“Yanlış yanlışla düzeltilmez…”

Bu mümkün değildir.

Yanlış ancak “doğru” ile düzeltilir.

“Kimi aday gösterirlerle oy vereceğim”.

Yok böyle bir şey.

O zaman karşı taraftan ne farkımız kalır.

Bunca eleştiri, katlanılan bunca sıkıntı, bunca açıklamalar, bunca söylemler ne için?

“Doğruyu” bulmak için.

Kaldı ki..

Böyle bir kolaycılık olur mu?

Karar vereceklere, böyle bir vurdumduymazlık, böyle bir imkan verilir mi?

Köşede bir saksafon duruyor.

Yurttaşın birine, “Bunu çalar mısın?” diye soruyoruz.

Cevap…

“Ben ne anlarım saksafondan?” der.

Pekiyi...

“Başbakanlık boşaldı seni düşünüyoruz” desek...

“Geç bile kaldınız” der...

Şimdi...

“Kimi gösterseler” işi yok.

En iyisini gösterecekler.

En bilgilisini gösterecekler.

En Devlet umuru görmüş olanı gösterecekler.

En başarılısını gösterecekler.

En tecrübelisini gösterecekler.

Hasılı...

En karizmatik olanı...

Albenisi en yüksek olanı...

En iyi hitap edeni...

Hasılı...

Bileni ve bilenleri de bileni…

Ve en yurtsever olanı…

Ve altını çizerek vurguluyorum, “KAZANACAK” olanı...

Çünkü tekrarı yok...

Gösteremeyeceklerse...

Karar mercilerinde ne işleri var...

Evlerine çekilsinler…

Nerde bulacaklar tüm bu şartları taşıyanı deniyorsa,

Var...

Elbette var.

Bu aziz milletin içinde bu vasıfları taşıyan bir değil onlarcası var.

Yeter ki akılla, iyi niyetle, partizanca olmayan bir tutumla etrafa bakılsın...

Bir kez daha altını çizerek vurguluyorum.

“Yanlış bir başka yanlışla düzeltilmez.”

Söz konusu olan Vatanın ve Türk Milletinin ve de rejimin kaderidir.

İşin şaka götürür tarafı yoktur.

Kimi gösterseler oy vereceğiz...

Yok böylesine kolaycı bir dünya.

Gelişi güzel bir yarış mı bu?

Ne demiş büyük Atatürk?

Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır.

Söz konusu olan Vatandır ve asla onun bunun hatırı değildir...

Kimi gösterseler yok!