Harun ÖZDEMİR
Alevî İslâmcılık mümkün mü?
18 Aralık 2015 Cuma

İslâmcılık; Sünnîliğin modern zamanlarda kendini savunma ve yenileme çabası olarak bilinir. Oysa İslâmcılığın doğuşuna öncülük yapan en önemli isim Cemaleddin Efgânî’dir ve o da bir Şii-Alevîdir.
 
Efgânî; 1838-1897 yılları arasında yaşamış, modern zamanların en yenilikçi, düşünce ve aksiyon adamıdır. Afganistan, Hindistan, Osmanlı Devleti, Mısır, Fransa, Rusya, Almanya, İngiltere’de fikri ve siyasi mücadelelerinin bıraktığı izler, İslâm dünyasında sarsıcı etkiler yapmıştır. 
 
Mısır’da kaldığı yıllarda çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Onun talebeleri İslâm dünyasının her yerinde sömürgeciliğe ve işlevsiz dini eğitime karşı mücadele vermişlerdir. Son iki yüzyılda hiçbir Müslüman Efgânî kadar etkili olamamıştır. Yeni Osmanlıları, Jön Türkleri, Said-i Nursî, Mehmet Akif, Ahmet Hamdi Akseki, Seyyit Bey, Şemsettin Günaltay, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu’nu… Yüksek İslâm ve İlahiyat kuşağını ve daha nicelerini doğrudan veya dolaylı etkilemiştir.
 
İslâm Birliği” ve “yenilik” onun en iddialı görüşleridir. Onu bu görüşte ısrarcı yapan neden, sadece sömürgeciliğe karşı bir direniş ideolojisi oluşturmak değildi. Efgânî’nin en büyük hayali; Şii ve Sünni mezhepler arasındaki farklılıkları en aza indirip İran, Osmanlı ve diğer küçük parçalardan oluşan İslâm devletlerini tek bir halife etrafında birleştirmek, devamında da İslâm âlemini geri kalmışlıktan kurtarmaktı.
 
Efgânî; Afganistan, İran ve Bağdat Şii Medreselerinde okumuş, ancak misyonuna zarar vermesin diye Şii olduğunu söylememiştir. Onun amacı ihtilafları aza indirecek bir yol bulmaktı. Bu nedenle mezhepleri birleştirecek bir fıkıh görüşünü savundu. Zaman zaman Hanefî olduğunu söylese de her konuda Hanefiliği yaşamadığını da belirtiyordu.
 
***
 
İslâm dünyasındaki Şii mezhep ve tarikatların sayısı çoktur. Anadolu’da yaşayan Şii-Alevilerin bir kısmı Caferîdir. Caferîler Türkiye’de İran ve Irak’tan bağımsız bir görüş geliştirememişlerdir. Bugün de durum aynıdır.
 
Ama Anadolu’da Alevî dendiğinde ilk akla gelenler, “Tarikat İslâm’ı”nı yaşayan büyük küçük Alevî Müslüman topluluklardır. Anadolu kırsalında, çoğunlukla da hayvancılıkla uğraşan Alevîler yaylalara yakın köyleri yurt edinmişlerdir. Yaşamları, sosyolojik olarak 1950’ye kadar değişmemiştir. Zaman zaman yaşanan siyasal başkaldırıların bir sonucu olarak Alevîlik “seferilik / dini yükümlülüklerin yarılanması” niteliği kazansa da, ekonomik coğrafyalarında önemli bir değişiklik olmamıştır.
 
Anadolu Alevîliğinin kentlileri ise Bektaşilikle uyumlu bir gelişme seyretmiştir.
 Bu sebeple, Kentli Alevîleri, Alevî-Bektaşi şeklinde tanımlamak daha doğru olacaktır. Bunların bir kısmı “Ahilik” içinde örgütlenmiş, bir kısmı da Yeniçeri Ocağında Bektaşî olarak ideolojik bir misyon üstlenmiştir.
 
Şah İsmail’in Anadolu’da taban oluşturmaya çalışması ve Şah Kulu isyanı ve akabindeki Çaldıran Savaşı, Alevîlerin kentlerdeki ve Bektaşiler arasındaki varlığını ve etkinliğini ciddi oranda zayıflatmıştır. Yavuz ile başlayan yeni dönemde Alevîler için en güvenilir mekânlar, dağ köyleri ve yaylalar olmuştur.
 
II.Mahmud’a kadar olan dönemde (250 yıl) varlığını dedeler ile sürdüren Alevîler, zaman zaman siyasi ayaklanmalar çıkarmış olsalar da sonuç değişmemiştir. Bu ayaklanmalara Bektaşî babaları ve dedebabaları destek vermemiştir.
 
II.Mahmud, Yeniçeri Ocağını lağvederken Bektaşî dergah, tekke ve zaviyelerini de tasfiye etmiş,yeni kurulan Asakir-i Muhammediye’de Bektaşiliğe yer vermemiştir. Böylece Alevîlerin devletsiz yaşamı, Bektaşîler için de yasa olmuştur.
 
Hiçbir siyasi baskı bir inancı veya tarikatı ortadan kaldıramadığı gibi Osmanlı Devleti de bir tarikatı yok edememiştir. İnsanlar bir süreliğine sessiz kalarak kendilerini korumuşlar, koşullar olgunlaştığında da tekrar aktif hale gelmişlerdir.
 
Genel kuraldır;
Yeraltına çekilen bütün dini akımlar, yasaklı günlerinde “şekli” özelliklerini yitirir, yerini, “seferilik hükümleri” ve “semboller” alır. Koşullar olgunlaştığında ise eski dini yaşama geri dönmeye çalışırlar ama ciddi zorluklarla karşılaşırlar. Eskiyi unuttukları için geri de dönemezler. Bu aşamada cemaat veya tarikat, kendi içinde eskiden böyle miydi, değil miydi tartışmasına girerler. Bu da onların bilimsel olarak gelişmelerini engeller ve parçalanmalarına yol açar.
 
Gelecekte Alevî-Bektaşî İslâm’ı bekleyen önemli sorunlar vardır:
 
1-Alevîlik ve Bektaşîlik, İslâm tarihinde ortaya çıkan ve gelişen tarikatlardandır.
 
2-Öncelikle Anadolu Alevîliği Safevî Devleti ile Osmanlı Devleti arasındaki siyasal mücadelede Şah İsmail’in yanında yer alarak önemli bir sarsıntı geçirmiştir. Osmanlı’da yaşayıp Safevîlerin yanında yer almanın faturası ağır olmuştur. Sorun siyasi olsa da mezbebî sonuçlar da doğurmuştur.
 
3-Çaldıran Savaşı, Alevî Müslümanları hem kırsal hem de “seferi / dini hükümlerin bir kısmının kalkması, bir kısmının da yarılanması” anlamına gelebilecek bir yaşama mahkûm etmiştir.
 
4-Kırsalda Alevîliği bugünlere taşıyanlar dedelerdir. 1950’de başlayan yoğun kentleşme en çok da Alevîleri etkilemiştir. Camisiz köylüler, kentlerde ihtişamlı camiler ve ağzı kalabalık hocalarla tanışmıştır. Alevîler ise kentlere geldiklerinde kırsaldaki dedelerini de kaybetmişlerdir. Bunun yarattığı boşluğu ise solculuk doldurmuştur.   
 
5-SSCB yıkılınca büyük ölçüde dini içeriğini yitirmiş olan Alevîlik, ideolojik boşluğa düşmüş, eskiye dönme ihtiyacı gündeme gelmiştir. 1925’ten beri devlet dışı olan Alevîlik, 1985’lerde eskiye dönme arayışında yalnız bırakılmamış, ortaya çıkan boşluk, AB merkezli “Ali’siz Alevîlik” ile doldurulmaya çalışılmıştır.
 
6-1985’ten sonra, özellikle 90’larda TV programlarına çıkan Uluslararası Hukuk Profesörü İzzeddin Doğan Dede, “Alevî-Bektaşî İslâm” vurgusu yaparak;
 
-Alevîlerin, Hacı Bektaş’tan beri Bektaşilikle olan bağlarını hatırlamalarını sağlamıştır.
-Alevîler kırsalda yaşarken kentli Bektaşîlerin oluşturdukları kitap ve kütüphanelerden ve Erkanlarından yararlanmalarının önünü açmıştır.
-Bektaşiliğin geleneksel olarak sürdürdüğü daha çok ibadet ve daha az siyaset ilkesinin, Alevîler arasında da daha az siyaset, daha çok ibadet olmasına öncülük yapmıştır.
-Doğan Dede, yıllarca,“Alevî-Bektaşî İslâm” vurgusunu yaparak, hem Bektaşîliği onore ederek ona insan kaynağı sağlamış, hem de Alevîliğin hızla kentleşmesinin yoluna açmıştır…
7-Bugün Alevîlerin Müslüman olup olmadıkları tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. Bu büyük bir gelişmedir! Alevîleri İslâm dışı göstermeye çalışanlar, son yıllarda zor durumda kalmışlardır. Çünkü;
 
-Alevîler de Kur’an Kursu,
-İmam Hatip Okulu,
-İlahiyat Fakültesi veya Bölümü,
-TRT Radyo ve TV’lerinde dini programlar,
-Dede Eğitim Merkezleri,
-Cemevlerine yasal statü,
-Cemevlerine dede ve yardımcı tayini,
-Cemevlerine kamu yardımı… istemekteler.
 
8-Her sorunun kalıcı çözümü ancak ilimle bulunabilir. Sünnî veya Alevî din veya mezhep veya tarikat eğitimi ancak ilmileştiği ölçüde fayda üretebilir. Kimse ilimden mahrum bırakılamaz.
 
9- Bugün önemli bir kazanım ve birlik için tarihsel fırsatlara sahip olduğumuz “demokrasi” çağındayız. Artık Alevî Müslümanlar, “Toplumu Ehl-i Beyt soyu yönetsin!” diye bir kavganın içinde değiller. “Seçimleri kim kazanıyorsa o yönetsin!” düşüncesini savunuyorlarsa Alevîlik ile Sünnîlik arasındaki tarihsel sorun çoktan çözülmüş demektir. Yeter ki bu aşmanın farkında olalım.
 
10-Alevî olan CHP Genel Bşk. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uluslararası marka gücü olan Sünnî Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermesi, İslâm’ın 1400 yıllık siyasal tarihinin en kayda değer olaylarından biridir.
 
11-İslâm dünyasının, Sünnî-Alevî-Şii diye ikiye ayrıldığı ve ihtilaflara modern zamanların hırslarının da hızla eklendiği günümüzde Türkiye’nin hala “Cemevleri ibadethane midir değil midir”i tartışması, ancak akıl tutulması ile açıklanabilir! 
 
12-Cumhuriyet ve demokrasi, sadece bir işçi veya köylü çoğuna devlet başkanı olma hakkı tanımamıştır. Aynı zamanda engin görüşlü insanlara geleceği kuşatabilecek çözümleri yaşama geçirme fırsatları da tanımıştır…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 7 yorum var, 7 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Vatandaş 20 Aralık 2015 Pazar 23:41

Harun bey Yavuzla başlayan yeni dönem senin bile söylemeye çekindiğin Alevi katliamları dönemi. Alevilik anlayışıyla müslümanlığı birleştiren aydnlarımıza sormak isterim sahi biz nasıl müslüman olduk. O tarihlerde 700 bin türkü araplar niçin öldürdü. Müslümanlık Hz.Muhammed ile başlar. Alevilik anlayışı insanlığın varoluşuyla başlar. Darvinin evrim teorisini çürüten anlayışın tarih kitapları asla gerçek tarihi yazmazlar.

Yorumu oyla      12      11  
Enes YALÇIN 19 Aralık 2015 Cumartesi 15:04

Yoloğlu, bana cahil demişsin.Burada bitirdiğim fakülteleri ve şu an meşgul olduğum görevi yazarsam utanırsın ama bu beni de küçültür onun için yazmıyorum.Sadece şunu soruyorum senin, kıymeti kendinden menkul engin bilgine (!) dayanarak cevaplayacağına inanarak: Kanıtın nedir? Alevilik kitabın ve sünnetin neresinde yer işgal etmektedir?

Yorumu oyla      14      7  
Yoloğlu 18 Aralık 2015 Cuma 19:03

Dört mezhep haktır alevilik ise süryanilik ve ateistlik gibi batıldır demek için kaçyıl tahsil etmek lazım. Diynet onbinlerce din görevlisi ialhiyatlar binlerce profosoru okullar yüzbinlerce din öğretmeni ile iftihar etsinler. yetiştirdikleri caahil nesiller birde kuranı kanıt yaparak meydan okuyor. Tanrıya şukurler olsun Harun Özdemir gibi aydın müslümanlar var...

Yorumu oyla      15      9  
Ertürk Öztürk 18 Aralık 2015 Cuma 11:43

Ekmelettin Hoca'nın aday gösterilmesine bir de böyle bakmak varmış anasını satim: "Alevî olan CHP Genel Bşk. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uluslararası marka gücü olan Sünnî Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermesi, İslâm’ın 1400 yıllık siyasal tarihinin en kayda değer olaylarından biridir."

Yorumu oyla      13      5  
Sezgin Yurt 18 Aralık 2015 Cuma 11:40

Cemalettin Efgani alevi!!!

Yorumu oyla      12      5  
Fikret ASLAN 18 Aralık 2015 Cuma 11:38

2004 ve 2014 yılları arasında Birleşmiş Milletler'den sonra ikinci büyük uluslararası örgüt olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreterliğini yürüten Ekmeleddin İHSANOĞLU'nun bu görevi yürüttüğü dönem, müslümanların birirbirini katlettiği, İslam Tarihinin en kanlı yılları olmuştur ve bu dönemin tek sorumlusu ve işbirlikçisi Atatürk düşmanı Ekmeleddin İHSANOĞLU'dur. Ahlaksız ve alçak bir kasetle işbaşına gelenlerin Cumhurbaşkanı adayı olmak ne derece onur verici bir durumdur onu bu halkımız çok iyi değerlendirmiştir ve bu utanç sadece Ekmeleddin beye ait değil, ona bu görevi layık görenlerindir. Bu nedenle alevi bir genel başkanın, sunni birini Cumhurbaşkanlığına aday göstermesi, mezheplerin kardeşliği değil, Türkiye ve İslam düşmanlığı kardeşliğinin bir neticesidir. Saygı ve selamlarımla.

Yorumu oyla      15      8  
Enes YALÇIN 18 Aralık 2015 Cuma 11:17

Hanefi,Şafi,Hanbeli,Maliki bu mezhepler haktır.Her biri aynı kavşakta buluşan yollardır. Amma Alevilik batıldır.İsteyen Alevi olabilir aynen bir başkasının ben ateistim ya da süryaniyim dediği gibi.Fakat bu Aleviliğin batıl bir inanç olduğu gerçeğini değiştirmez. Neye göre konuşuyorum? Kuranı Kerim'e ve hadislere göre.Yanlışsın diyen beri gelsin.

Yorumu oyla      15      8  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva