler onlardı; bize demezler mi, “Siz kimin ümmetisiniz, kimi temsil ediyorsunuz, neyin arkasındasınız, Allah aşkına?!.”

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
Toplam 5 yorum var, 5 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
megaköylü 5 Aralık 2013 Perşembe 11:27

gülenin artık bitmesi lazım.vakti geldi.diyolog diye diye müslümanları mahvetti.

Yorumu oyla      11      5  
Sade Vatandaş 4 Aralık 2013 Çarşamba 15:41

Türkiye'yi yurt dışında temsil eden kaç uluslarası kurum, kuruluş, organizasyon var? Bir elin parmaklarından az. Bunlarla siyaset yapmadan bir arada çalışılabilmeyi öğrenmeli. Birileri faydalandı, mevkiler edindi, palazlandı, güçlendi. Şimdi diğerinin elindekini istiyor. İşte bütün mesele bu.

Yorumu oyla      11      5  
kamil 4 Aralık 2013 Çarşamba 14:40

kılıçdaroğluda şimdi amerikada hoca ya ve amerikaya bel bağlıyor.solun oylarına emek harcamadan ipotek koyan beleşçi bir parti.gelin bu düzen partilerine oy vermiyelim.oyum hdp ye

Yorumu oyla      11      8  
Güzel İzmirim 4 Aralık 2013 Çarşamba 14:09

Güzel konuşma. İbretlik dersler var. Diğer yandan bütün Öz vatandaşa da katılıyorum. Bütün bu olaylar da bir kaç cephe var. İlki 2dönem iktidarda kalanların, iç tüzük nedeniyle yerlerini yenilere bırakmaları. Bu güçten vazgeçmeyi ağır bulanlar şimdi belediye başkanlıklarına yerleştiriliyor gibi... İkincisi 12 yıllık zorunlu eğitim yükünün bir şekilde dağıtılması.Sosyal güvenlik, sağlık gibi Sosyal Devletin bu görevinide önce paylaşarak, sonra tamamen "eğitimi özelleştirmenin" bir sonraki adımı gibi gözüküyor. Hayır mı, Şer mi bilemiyorum ama bu Amerikan eğitim yapısına kayış gibi. (Lise mezunu bir çok Amerikalı ismini yazamıyormuş.) Sadece nitelikli olanların seçileceği, kalanların hakkını aldığına inandırılacağı, koyun sürüsü topluma merhaba doğru bir aşama daha...

Yorumu oyla      12      6  
TC. Öz Vatandaş. 4 Aralık 2013 Çarşamba 12:01

Vay anasını be, bir tarafta sözüm ona Cemaat lideri diğer tarafta asrın lideri sn. başbakan. Aralarına giren kara kedi nedense birden bire barış elçisi oluverdi, Cemaat bilindiği üzere iktidar üstünde etkin bir varlık ve istediğini istediği zaman yaptırma kudretine haiz idi, ama diğer tarafta kıblesini şaşırmış bir başbakan ve düne kadar akıl danışıp icazet ile iş yaparken gıkı çıkmazken şimdi birden bire kimseye eyvallah etmez bir tutum sergiliyor ve astığım astık kestiğim kestik deyip rüştünü ispat etmek isteyen toy delikanlı havasında rest çekiyor hoca efendisine. Arada bir çıkar, menfaat ilişkisi var ama bu dershane falan değil, bu asrın bilmecesi gibi sarmal bir durum, iktidar içinde öylesine kopmalar yaşanıyor ki her biri ayrı telden çalmaya başlıyor, hoca efendi diyerek taptıkları zat bunları neredeyse aforoz eder derecede eleştiriyor derken birden sihirli bir el her iki tarafada temas edip birden sulh sağlanıyor. Şimdi bu kavganın ana nedeni neydi, aradaki bağ kopma noktasına gelip karşılıklı restleşmeler yaşanırken ne olduda birden sulh ilan edildi, aradaki pazarlık konusunun ana gündemi hangi menfaate dayanıyordu, bu nifak tohumu hangi talebin karşılanmaması neticesinde birden ortalığa serpiştirildi, yoksa bu seçim öncesi yeni bir taktik denemesi miydi, bu soruların yanıtını bulmak elbette birinci öncelik kamu oyu önünde atıp tutan siyasilerin ikincisi ise siyasetin nabzını ölçen basının görevidir ve sonucu halka açıklanmalıdır. İşin özü ortada bir pis koku var ve bunun kaynağı her ne ise bulunup açıklanmalıdır, ikincisi ise bu karşılıklı restleşme her zaman olduğu gibi Ülkem insanı menfaati üzerine değil sözüm ona Dindar geçinen ve yüce dinimizi menfaatleri uğruna kullanan malum kesimin kendi çıkarları için bilerek çıkarılmış uydurma ve gündemi saptırma hareketidir. Şimdi burada önemli olan AKP, CHP, MHP li falan olmak değildir, önemli olan Ülkemin insanının Vatanına, Dinine, Bayrağına, Toprağına sahip çıkma ve kendi üzerinden belli kesimlerin menfaat sağlamasına karşı çıkmaktır, yıllardır insanımızın yegane inançları olan Dinimizi kullanarak kişisel menfaat peşinde koşanlara dur deme şansı 4 ay sonra yapılacak olan yerel seçimde vatandaşın önüne konulacak sandıkta vardır, bizler Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana Alevisi, Sunnisi, Türkü, Kürdü, ibadetini yapanı, içkisini içeni nasıl bir arada beraber yaşadıysak bu gün olduğu gibi kimse bizi ayrıştırarak bölemiyecek, üzerimizden menfaat sağlayamıyacaktır, seçim şansımızı iyi kullanıp bu arsız ve yüzsüz kesime gerekli dersi vermemizin zamanı geldi, bizler kimsenin kobayı olmak zorunda değiliz ve olmayacağız. Sayğılarımla.

Yorumu oyla      18      16  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İzmir’de 2 ayda 73 korsan operasyonu!
İzmir’de son 2 ay içinde korsan ve taklit ürünlere yönelik 73 operasyon ...
Taraf'ın MGK belgelerine Yeni Şafak'tan belgeli yanıt!
Taraf gazetesinin yayınladığı 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu ...
Sarısülük davasında uyuyan hakim ve savcıya inceleme
Gezi Parkı eylemleri sırasında Ethem Sarsülük'ün öldürülmesi ile ilgili ...
 
Butik işletmecisi evinde kabloya asılı halde...
Aliağa’da butik işletmeciliği yapan 35 yaşındaki Ayşe Uzun evinde elektrik ...
Sarısülük davasında şok görüntü: Çektim, sıktım 3 tane!
Ankara'daki Gezi Parkı olayları sırasında çekilen bir görüntü ortaya çıktı. ...
Erdoğan ailesi üniversite kuruyor: Oğlu, kızı...
Başbakan Erdoğan'ın oğlu, kızı, damadının ağabeyi, oğlunun kayınvalidesi ...
 
Flaş! İzmir’in Gezi davasında bir günde 17 tahliye
Üç duruşmalı günün sonunda toplam 17 sanık tahliye edildi.
Foça’yı fırtına vurdu!
İzmir’in Foça İlçesi’nde dün akşam saatlerinde başlayıp bugün de devam ...
Tuncel’den şok sözler: Oda TV, Cübbeli, KCK, şike…
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin ...
 
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Pâyidar… Son Balo…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kardiçalı'yı kurtarmak çok mu zor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İnsanlık durumu; vasat altı
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Hilafet Çalıştayı ve İslamcılık parantezi
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Toptan ve perakende anılar…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bir portre Recai Acar...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bir başkadır Göztepe sevgisi
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Şampiyon Göztepe!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Erdoğan yalnız değil; Özgür Özel de istiyor!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva