Mehmet KARABEL
Marangozluk'tan devlet sanatçılığına!
8 Mayıs 2020 Cuma

Alın yazısına gönülden inananlar...

Saati, zamanı geldiğinde...

Kader’in, kime “arkasını döneceği”ni...

Ya da...

Kime “öpücük vereceği”ni...

Az-çok tahmin ederler...

**

Zaman su gibi akıp gidiyor...

Aramızdan ayrılalı “beş yıl” olmuş bile...

Yaşasaydı...

Bugün 77 yaşında ve hala “kameranın en çok sevdiği” aktör olarak...

Alkışlarımızı toplayacaktı...

Sahi...

Hangimiz, O’nun “saf” gülüşünü unutabildik?

**

Hayatı boyunca kimseye...

“Ben Kıbrıslı Kamil Paşa’nın yeğeniyim!” filan diye hava atmadı...

İkinci Dünya Savaş’nın bitimine (1943) doğru...

İstanbul Şehzadebaşı’nda...

Eczacı ve kimyager Profesör Ahmet Reşat Alasya’nın...

Altı evladından biri olarak dünyaya gözlerini açtı...

Bebekken bile çok güzel gülüyordu...

**

Ailesi, O’nun çok iyi eğitim almasını istiyordu...

Robert Kolej’in orta bölümünü bitirdiği günlerde...

Çok sevdiği babacığını kaybetti...

Beş kardeşi ve çalışmayan bir annesi vardı...

Babadan kalan maaş hiç yeter miydi?

**

Okulu unuttu, çalışmaya başladı...

Rehberlik yaptı, turistleri gezdirdi...

Yetenekliydi...

Bir yandan da “tabelacılık” ve “marangozluk” yapıyordu...

Aslında...

Bir gözü de “tiyatro sahnesi”ndeydi...

Zevk için mi?

Ne münasebet!

Sadece...

Sahnede çok para var zannediyordu...

Büyülü sahne ışıklarının etkisinden...

Bir türlü kendisini kurtaramıyordu...

**

16 yaşındaydı...

O günlerde...

Milli Türk Talebe Birliği’nin...

“Birlik Tiyatrosu” çok popülerdi...

Üniversiteli gençler...

Alkış tufanını peşinden sürükleyen...

Birbirinden anlamlı, enfes oyunlar sergiliyorlardı...

Utanmayı, sıkılmayı bi’kenara bıraktı...

“Beni de alın aranıza!” deyiverdi...

O sırada...

Milli Türk Talebe Birliği’nin Tiyatro Bölümü Sorumlusu Metin Akpınar’dı...

Ve...

“Ben bu tiyatroda stajyer olayım, para filan istemem!” diyen...

Bu hikayenin kahramanından sadece iki yaş büyüktü...

“Tamam...” dedi, tiyatro sorumlusu...

Sarıldılar birbirlerine...

**

Aradan bir, bilemediniz iki ay geçti...

O akşam...

Hidayet Sayın’ın ünlü eseri...

“Pembe Kadın” sahnelenecekti...

Üstelik, “perde” demeye az kalmıştı ve...

“Pembe Kadın”I canlandıracak oyuncu ortada yoktu...

Rastlantıya bakın ki...

Öykümüzün kahramanı o gece kulisteydi...

Metin Akpınar...

Tiyatro aşkıyla yanıp tutuşan gence baktı ve kararını verdi:

“Pembe Kadın’ı oynar mısın?”

(Sahne sanatlarında çok eskiden beri kadın rolüne çıkan erkek oyuncu geleneği yaşatılıyordu... Bu rolün üstesinden gelenlere ise zenne deniyordu...)

Sonra...

O ikili bi’daha ayrılmadılar...

**

Zeki Alasya’nın...

San’at aleminde ilk rolünün “zenne” olacağı kimin aklına gelirdi ki?

**

Zeki Alasya’nın tiyatrodaki kaderi...

Haldun Taner’in Devekuşu Kaberesi’ne katılmasıyla değişti...

Sahneledikleri her oyun...

(Aşk Olsun, Beyoğlu Beyoğlu, Deliler, Yasaklar...)

Gişe rekorları kırdı...

O kadar tatlı ve iz bırakan komedi yapıyorlardı ki...

Memlekette...

Zeki ile Metin’i tanımayan kalmamıştı...

**

Zeki Alasya...

64 film çevirdi...

27 filmde yönetmen koltuğuna oturdu...

Dokuz filme senaryo yazdı...

Onlarca TV dizisini oyun gücüyle unutulmazlar arasına soktu...

Çok üretkendi...

Hayata “marangoz kalfası” olarak atılmış...

50’li yaşların ortasında “Devlet Sanatçısı” olmuştu...

**

Her güzel şeyin bi’sonu vardır, diyenler...

Hep haklı çıkar...

Ne’tekim...

Sinan Çetin’in “Propaganda” filminde...

Metin Akpınar önemli bir rol üstlenirken...

Belki de ilk kez...

Zeki’cik yanında yoktu...

Tablo acıklıydı, yolun sonu görünmüştü...

Çeyrek asırlık beraberlik...

Tarihe karıştı...

(Sadece son filmleri Rus Gelin’de birlikte oynadılar...)

**

Ayrılık...

Zeki Alasya’da tsunami etkisi yarattı...

Para deyince eli çok açıktı...

Hesabını pek tutturamıyordu...

Aslında...

Biraz da savurgandı...

Ticaret yapmaya kalktı...

İflas etmesi uzun sürmedi...

Borçları katlandı, tahammül edilmez hale geldi...

Gece gündüz arı gibi çalışıyordu...

O günlerde dostlarına hep şöyle diyordu:

“Çok yorgunum ama emekli olamam... Çünkü param yok... Param olmadıkça oynayacağım!”

**

O günlerde...

“Masonluk bir ahlak ve kardeşlik sistemidir” diyerek...

Mason oldu...

Masonluğa kabul edildiğinde...

Hala maddi sıkıntıları vardı...

**

Karaciğer yetmezliğinden hayata veda ettiğinde...

Türkiye...

Sanat dünyasının büyük bir ustasını kaybetmenin... Acısını yaşıyordu...

**

Bitiriyoruz...

Ağlarken güldürebilen...

Güldürürken ağlatan o Zeki Alasya var ya...

Hayatının son 40 yılında...

Dünyanın dört bir yanından...

Tam 1.170 adet “Buda Heykeli” topladı...

Muhteşem bir koleksiyon oluşturdu...

“Neden sadece Gülen Buda heykeli topluyorsunuz?” diye soranlara ne cevap verdi, biliyor musunuz?

“Çok sevimliler... Kendime benzetiyorum... Gerçekten de benziyorlar bana... Özellikle kulak memeleri neredeyse omuzuna kadardır... Benimkiler de bayağı uzun... Gülen Buda’lar şımarık bir figür... Benimle benzeşiyor... Budist değilim ama Happy Budaları çok seviyorum...”

**

O koleksiyon beş yıldır...

Rahmi Koç Müzesi’nde sergileniyor ve...

Gerçekten heykellerin tamamı gülümsüyor...

Büyük olasılıkla...

Bulutların üstünden bize bakan Zeki Alasya gibi...

Nokta...

Sonsöz: “Birgün Oscar ödülünü alacacağız... O zaman ben yaşamıyor olursam, (Zeki demişti) dersiniz... / Zeki Alasya - Aktör, yönetmen...”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva