En etkin söz sanatı “doğru” söylenmiş sözdür. İnsanlık kültürünün bizlere yüklediği sorumluluk,bir olayı veya düşünceyi en yalın şekilde ifade etmektir.

Kimse bundan kaçamaz.

Kaçana da insan denmez!

Söz sanatlarına başvurarak kulağa hoş gelen sözler, sanat olsa da dinleyenin anlamasını zorlaştırdığı için kabul edilemez.

İlm-i siyasete sığınmak dainsanı doğrudan uzaklaştıramaz!

“Belagat yaptım!” diyerek dinleyicinin aklında “gerçek dışı” çağrışımlar yaratmak ise en hafifinden “sahtekarlık”tır.

Oysa en etkin ve anlaşılır söz, doğru olandır.Amma hayatında doğrusu olmayanların doğruyu ifade etmesi ise çok zordur.

Bir yalancının bozuk bir saat gibi bir günde iki kez doğruyu söylemesi kimseyi şaşırtmasın. Konuşmayı dikkatle ve sabırla sonuna kadar dinleyenler,“mevzunun kavağa” çıkarıldığını görür.

Bazen de insanlarındin adamları ve dindarlarla bağlarını kopardıktan sonra daha doğrucu, yalın sözlü, lafı eğik bükmeden konuşmaya başladığını görebilirler.

Vay anam vay!

Bu durumda toplumun karpuz gibi çatır çutur ikiye ayrılması artık kaçınılmazdır.

Bir kısmı,savunma mekanizmasına sığınarak kendi sözünden başkasına inanmaz olur!

Bir kısmı da vaat içeren, yerine getirilmediğinden emin olduğu yalanları duymak ister! Sorulduğunda da “Yalan olduğunu bilsem de en azından rahatlatıcı bir şeyler duymaya ihtiyacım var!...”derler.

Yaşadığı toplumu ibretle izleyenler şaşkınlıklarını gizleyemezler:

Çok tekrar edilen yalanları, yüksek tonda, boğazı yırtarcasına hakaretlerle anlatanlar… gün boyu hatta gecenin yarısında bile yalanlarını tekrar edenler insanlar üzerinde “yalanı ihtiyaca” dönüştürürler.

İhtiyaçlar yalanı, yalanlar da inançsızlığı doğurur!

Uyuşturucu gibi zararlı olduğunu bile bile yalanın peşinden giderler!

Her rahatsızlığı yalanla tedavi etmeye çalışırlar…

Öyle bir hal alır ki yalan “besmele” yerinde her işte ve oynaşta kullanılır hale gelir.

Her şeyin yapıldığını, alındığını, satıldığını, dağıtıldığını, bolluk ve bereketin görülmedik kadar arttığını, herkesin evinin, arabasının, yazlığının, meraklısının ise Arap ve İngiliz atlarının dahi olduğunu söylerler!

Yurt dışındaki banka hesaplarında yatan para miktarını duyunca da gücünü yalandan alanların, yalanla eğitilmiş insanları nasıl etkilediklerini keyifle izlerler.

Sokağa çıktığında çöplüklerden sebze, meyve toplayanları, sağlıksız ama ucuz gıda kuyruklarında yılan gibi kıvrılarak akşamı nasıl ettiklerinigörünce de bunu şaka sanırlar.