DSP Genel Başkanı Aksakal: İzmir'de 3 ilçede iddialıyız!

EGEDESONSÖZ – Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, SONSÖZ TV’de katıldığı programda Gazeteci Yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı.

Programın gündeminde 31 Mart Yerel Seçimleri, DSP’nin 1999’dan günümüze geldiği son durum, 2023 seçimleri ittifak konuları vardı. DSP’nin 2028 seçimlerinde belirleyeceği rol oynayacağını söyleyen Aksakal, DSP’nin çok beklemeyeceğini dile getirerek “Bu seçimler başlangıç olacaktır. 31 Mart’ta çıkan sonuçlar DSP’nin 2028 seçimlerinde süreci belirleyecek düzeyde güce eriştiğine inanıyorum. 2028 seçimlerinin konuşulacak tek partisi DSP olacaktır” diye konuştu.

BİZ KÖYLERİ KENT YAPALIM DERKEN, ONLAR İZMİR’İ KÖYE ÇEVİRDİLER
1999 Yerel Seçimlerinde DSP logosuyla İzmir’de Ahmet Piriştina’nın büyükşehiri, 29 ilçenin de DSP’nin kazandığı dönem ile bugünkü DSP’nin durum değerlendirmesini yapan Aksakal, “İzmir’imizin 30 ilçesi var. DSP adaylarını halkın tercihine sunmuş durumda. Pusula önünüze geldiğinde ak güvercinimizi oy pusulasında göreceğiz. Tecrübeli siyasetçi ve İzmirli olan gazeteci Kemal Cem Pülten‘i aday gösterdik. Tercih İzmir halkının olacak. İzmir DSP’ye yabancı değil. Rahmetli Piriştina Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde Kınık hariç bütün ilçeleri DSP kazanmıştı. Önemli yatırımlar yapıldı. Bir anlamda İzmir çamurdan çıkarıldı. Yaşanabilir kent haline getirildi. Nasıl ki 2002 yılında DSP parlamentodan uzaklaştırıldı. Küresel emperyalist sistemin bölgemizde düşündüğü sözde Kürt devleti politikalarının uygulanmaya başlandığı dönemde Ecevit kararlı bir şekilde karşı çıkmış bu yüzden iktidardan uzaklaştırıldı. Piriştina CHP’ye geçti 2004’ten sonra. İzmir o zihniyetle yönetilmeye başlandığı için Piriştina şahsında değil, etrafında çöreklenmiş olan menfaatçi zihniyetle yönetildiği için tekrar bugüne geldi. İzmirliler mevcut durumdan memnun değil. CHP’li belediye başkanı olmasına rağmen vatandaşlar oy vermeyeceğiz diyorlar. Neden? Beklentilerine karşılık bulamadılar. İzmir’de biz her yeri her köyü kent yapalım diye uğraşırken CHP’li yöneticiler İzmir’i köye çevirdiler. Şimdi bunu yeniden kent haline getirilmesi ve üç büyük ilimizden bir tanesi ve Avrupa’ya çağdaş medeniyete açık bir kent olması için İzmir bizim için çok önemli. 31 Mart’ta İzmirlilerin DSP’ye yeniden güç vereceğine inanıyorum” dedi.

2028 SEÇİMLERİNİN KADERİNİ DSP BELİRLEYECEK
Aksakal sözlerine şöyle devam etti:

“Gerçekçi olmamız gerekiyor. Bugün itibariyle, 1999 seçimleri dönemindeki bir gücün varlığından söz etmemiz öncelikle kendimiz yanıltmak anlamına gelir böyle bir iddiamız yok ancak birçok ilçemizde önemli düzeyde oy alacağımızı düşünüyoruz. 31 Mart’ın DSP için ikinci bir anlamı var: Mevcut iktidardan ve iktidarın karşısında inanılır güvenilir güçlü bir ana muhalefet yapısından toplum umudunu kesmiş durumda. Yeni bir güç odağı oluşturması gerekiyor.  En güçlü odağı da DSP’dir. Oy oranımızı ciddi bir oranda artıracağımızı düşünüyorum. 2028 seçimlerine giderken Türkiye’nin o seçimlerindeki kaderini belirleyecek olan bir parti haline geleceğiz.”

PARTİMİZİ 22 YIL SONRA YENİDEN TEMSİL EDİLİR HALE GETİRDİK
2023 seçimlerinde AK Parti ile ittifak kurdukları için yerel seçimlerde bir pazarlığın söz konusu olup olmadığı konusunda konuşan Aksakal, “Biz zaten 81 ilde aday gösterecektik. Bahsettiğiniz iller düzeyinde AK Parti adaylarının ya da demokratik sol yaşamına alışkın toplum kesimlerinde seçimleri alabilme ihtimali olmamış. Bundan sonra alabilme noktasında farklı bir argüman koyabildiler mi derseniz, genel siyasetin de etkisiyle gerek AK Parti gerek diğerleri bu konuda sorunlu durumdalar. Bir ülkede 15-16 milyon emekli varsa ve 10 bin lira ile yaşamaya mahkum edildiyse bunun önümüzdeki ilk sandıkta bir karşılığı olacaktır düşüncesindeyiz. İzmirlinin bir yaşam standardı var bu standardı güvence altında tutabilecek inancı yaratabilecek parti yine DSP’dir. 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı içinde yer alarak seçimlere katıldık. O seçimlerin asıl formatı çok farklı bir noktaya çekilmişti. Ekonomi politikalarının tartışıldığı bir seçim olmaktan ziyade Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünme noktasına kadar neredeyse küresel bir saldırının altındaydı. O saldırının önünü açan siyasi yapı da Atatürk’ün kurduğu CHP öncülüğünde kurgulanmış Altılı Masa yapısıydı. DSP o saldırılar karşısında devletinin yanında yer aldı. Biz AK Parti’den ziyade Cumhur İttifakı ile birlikte hareket ederek devletimizin yanında yer aldık. Bugün partimizi 22 yıl sonra yeniden temsil edilir hale getirdik. 2007’de bir seçim yaşandı DSP, CHP listelerinden parlamentoya girmişti. O gün, bugünkü kadar yüksek bir algı yaratamamıştı. Bugün öyle değil. Eğer ittifakın İzmir adayı DSP’li bir isimle seçime gidilirse seçimlerin yüzde 100 alınabileceği öngörüsünde bulunduk. İttifakın ana unsurları bunu kendilerince doğru görmemiş olabilirler. Bunu belirleyecek olan halktır. Halk arasında bir deyim vardır: Berbere gidip saçımda ne kadar ak var derseniz birazdan dökülecek der” ifadelerini kullandı.

DSP’Lİ ORTAK ADAY ÇIKARSAYDIK…
Cumhur İttifakı çatısı altında DSP’li bir figürün aday gösterilmesi herhangi bir bölünme yaratmayacağı konusunda değerlendirmede bulunan Aksakal, “CHP’ye geçmiş dönemde oy vermiş seçmenler o adayın altında çok rahat bir şekilde toplanabilecekti. İttifakın diğer partileri  de aday çıkarmadığı için çok güçlü bir belediye başkanı İzmir’i yönetecekti. Devlet desteğini de farklı boyutlardan alarak daha çok kalkınmasına aracı olmuş olacaktık” şeklinde konuştu.

KİMSE ÖKÜZÜN ALTINDA BUZAĞI ARAMASIN
Aksakal, İYİ Parti İzmir adayı Ümit Özlale’nin sarf ettiği ‘Seçime illa kazanmak için girilmez kendinizi anlatmak için de girersiniz’ sözleri hakkında ne düşündüğü sorusuna şu yanıtı verdi:

“Sayın Özlale’nin o görüşüne ben de katıldığımı söylemeliyim. Siyasi partiler kendilerini tanıtmak için de seçimlere katılırılar. Siyasi partiler bir başka partiye kazandırmak ya da kaybettirmek için katılmazlar. DSP 1985 yılında kurulmuş, en son katıldığı 1998 seçimlerine geldiğinde o dönemki iktidarla birlikte 2002’ye kadar devleti yönetmiş bir parti. Bugün 38 yılını bitirdi DSP. Bir partinin oylarını bölmek ya da bir başka partiye seçim kazandırmak için kurulmuş bir parti değiliz. Her seçim döneminde teşkilatlanma gücüyle beraber doğru orantılı adaylarını gösterir. Tercih halkındır. Biz projelerimizi, önerilerimizi sunacağız. Dernek dernek mahalle mahalle anlatacağız. Vatandaş da bizim adayımıza itibar ederse oyunu verir. Bunun yadırganmasını ben yadırgadığımı söylemek isterim. Hiç kimse öküzün altında buzağı aramaya kalkmasın.”

AK PARTİ’YE ÜLKEYİ BİZ DEVRETMİŞTİK
Karaburun, Güzelbahçe, Kınık’ta iddialı olduklarını dile getiren Aksakal, ülke ekonomisi, hayat pahalılığı hakkındaki görüşlerini, “İktidarın artık eskisi gibi hükümetten söz etmek söz konusu değil. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. Bütün sorumluluk, yetki ve hak cumhurbaşkanında. Bir hususu eleştirirken elbette sağlık bakanı şunu yaptı diyebiliriz ama eskisi gibi siyasi iradeyi oluşturan bir kişilik yok ortada. Cumhurbaşkanın kararlarını uygulayan bir sekreterya var. Ekonominin iyi olduğunu iddia etmek toplumla aynı düşüncede olmadığımı gösterir. Ciddi anlamda ekonomik sıkıntı var. AK Parti’ye iktidarı DSP olarak biz devretmiştik. Devrettiğimiz gün ile bugünkü arasındaki farkı çok çarpıcı rakamlarla tespit edebiliyoruz. 150 milyar dolar toplam borcu vardı şimdi trilyon dolara yaklaştı asgari ücretle 8 tane çeyrek altın alabiliyorduk bugün 4 tane çeyrek altın neredeyse alınamıyor. Bu ülkeyi teslim ettiğimizde bir tek kurşun atılmıyordu, şehit haberi gelmiyordu. Bugün hala PKK terör örgütü ile canhıraş mücadele eden bir devlet yapısı var. Bunun üzerine birçok husus sayabiliriz. Paramızdan 6 sıfır gittiğini anlatabiliriz, onlarca devlet yatırımının satıldığını bunların paralarının harcandığını anlatabiliriz. Ekonomi politikaların doğru işletilmediğini ve sonuç vermediğini söyleyebiliriz. 2023 seçimlerinde bu kriterle çerçevesinde ittifakta yer aldık destekledik. Bunlar, var olan ekonomik sıkıntıları görmezden gelmemize telaffuz etmememize gerekçe olamaz. 10 bin lira ile bir aile geçinemez. Karı koca emekli dahi geçinemez. Bunun düzeltilmesi yönünde parlamentoya girdiğimden beri her fırsatta önerilerimizi ortaya koyduk. DSP’nin ekonomi için söylemi büyükşehir yasasının değiştirilmesini öneriyoruz. Köylerin yeniden köylülere verilmesini, hazineye ait ne kadar üretim yapabilecek arazi varsa bitişik parselindeki çiftçilere kullanımı bedelsiz olarak tahsis edilmesini ve o yerlerden vergi alınmadan katma değer üretimine geçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Sanayi gelişimimiz de sonrasında tamamlayabiliriz, Para kazanabilirsek paramızı değerlendirebiliriz. Doların, altının akaryakıtın fiyatı düşer. Şu anki politikalarla bunu gerçekleştirmek mümkün değil.  Maliye Bakanı iş adamlarına sakın bana gelmeyin diyor. Kime gidecek bu millet? Tarımla uğraşanları, hayvancılıkla uğraşanları sübvanse etmezsen, dışarıdan daha ucuza et getiriyorum diye bu ülkedeki üreticiyi yok edersen bu ekonomi batmaya mahkumdur. Yarın 10 bin lira, 5 bin lira değerindeki bir pozisyona gelecektir, bunu yapmaya da kimsenin hakkı yoktur. 2023 seçimlerinin zeminini oluşturacak. Bu iktidarın 22 senedir uyguladığı ekonomi politikalara karşı DSP ana muhalefette olmuş olsaydı, bu iktidar 22 senelik bir ömrü olmayacaktı. Cumhur İttifak’ında yer almakla AK Parti’nin arka bahçesi oldu diye ithamlar da var. İzmirli AK Parti’den kurtulmak istiyorsa önce CHP’den kurtulacak. Bunun gerçek olduğunu herkes biliyor. CHP gibi bir ana muhalefet partisi olduğu için AK Parti 22 yıldır iktidarda. İlk adımı yerel seçimlerdir. DSP’li adaylara bütün seçmenlerin yüklenmesi gerekiyor” diyerek açıkladı.

AKÇELİ İŞLER DÜZENİ KURGULANMIŞ
İzmir’deki belediyecilik hizmeti hakkında değerlendirmeden bulunan Aksakal sözlerine şöyle devam etti:

“Seferihisar’da evim de var, İzmir’de yaşıyorum. Yapılaşma noktasında her aşamada akçeli ilişkiler düzeni kurgulanmış İnşaat yapacaksanız, ruhsat alacaksanız mutlak surette bu işleri yapan ekibin yanından geçmek zorundasınız. Bu sadece belediyelerde değil, genel merkez, milletvekili düzeyine de sirayet etmiş. Neredeyse çanak çömlek patlamış. Milletvekili odasında 100 binlerce dolar para bulanabilir, avukatın bürosunda milyonlarca dolar sayılabiliyor. Kendi içlerindeki gammazlama sistemi sayesinde toplumun gündemine gelebiliyor. Atatürk’ün partisi bu noktalara kadar inmiş durumda. İzmir çağdaş bir kentti ülkemizin batıya açık bir yüzüydü. Bugün büyük bir köy haline dönüşmüş. Trafiği mezbelelik. Standart işler var bunu her belediye yapıyor bunlar marifet değil. İzmir ekonomisini ne kadar kalkındırabildiniz? İzmir’in çehresini ne kadar değiştirebildiniz? Mesele, parti meselesi olmaktan çıkarılmalıdır. Atatürk’ün partisi kavramının bir partiye mal edilmesini şiddetle reddediyorum. DSP Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin değerlerini kararlılıkla sahiplenmiş bir partidir. Diğer partiler de Atatürk’ün partisinin parçasıdır. Tunç Soyer’i neden aday göstermediniz? Demek ki başarısız bir dönem geçirdiniz. Farklı bir adayla seçmenin karşısına çıktılar. Atatürk’ün ipine sarılıp oy istiyorlar, yaptıkları hizmetle değil.  Halbuki bu seçimin Atatürk ile ne ilgisi var? Bu düşüncelerimizle birlikte İzmir Piriştina dönemindeki belediyeciliği yaşamak istiyorsa DSP belediyeciliği yeniden iş başına getirmesi gerekiyor.”

EMNİYET MÜDÜRÜNE SESLENDİ
Saha çalışmalarındaki durumu aktaran Aksakal, seçim çalışmalarının ‘baltalandığını’ iddia ederek  “Sahadaki seçmen DSP’yi özlemiş. Her gittiğimiz yerde coşkuyla karşılanıyoruz. Adaylarımızın elimizdeki kıt imkanlarla kendilerini tanıtmaya çalıştıkları argümanları özellikle CHP’li unsurlar ortadan kaldırıyorlar. Bunların hepsini tespit ediyoruz. Posterlerin toplandığını, yırtıldığını görüyoruz. Kendilerine demokrat diyenlerin böyle bir hadiseye karışmaları demokrasi adına çok utanç verici. İzmir Emniyet Müdürüne açık çağrıda bulunmak istiyorum. Bir milletvekili bir siyasi partinin genel başkanı olarak bu meczupları yakalayıp adalete teslim etmezlerse bu emniyet müdürü görevini özellikle yapmıyor yaftasıyla karşılaşacaktır. Gördüğüm yerlerde özellikle arkadaşlarımızın ne kadar pankart hazırladığını biliyoruz. Önceki gün Seferihisar’a girdim adayımızın bir posterini gördüm. Çarşı içine gittim döndüm, orada yoktu gündüz vakti. Emniyet mensupları onları bulmazsa,  bu işin ortağı olduklarına inanacağım” ifadelerini kullandı.

AK PARTİ İLE BİRLİKTELİĞİMİZ YOK
Cumhur İttifakı’nda yer almaları konusunda konuşan Aksakal, “Yeniden Refah Partisi, ittifaklar yasası kapsamında hazırlanmış bir protokolle ittifakın mensubuydu. Seçim pusulasında kendi logolarıyla katıldılar ve 5 milletvekili seçildiler. Baraj sorununu ortadan kaldırmış oldular. Geldiğimiz noktada milletvekillerinden biri istifa etti, 4’e indiler. DSP’nin böyle bir durumu yoktu. Biz kendi logomuzla oy pusulasıyla seçime girmedik. CHP kendi listelerinden 39 AK Partiliyi seçtirip meclise gönderdiyse DSP de AK Parti listelerinden meclise girdi. İttifaktan ayrılma ya da ayrılmama gibi durumumuz söz konusu değil. Biz seçim yasalarının bize sağladığı olanağı kullanarak partimizi meclise taşıdık. Küresel emperyalist saldırıya karşı devletin yanında yer aldık. Hiç kimse başka bir mana çıkarmaya kalkmasın bundan. Bizim AK Parti ile birlikteliğimiz yok. Cumhur İttifakı ile birlikte ülkenin milli menfaatleri konusunda yan yanayız. Yakın zamanda İsveç’in NATO’ya üyeliği hadisesi vardı. AK Partililer bu üyeliğe evet dediler biz hayır dedik, CHP’liler, HDP’liler evet dedi. Biz antiemperyalist bir partiyiz. NATO’ya karşıyız. Misyonunu tamamladığını düşünen bir partiyiz” dedi.

ECEVİT BUGÜNKÜ DSP İLE GURUR DUYARDI
Bülent Ecevit’in, yaşasaydı, bugünkü DSP ile gurur duyacağını ve ittifak konusunda destek olacağını dile getiren Aksakal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ecevit, DSP’nin bugünkü yöneticileriyle bence gurur duyardı. Sağ olsaydı zaten böyle bir karar verirdi. Kıbrıs konusunda 2010 yılında Annan Planı getirilmişti. O dönem Başbakan Sayın Erdoğan’dı.  Rahmetli Denktaş’ı Türkiye’de konferans vermesi için Türkiye’ye sokmadılar. Annan Planı’na Türklerin evet demesi baskısı vardı. Allah’tan Rumlar hayır dedi de bugün Kıbrıs elimizde. Bugün Erdoğan ve iktidar, DSP’nin o gün söylediği politikaları uyguluyor. İki devletli çözümün dışında hiçbir çözüme yanaşmayız diyorlar. Biz o gün, PYD’ye terörist diyorduk, O günkü başbakan YPG’nin liderini kırmızı halılarla karşılamışlardı. Şimdi kırmızı bültenle arıyorlar. DSP’nin söylediği noktaya gelmişlerdir. Biz her zaman doğrunun yanında olmak zorundayız. Doğruyu eğer rakibimiz olan parti yapıyorsa da. Doğru işlerin yanında yanlış işlerin karşısında olacağız. İsveç’in NATO’ya üyeliğine doğru bakmıyorduk hayır dedik biz AK Partili miyiz şimdi?” şeklinde konuştu.

BİZ KİMSEYE ÇEMKİRMEDİK, KÜSMEDİK, DARILMADIK
Aksakal, DSP’deki istifalar hakkında şunları söyledi:

“Belki farklı bir algı yaratılmaya çalışılmış olabilir. DSP’den çokça istifalar olmadı. Biz bu kararı aldığımızda üç genel başkan yardımcımız görevlerinden istifa ettiler. İzmir’den bir arkadaşımız CHP’den belediye meclis üyeliğine müracaat etti. Siyaset öncelikle partinin başarısı üzerine giden bir yolda yürümelidir. Kişisel beklentiler, ikballer siyasetin asli unsuru olmamalıdır. Bazı realiteler vardır ki 1999 yılında katıldım. O günden itibaren her seçimde partimin adayı olarak başvurumu yapmışımdır. Seçilmedik bugüne kadar hiçbir zaman da partimizden ayrılmadık. Bizi neden aday göstermediler diye kimseye çemkirmedik, küsmedik, darılmadık. Kişisel beklentilerini partinin çıkarlarının önüne koyan insanlar bu tip kararlar alabiliyor. Bizde kayda değer boyutta çok fazla istifa olmadı. DSP’liler bu işin arkasında durdular. Bugün iyi ki de bu kararı almışız diyoruz.”