Şimdi, nerdeeen nereye diyeceksiniz…

Haklısınız…

Güzel Türkiye…

Varoşlardan yayıldığı iddia edilen…

En az 60 yıldır tiryakisi olduğumuz bir müzik türünün esiridir!

Dinlemezseniz, mırıldanmazsanız…

Yaşadığınız aşk acısını…

İmkanı yok…

Kalbinizde hissedemezsiniz…

O müzik türünün adı; “Arabesk”…

Burun kıvıran da vardır…

Dinlerken koluna bacağına jilet sallayan da…

Kurtuluşunuz yoktur…

Aşk acısının…

Girdabında boğulmaktan…

***

Adını Fransızca’dan almış…

Dilimizdeki tam karşılığı…

“Arap Tarzı”…

Aslında…

Bizdeki mazisi 1940’lı yıllara dayanıyor…

“Yok daha neler!” diyeceksiniz ama doğrusu bu…

Memlekete girişi çok ilginç…

Atatürk’ün vefatından sonra…

Hükümet Arapça şarkıları yasaklıyor…

Gelgelelim bu kahırlı şarkıları çalan…

Mısır’ın Kahire Radyosu…

Türkiye’de de “aslanlar gibi çektiği” ve…

Sevilerek dinlendiği için bu yasak başarılı olmadı…

Yasak, gündemden düşünce de…

Gelsin “ağlatan” şarkılar…

Bu yüzdendir ki; O’na “Ağlatan Bülbül” derler; 40 yıldır!

***

Peki, “arabesk” türü şarkılarının…

Türkiye’deki kraliçesi kim?

Cevap değişmez…

Mısır, Kahire doğumlu, Mine Koşan’dır…

Ermeni asıllı TC vatandaşı bir ailenin kızıdır…

Asıl adı, Armina Koşaryan’dır...

Yedi yaşındaydı…

Babası O’ndaki müzik aşkını keşfedince…

Güzel sesli kızını…

İstanbul Cağaloğlu’ndaki…

Aksaray Türk Musiki Cemiyeti’ne emanet etti…

***

Kara kaşlı, kara gözlü Mine…

O kadar güzel türkü söylüyordu ki…

Çok çabuk keşfedildi…

O kız çocuğu henüz 10 yaşındayken…

Fatma Girik’le Tugay Toksöz’ün başrollerini paylaştığı…

1968 yapımı “Ezo Gelin” adlı filmde dublaj türkü seslendirdi…

13 yaşında ilk plağını yaptı…

(Bu bir Türkiye rekorudur!)

Vedat Yıldırımboğa’nın unutulmaz besteleri…

Arka arkaya geldi…

“Yağmurun Sesine Bak” gönüllerde sel oldu, aktı:

Bu yağmur seni benden… Alıp götüren yağmur… / Aşkımızı sel gibi… / Silip süpüren yağmur… / Her damlada ah ettim… / Hayatıma kahrettim… / O kadar yalnızım ki… / Seni nasıl kaybettim…

Yine bir Yıldırımboğa bestesi olan “Dert Bende”…

Kalpleri eritti, kavuşamayanları ağlattı:

Dert bende derman sende… / Aşk bende ferman sende… / Öldüren, güldüren… / Her gün ağlatan kalp sende… / Mevsimler gelip geçse de… / Aşk beni benden etse de… / Dünyada hayat bitse de… Yine ölümsüz aşk bende… / Mevsimler gelip geçse de… / Aşk beni benden etse de… / Dünyada hayat bitse de… / Yine ölümsüz aşk bende…

16 yaşına bastığında…

Bestecisi Yıldırımboğa ile nikah masasına oturdu…

Aralarında 27 yaş fark vardı…

Gelgelelim…

Türkiye, aslen Mısırlı o kızın sesine bayılmıştı…

Ağlayarak dinliyorlardı Mine Koşan’ı…

Güzel sanatçı…

Müzik piyasasındaki altın vuruşunu…

Hasan Över’in bestesi “Kara Vicdanlı” ile yaptı:

“Her zaman ıstırap verdin… / Beni bir gün güldürmedin… / Merhametin yok mu senin… / Kara vicdanlı sevgilim benim…

***

Mine Koşan, güzel kadındı…

Sahne hakimiyeti olağanüstüydü…

Şarkı geçişleri kıskandıracak kadar özenliydi…

Sesinin hafif boğuk oluşu Tanrı vergisiydi ve…

Şarkıyı dinleyenleri…

Başka boyutlara çekiyordu…

Mine Koşan’ı dinlemek…

Kimileri için muazzam bir keyifti…

***

46 yıl önce rahmetli Öztürk Serengil’in Libya’da açtığı…

“Nadi Elshati” adlı gazinoda program yaptı…

Arabesk’in doğduğu topraklardan bi’türlü kopamıyordu…

Diksiyon dersleri aldı; Arapçası’nı mükemmel yaptı…

Ha’ni kan çeker, derler ya…

Arapça konserler vermek için…

Bir kez de doğduğu topraklara gitti…

Mısır’da unutulmaz konserlere imza attı…

Kahire’de iki yıl kaldı; plak bile yaptı…

***

Üç kez evlendi…

İzmirli bestekar Vedat Yıldırımboğa’dan sonra…

Mısırlı bir işadamı ile dünyaevine girdi…

Sonra ondan da boşandı…

Son olarak…

12 yıl önce TV programı “Popstar Alaturka” yarışmasında…

Birlikte sahneye çıktığı…

Kendinden 23 yaş küçük Erhan Yeşil’le hayatını birleştirdi…

O evlilik de sekiz ay sürdü…

Yaklaşık 10 yıl kadar önceydi…

Maddi sıkıntı yaşamaya başladı…

Annesi hastaydı; masrafların altından kalkacak gibi değildi…

Artık sahneye de çıkmıyordu…

Kendi ifadesi ile hazıra dağ dayanmayan bir süreçti…

Her şeyini yavaş yavaş kaybediyordu…

O sıralarda Başbakan olan Erdoğan’a mektup yazdı…

Kendisini belediye başkanlığı döneminden tanıyordu…

Birçok konsere katılmıştı…

Kendini bi’kez daha hatırlattı…

“Üç evimi ve arabamı annem için sattım!” dedi ve ekledi:

“Bana yardım eder misiniz?”

Başbakan ve eşi duyarsız kalmadı o mektuba…

Mine Koşan’dan desteği esirgemediler…

***

Bitiriyoruz…

Mine Koşan, artık şimdi hayatını yaşıyor…

Okuyor, yürüyor, hayranlarıyla karşılaşınca…

Unutulmaz sohbetlere katılıyor…

En çok da şundan keyif alıyor…

40 yıllık unutulmaz şarkılarını…

Mırıldananlara bakıp…

Yaptıklarıyla gurur duyuyor…

Dikkatinizi çekerim…

“Kara Vicdanlı” gibi…

“Dert Bende” gibi…

“Yağmurun Sesine Bak” gibi…

Kaç tane?

Arabesk’in şahı şarkı kaldı belleğinizde ve dahi…

Kalbinizde?

İyi ki, Mine Koşan gibi…

63 yaşında hala…

Milyonların dilinde ve kalbinde taht kurarak…

Ölümsüz şarkılara lezzet katan sanatçılarımız var…

Nokta…

Sonsöz: “Hayat bir nefestir, aldığın kadar… Hayat bir kafestir, kaldığın kadar… Hayat bir hevestir, daldığın kadar… / Hz. Mevlana…”