Mehmet KARABEL
Zehirli kurşundan nasıl kurtuldu?
24 Mayıs 2024 Cuma

Siyasi suikast girişimleri...

Dünya tarihinin en ilginç sayfalarını oluşturur...

Çoğu kez...

Zaman Tüneli’nin ucunda...

“Işığı görüyorum!” diyenler bile...

Gün gelir...

Ya Brütüs’ün elinden sırtına giren bıçağın ucunda biter Sezar’ın hayatı...

Ya da...

Hiç beklemediğin...

Hatta...

Hayal bile etmediğin bir şekilde...

Tiyatro locasında...

Ensesinden kurşunlanan ABD Başkanı Lincoln gibi...

Her şey...

Sessizce başlar ve biter!

Ve...

Çoğu kez suikastçi yakalanamaz!

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin...

En faza...

Siyaset’i sarsan “Suikast Girişimleri”ni yaşayan...

“Bülent Ecevit”...

Adıyla tarihe kayıtlara düşmüştür...

Bilenler, bilir...

Bilmeyenler şimdi bu köşede öğrenecek ve...

İster istemez şaşıracak...

***

Hiç kullanmadı ama...

CHP’nin efsane başbakanının tam adı...

“Mustafa Bülent Ecevit” idi...

Cumhuriyet’in ilanından “iki yıl sonra” dünyaya “merhaba” demişti...

Siyaset’çi olarak tarihte yerini almıştı ama...

Bu dünyaya veda edene kadar...

Onurla taşıdığı...

Ne “politikacı” kimliğinden...

Ne de...

Gazeteci... Şair... Yazar... Çevirmen...

Gibi ruhuna işlemiş yeteneklerinden vazgeçmedi...

Hepsine dört elle sarıldı...

Türkiye Cumhuriyeti'nin...

Eski Çalışma Bakanı... Devlet Bakanı... Başbakan Yardımcısı...

Sıfatlarıyla görev yaptı...

Hepsinden yüz akıyla çıktı...

Bitmedi...

1974... 1977... 1978... 1999(Ocak / Mayıs arası)... 1999 (Mayıs / 2002 Ekim) gibi...

Takvim aralıklarında...

Beş kez Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı görevini üstlendi...

Ruhunu teslim ettiğinde...

Başbakandı...

***

Namı diğer Karaoğlan, yaşadığı ilk saldırıyı...

Eylül 1973'te...

Siyasi rakibi Süleyman Demirel'in memleketi Isparta'da yaşadı...

Yaklaşan genel seçim için...

“Güller Şehri”ne gitmişti...

200 kişinin saldırısına uğradı...

CHP’nin bayrağı parçalandı...

Bir kişi bıçakla yaralandı...

Ecevit; o sırada Türkiye’ye şöyle seslendi:

“Arkadaşlar, bu arkadaşımızın kanı Süleyman Demirel’in de yaşatmak için uğraştığı demokrasi için dökülmüştür... Bana atılan taşı da Demirel'e armağan edeceğim...”

***

Bu kez 23 Haziran 1975’te...

Bolu Gerede’de...

Ecevit kürsüye çıktığı andan itibaren...

CHP’lilere taşlı / sopalı saldırı başladı...

Minareden ateş açıldı...

Ecevit, hükümet konağına sığındı...

Çok sayıda yaralı hastanelere taşındı...

***

1975, Ecevit’e hiç iyi gelmedi...

Takvimler 4 Eylül’ü gösterirken...

Ecevit’in konvoyuna...

Elazığ’da taş, sopa ve silahlarla saldırdılar...

50 kişi yaralandı; Ecevit’i zor uzaklaştırdılar...

***

Temmuz 1976...

Bu kez adres ABD’nin New York’taki “Waldorf Astoria” Oteli...

Suikastçı otelin lobisindeki Ecevit'e silahı doğrulttuğunda...

Koruma müdürü Mümtaz Karaduman...

Saldırganın üzerine atlayıp, etkisiz hale getirdi...

***

Niksar, 26 Nisan 1977...

Siyasi arbedelerde üç ayda 133 kişi öldürülmüştü...

Niksar'a giden Ecevit çiftinin bulunduğu seçim otobüsü...

Silahlı saldırıya uğradı; 10 kişi yaralandı...

***

27 Nisan 1977; yeri Gümüşhane Şiran ilçesi...

CHP konvoyuna 300 kişi saldırdı...

Sekiz kişi ağır yaralanırken...

Bülent Ecevit, polislere şöyle seslendi:

“Bir avuç eşkıyanın kurşun sıkmasını önleyemezseniz cezasını çekersiniz. Ben buradayım, öldürürlerse beni de öldürsünler...”

***

Ve...

Bülent Ecevit’in ölümden döndüğü anlar...

Yer; İzmir Çiğli Havaalanı...

Günlerden 29 Mayıs 1977...

Yani...

Bugün itibarıyla...

“47 yıl 5 gün önce...”

***

Ecevit çifti...

İzmir mitingi için heyecanlılar...

Çiğli Havalimanı’nda seçim otobüsüne binmek üzereler...

Bir silah sesi yankılanıyor...

Korumalar, Bülent Ecevit’in üstüne kapanıyorlar...

Kurşun...

Ecevit’ten sekiyor, arkasındaki...

İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’a saplanıyor...

Suikast silahının...

Daha önce bilinmeyen zehirli mermi attığı tespit ediliyor...

Ateş edenin ise...

Çiğli Karakolu’nda görevli bir polis memuru olduğu ortaya çıkıyor...

O silahtan Türkiye’de sadece üç adet var...

Onlar da...

Özel Harp Dairesi’nde korunuyor...

Amerikan yapımı silah; markası “Tangas”...

En önemli özelliği ise...

Zehirli kurşun atması...

***

O suikast dakikalarının içinde olan...

Rahşan Ecevit’in de söyledikleri önemli:

“Ahmet İsvan beni arabaya çekmek üzere elini uzatmıştı...

O anda bir kurşun geldi, onun bacağına saplandı...

Eğer birkaç saniye sonra ateş edilse...

Mehmet beni arabaya çekmiş olacak ve o kurşun...

Benim sırtıma saplanacaktı...

Ancak kurşun beni aşıp onun bacağına saplandı..."

Çok önemli bir ayrıntı daha:

“Bülent Ecevit de otobüsün kapısında...

Rahşan Hanım’la yan yana duruyordu ve hedefteydi...

Eğer o anda...

Rahşan Hanım, İsvan'ın elini tutup basamağa çıksa...

Ya da Ecevit kendi başına otobüse binmek için hamle yapsa...

İlk basamakta vurulacaktı...”

O günlerin en sıcak yorumlarından biri de...

Gazeteci Mehmet Çetingüleç’ten gelmişti:

“O dönemde Ecevit, efsaneydi...

Üç yıl önce Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmişti...

Karaoğlan adı dağlara, taşlara yazılıyordu...

Ne var ki...

Türkiye’de büyük bir rüzgarı arkasına alıp...

Yeniden iktidara gelmeye hazırlanan eski Başbakan Ecevit'e...

Üstelik havaalanı içinde kim ateş edebilirdi?

***

Bitiriyoruz...

Ecevit’e kim ateş etti?

Yoksa bu eylemde...

Kontrgerilla'nın parmağı olabilir miydi?

Çözülemedi...

Soruların cevapları hep havada kaldı...

Ecevit bu olayın aydınlatılmasını hep istedi...

Ne var ki...

Siyasi gücü...

Bu suikast olayını aydınlatmak için yeterli olamadı...

CHP lideri Ecevit...

O tarihten sonra üç kez başbakanlık yaptı...

Buna rağmen...

Neredeyse yarım asırdır...

Ne saldırının gerçek nedeni...

Ne de o tetiği çektirenler bulunabildi...

Nokta...

Hamiş: Bülent Ecevit, İzmir Çiğli’deki suikast girişiminden sonra girdiği genel seçimde yüzde 41.4'le CHP'nin tarihinde aldığı en yüksek oy oranına erişti... Gelgelelim 213 milletvekiliyle hükümeti kuramıyordu... Dışarıdan destek almak zorunda kaldı... “Pamuk ipliğine bağlı” o hükümetle ayakta durmak bile zorken, suikastı aydınlatamadı...

Sonsöz: “Emniyetten ısrarla kullanılan mermiyi istiyorlar doktorlar da vermiyor. Çünkü deyim yerindeyse esrarengiz bir mermiydi... Balistik uzmanları da mermideki kimyasal bileşimin bilinmediğini öne sürdü... Uzmanlar, o güne kadar böyle bir mermi görmediklerini söylüyordu... / Bülent Ecevit – O günlerin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı...”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Bana bir masal anlat baba…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
İzmir'den…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'Kestirmedi, çünkü!'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Modası geçmez 1984
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Haziran 14!
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Futbol ve siyaset...
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kırmızı çizgiler ne olacak?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Kapalı kapıların ardında
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Oxford, Alice Harikalar Diyarında ve otizm
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Avrupa'daki mesaj!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva