Kim ne derse desin...
Silkelenip, kendimize gelmeli,
şiddetin yol açtığı o korkunç sese kulak vermeli,
“Bilinçlenmeli ve toplumu bilinçlendirmeliyiz”.
Diyorum, diyoruz da,
Eşitsizliği körükleyen politikalar bertaraf edilmedikçe,
Yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler belirlenmedikçe,
ve kültürel normlar modern dünyaya evrilmedikçe
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
kanayan yaramız olmaya devam ediyor.
Dün ve bugünün
Apaçık ortada olan gerçeği
İhmal,
Umursamazlık,
Yaşamsal duyarsızlık...
Kadına yönelik istismarı tetikleyen en önemli unsurlar.
Yetersiz insani becerilerin,
Olmamışlığın, evrilememişliğin
Öfkenin ve yetersizlik hissinin
Kum torbası ve müsebbibi değildir kadın...
Toplumsal güç dinamiklerinin
kadına yönelik şiddeti kanıksamış döngüsünde
oradan oraya savrulan,
Hegemonya denilen zihniyetin iki dudağı arasında sıkışmış kadın;
Evvel ezel
Hiçliğin ve yaftalı usanmışlığın zehirli safrasını yutarak,
Kendi acısından sağ çıkabilmeyi,
Günleri birbiri ardına eklemeyi,
Bedeni ve zihni bin parçaya bölünmüşken,
İçinde mayalanan isyanı bastırabilmeyi öğrendi...
Bu durum acınası bir durumu da gözler önüne serdi.
Nesilden nesile aktarılan bu tutum
İnsani bir meziyet değil, öğrenilmiş çaresizliktir ancak.
Hala...
Toplumun kadına etiketlediği sıfatlar dahilinde nefes alan
İfadesine bulaşmış bu donuk gerçekliğin himayesinde,
dilsiz uşağa döndürülen sayısız kadın,
çürümüş ve köhnemiş zihniyetlerin kıskacında
ölümün soğuk ellerine terkediliyor.
İçinde biriktirdiği cümleler çoğalırken
Her gün biraz daha kendisinden eksilen,
Nereden bakılırsa bakılsın,
Hakikatin “mesele” olarak irdelenmediği toplumlarda
Kadın kendisi olabilmenin savaşını veren,
nefret ve hayranlık uyandıran, toplumsal bir meta.
Dünyanın çoğu yerinde,
Basiretsiz, eğitimden, gelişimden ve insanlıktan yoksun,
Sığ zihniyetlerinde boy veren bu güç ihtirası algısızlığının
riyakar sahanlığında
kadının varoluş hikayesi
yitişi üzerinden yazılıyor.
Oysa ki,
Kadının toplumsal çehreyi yansıtma gücü
Kendinden başka kimse olma zorunluluğunun bulunmayışı idrakıyla birleşirse...
Bir düşünsenize...
Bu düşü gerçek kılmak elimizde...
Düşünü yaşayabilen ve düşündüğünü aktarabilen
kadınların çoğalması ümidiyle;
Virginia Woolf’un yıllar öncesinden kulağımızdaki pası silecek çağrısıyla bitirelim:
“Kadınlık korunması gereken bir uğraş olmaktan çıktığı zaman her şey mümkün olur.”