EGEDESONSÖZ - Ege TV’de yayınlanan Güne Bakış programına konuk olan Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün Ege’de Sonsöz Genel Yayın Yönetmeni Ümit Yaldız ve Deniz Ölgün’ün sorularını cevapladı.
Üniversite bünyesinde yapmış oldukları uygulamalar ve projeler hakkında açıklama yapan Füzün üniversitelerinde eğitim gören Soma maden faciasında hayatlarını kaybeden işçi yakınlarına verecekleri burslardan da bahsetti.
Şu anda okullarında maden faciasında hayatını kaybeden iki maden işçisinin eşinin eğitim gördüğünü belirten Füzün, “ Maden işçilerimizin çocuklarına da bu işlem işleyecektir. Yasal bir dayanak yok ama inşallah benden sonra gelen rektörler de bu hassasiyeti koruyacaktır” şeklinde konuştu.
“EGE’NİN HAKKINI YEMEK İSTEMEM AMA…”
Üniversite içinde uygulama ve projelerle ilgili ne yaptınız sorusu üzerine de açıklama yapan Füzün, “Son iki yıldır öğrenci sayısı açısından İzmir’in en büyük üniversitesi biziz. Ege’nin hakkını yemek istemem hepimizin ana üniversitesi ama son dönemde Dokuz Eylül Üniversitesi fakülteleri ve yüksekokullarıyla böyle bir atılım gerçekleştirdi” dedi.
“BİZ BU DÖNEMDE NE YAPTIK?”
Bu dönemde yaptıklarına da değinen Füzün, “Biz bu dönemde ne yaptık? Teknoparklar hayata geçirildi. Teknoparkları çok önemsiyorum bunlar Türkiye’nin geleceğidir.
Biz şu an iki yerde konuşlandırdık, biri Sağlık Sanat Yerleşkesi Tıp Fakültesinin orada diğeri 26’sında açılacak. Tıp Fakültesinin oradakinde günün şartları içinde tedavi şartları geliştirilecek. Aklınıza gelen en yeni sağlık yöntemleri kullanılacak. Üniversitelerde iki görev vardır; öğrenci yetiştirmek ve araştırma yaparak bilgi üretmek. Yıllarca yanlışımız bu üretilen bilgiler tezlerde kaldı. Batı bunu çok iyi yaptı. Biz yıllarca üniversite ve sanayiyi bir araya getiremedik. Bu teknoparklar sanayi ve üniversitenin evlendikleri yerlerdir. Burada ürünler ortaya çıkar ve para kazanılır. Bilgi ticarileşir. Batı bunu yapıyor işte. Kullandığımız telefonlar bunlara örnektir” diye konuştu.
“DEVLET ÜNİVERSİTESİ OLMANIN ARTISI DA VAR EKSİSİ DE”
Devlet üniversitesi olmanın ne gibi etkileri var sorusu üzerine de konuşan Füzün, “Bu durumun artıları da var eksileri de var. Dezavantajı başka bir kuruma, YÖK’e bağlısınız. En ufak bir akademik personel alımını YÖK’e yazıyoruz YÖK izin verdiği takdirde alıyoruz. YÖK’ün istediği oranda hareket ediyoruz. Bu dezavantajdır ama devletin imkanlarından da yararlanıyoruz. Vakıf üniversiteleri kendi imkanlarıyla hareket ediyorlar. Öğrencilerinden aldıkları paralarla kaynak yaratıyorlar. Şimdi bizde harçlar da kalktı biz sadece ikinci öğretimlerden bir miktar para alıyoruz. Devlet üniversitesi olmanın birçok avantajı var ama bürokrasi içinde bazı işlerde ağır ilerliyoruz” dedi.
“ÜNİVERSİTELER TOPLUMLA İÇ İÇE OLMAK ZORUNDADIR”
Üniversitelerin öğrenci yetiştirmek ve bilgi üretmek gibi temel işlemleri olmasının yanı sıra toplumla da iç içe olmak zorunda olduğunu söyleyen Füzün, “Üniversiteler kentin yapılanmasıyla ve daha başka birçok konu da toplumla iç içe olmak zorundadır. Mesela şu an Soma’yla iç içeyiz. Heyet gönderdik. İnşallah bundan sonra böyle bir olay daha olmaz. Orada hocalarımız çalışmaya başladırlar. Aklınıza gelebilecek her olayda bize talep geldiği sürece biz yardıma hazırız” şeklinde konuştu.