Gönül Soyoğul
Vali İzmirli’yi dinlemiyor, belki Başbakan’ı dinler!
19 Haziran 2014 Perşembe

Diyarbakırlıların ‘Allah İzmir’in yardımcısı olsun’ temennileriyle uğurladığı, niye bu duayı ettikleri İzmirliler tarafından kısa sürede anlaşılan Vali Mustafa Toprak, içini 3 gündür havuz medyasının amirali Sabah’ın Ege ekine döküyor. Ama ne dökme!
Devasa manşetlerdeki fotoğrafını ve ismini kapatıp apolitik birine gösterseniz söylediklerini; der ki ‘bu konuşan AKP İl Başkanı veya AKP İzmir Milletvekili.’
Seçim öncesi olsaydı eğer, ‘konuşan kesinlikle AKP belediye başkan adayı.’
Makamında, arkasına aldığı Başbakan Erdoğan’ın fotoğrafı altında ‘Beceriksizlik’ başlığıyla sıralanan spotlara göz atmak bile yeterli bu kanıya sahip olmak için.
 
‘Vatandaşın İzmir’de hizmete susadığını’ haykıran Vali Toprak’ın manşetten sunumu ilk gün şu spotlarla yapılmış mesela:
“Bir 5 yıl, 10 yıl daha ne kadar giderse… Kentin gündemini başka konularla kilitleyerek çözüm odaklı hizmetlerin gündeme gelmesini engellemeye çalışıyorlar.
İzmir’in çok önemli sorumları duruyor. Yüzde 5 bile önemi olmayan gündemlerle hedef saptırılıyor, beceriksizliğin üstü örtülüyor. Bu şehir bunu hak etmiyor.
Çöp ayrıştırma ve ayıklama sistemleri devreye girmiyor. Harmandalı’daki çöp alanlarının patlamasından endişe ediyorum. Allah korusun. Bunları tartışan yok.
Kemalpaşa’dan kente girildiğinde bir koku yayılıyor. Kanal kokuyor. Bu şehrin bir sorunu değil mi? Herkes kendi görevini yapsın.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti tek bir yapıdır. Üniter yapı yokmuş gibi sanki ‘eyalet sistemi varmış gibi’ toplumu bölecek yaklaşımlar yanlıştır.
‘Bir şey söyleyeyim, doğru ya da yalan etki uyandırsın. Zaten vatandaş ilk söylenene bakar’ diyorlar. Kimse sormazsa ahlak sorar, vicdan sorar.”
 
Mesele biliyorsunuz ki… Yeni yasayla belediyelerin sınırları genişlemesi… Geçmişte il özel idaresinin yürüttüğü işlerin tamamının (ve de personelinin) belediyelere devredilmesi. Ama il özel idareye ait trilyonluk mal varlıklarının, her nedense AKP’li olmayan belediyelerde hazineye devredilmesi meselesi.
Balıkesir’de sorun yok mesela. Vali, oturduğu makamın mülkünü dahi Balıkesir Belediyesi’ne vermekte hiç tereddüt göstermiyor, ne var ne yoksa hepsini belediye başkanına ‘eti de senin kemiği de’ diye takdim ediyor.
Sorun, belediye başkanı CHP’li, MHP’li, HDP’liyse çıkıyor. Bu durumda mallar devlete (eşittir hükümete) veriliyor; sonra dönüp muhalif parti belediyeye ‘ihtiyacınız olanı isteyin’ deniyor.
Bu mantığın hiç de iyi niyetli olmadığını herkes anlasa da…
İzmir Valisi Mustafa Toprak ne kadar iyi niyetli olunduğunu, aslında iddia edildiği gibi ‘düşmanca’ değil ‘dostça, adil’ bir süreç yürütüldüğünü anlatmış havuz medyasının serin/derin sularına…
Aziz Kocaoğlu’nun beceriksizliğinden başlayıp yaygara yapıldığından çıkan, vali gibi değil sanki seçilmiş belediye başkanı, iktidar temsilcisi gibi konuşan Mustafa Toprak’ın sözlerini tek tek çürütmek, her cümlesinin yanına o cümleyi devirecek kelimeler mümkün de… Bence bir anlamı yok. Çünkü Vali Bey’i ‘devlet umuru’ gibi kavramların/geleneklerin bağlamadığı, varsa yoksa iktidarın, başbakanın gözüne girmek bir seçimi/tercihi olduğu, ‘atanmış’ biri olarak ‘seçilmiş’ bir başkanla yarıştığı apaçık.
Ezcümle; faydası olacağından değil de ‘siyasete hevesli bir vali olarak’ bilgisi olsun diye, bir zamanlar ‘muhalif bir partiden’ belediye başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın merkezi idareden, Ankara’nın ayrımcı politikalarından nasıl şikayetçi olduğunu kendisine hatırlatmakla yetinelim...
 
Refah Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Erdoğan, 10 Ekim 1997’de ‘Yerel Yönetimler, Demokratik Standartların Yükseltilmesi Paketi Tartışma Toplantıları Dizisi’ kapsamında TÜSİAD’ın düzenlediği panelde, yerel yönetimlerle ilgili görüş ve düşüncelerini bakın nasıl ifade etmiş. Birkaç örnekle…
 (…)
“Ankara’da hazırlanmakta olan Yerel Yönetimler Yasa Taslağı, az önce meslektaşım sayın Celal Doğan’ın da ifade ettiği gibi, aldığım duyumlarla maalesef bir geri gidişin, yani irticanın oluşacağı bir yapı arz ediyor. Tabi bu hiçbir belediye başkanıyla müzakere edilmedikçe hayırlı neticelerin de ortaya çıkması mümkün değil.
Eğer Türkiye demokraside bir değişim sürecini hızlandıracaksa, bir sıçrama gerçekleştirecekse, bütün konuşmacıların da ortak olarak paylaştığı bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirmesi gerekiyor. Bir defa demokrasinin yegane uygulama alanı, yerel yönetimlerdir. Gerek katılımcılık, gerek çoğulculuk açısından ve gerekse halkın denetimi açısından.
(…) Bir diğeri de demin konuştuğum gibi yeniden yapılanma. Şimdi burada biz merkezi yönetimden aslında çok şeyler istemiyoruz. ‘Efendim, merkezi yönetim size yüzde 5 veriyor.’ Hayır, merkezi yönetim bana yüzde 5 vermiyor. Merkezi yönetim geliyor benim şehrimden para topluyor, benim şehrimden aldığı paranın yüzde 5’ini bana geri iade ediyor. Ben olaya böyle yaklaşıyorum. Bana şehrimde vergilendirme yetkisi verilmiş mi bugüne kadar? Benim şu anda 199 kişilik parlamentom var, burada ben kalkıp da şehir vergisi kararı alamıyorum. Kim alıyor bu parayı? Ankara alıyor. Canı isterse alıyor, istemezse almıyor. Ve ben ondan sonra ‘bu ay acaba Ankara’daki siyasiler ne karar verecek’ diye bekliyorum. Bakın burası çok ilginç arkadaşlar, lütfen bunların altını çizerek dinleyelim. Siyasi ne karar verecek, onun altındaki bürokrat ne karar verecek? İki yeri takip ediyoruz biz, sadece siyasiyi değil. Kendi partim de dahil, diğerleri de dahil. Açık ve net konuşuyorum, bu konuda Türkiye’de politik bir çirkinliğin yaşandığını bir defa daha altını çizerek tespit etmemiz lazım. Önce bunun giderilmesi lazım. Türkiye bu politik çirkefliği ayakların altına almadığı sürece, hepimiz bu ezayı, cefayı göreceğiz. Önce bundan kurtulmamız gerekiyor. Politikanın, bürokrasinin, teknokrasinin namusunu kurtarmamız gerekiyor. Bu bir insan meselesidir aynı zamanda ama bunu ilkelerle kurtarabilirsiniz.
(…) Ben belediyelerin anayasası olması lazım diyorum. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nasıl aklınıza estiği gibi hazırlanmışsa, maalesef belediyelerle ilgili yasalar da her gelenin aklına estiği gibi değiştirdiği yasalar durumuna gelmiştir. Bir defa bunun da değiştirilemez hale gelmesi lazım. İşte Celal Doğan (Gaziantep Bld. Bşk.) söyledi; bugün belediye Refah Partisi’nde diye İstanbul’a eza cefa ediyorsun, yarın tersi olabilir bunun. Yarın da Refah Partisi mi aynı eza cefayı yapsın? Olmaz, bunların kaldırılması lazım. Yapmışsa o da yanlış yapmış. Yapılmaması gerekir. Eğer bu ilkeleri koyamıyorsak, ülkemizdeki sağlıklı büyümeyi ortaya koyamayız ve gerginlik her zaman mevcudiyetini devam ettirir.
 
(…) Bir diğer konumuz, ki bugünlerde çok yaşadığım ve canımın yandığı bir konudur; atanmışlar-seçilmişler meselesi. Ben iki başlılığın şehirlerde olmasına karşıyım kesinlikle. İstanbul’un adı vali mi olur –ki ben buna şehir reisi diyorum- belediye reisi mi olur, tek seçilmişi olmalı. Zira vali, yönetimin bir temsilcisi durumunda, yönetim sürekli valisini baskı altında tutuyor. Gerçi Sayın İsmet Gürbüz Civelek bu konuda profesyonel yöneticilikten yana olduğunu söylüyor. Hayır, olay profesyonel yöneticilik olayı değildir, olay lider olayıdır. Şehirlerin liderlere ihtiyacı vardır. Lider profesyonel olmaz. Lider için profesyonel çalıştırma olayı vardır. Lider profesyonelini iyi kullanabiliyorsa liderdir. Eğer bir
siyasi parti de onu bulamıyorsa zaten onun siyasi parti olarak ülkede güçlü kalması mümkün değildir. Bunu yakalamaya mecburuz. Bunun ispatı nedir, başlarıdır. Şu andaki mevcut
kanunlarımıza göre ilkokul mezunundan da vali yapılabilir. Kanunlarımız buna müsait,
çünkü istisnai bir memurluktur. Bir ilkokul mezununu da vali olarak atayabilir. Fakat iki
başlılık şehirlerimizde sıkıntı doğuruyor. Zira vali yönetimin bir temsilcisi durumunda, yönetim sürekli valisini baskı altında tutuyor.
 
(..) Bakın, şu anda Anadolu yakasında bizim E-5 Karayolu var, 37 km. Tuzla – Harem arası. Burada orta refüj yıllardır bir kirlilik ifadesidir. Buraya biz bir hızlı tramvay koyalım dedik. Karayolları Müdürü, benim genel müdürüm karşıma çıkıyor, ‘Hayır efendim, bu olmaz!’ ‘Ee, ne olacak?’ ‘Yolun karşısına koyun.’ ‘Bak kardeşim yolun kenarından koyarsak, bu işin faturası bize çok ağır, orada büyük istimlaklar var, ben bu istimlakları yapacak güçte değilim, ama biz bunu ortadan koyarsak, o zaman istimlak sorunum yok, hem ucuza mal edeceğiz, hem de yüzde 40’a yakın ulaşım rahatlığı getireceğiz buraya’ diyorum. ‘Efendim mümkün değil, biz oraya iki tane daha şerit koyacağız’ diyor. ‘İki şerit koymakla arabalarını taşırsın, bizim derdimiz arabaların taşınması değil, bizim derdimiz insanın taşınması. Gel bu işe engel olma’ diyoruz. ‘Efendim olmaz, bu politiktir’ diyor. Ve tabi bizim şu anda bu adımımız engelleniyor. Bütün kaynağını bulmuşum, kredisini bulmuşum ve şu anda ben kendi imkanlarımla, etüd proje çalışmalarını da yaptırıyorum, benim önüme artık bu duvar örüldükten sonra tek çarem kalıyor. Ne yapmak? Halka gidip bunları şikayet etmek. Ama bu yetki bize verilmiş olsa ve benim mali noktada rahatlığım ve huzurum olsa, ben kalkarım şakır şakır o yolu yaparım ve şu anda yaşanan bu sıkıntıyı da halkıma yaşatmam diyemiyorum, çünkü yaşatan ben değilim. Yaşatan Ankara. Yaşatan bürokrasi. İşte bunun çözülmesi gerekiyor. Şurada bir metronun her şeyi inşaat olarak bitmiş durumda, ben şu anda elektromekanik ve elektrofikasyona başlayacağım, başlayamıyorum. Niye? Git, gel. Allah aşkına, bu kin ve nefret duvarlarını yıkmamız gerekiyor…
 
(…) Bakın bunu samimiyetle söylüyorum, ben burada belediyelere imar yetkisinin verilmesine ve Sayın Celal Doğan’ın da Hazine ve vakıf arazilerinin yerel yönetimlere devredilmesi önerisinde… Hazine’ye katılıyorum ama vakfa katılmamız mümkün değil, vakıf farklı bir olay. Vakfı bir defa bizim gayesinin dışında tasarruf etme hakkımız yok. Bu, o vakfeden insanlara ihanettir. Bunu bir defa yapamayız.
Hazine arazilerinin süratle yerel yönetimlere, ki ben bunu belediye olarak anlıyorum,
belediyelere verilmesinden yanayım. Sadece verilmesi değil, bu konuda bir kanunun sürat-
le çıkarılması gerekiyor.
(…) Diyorum ki, gelin yerel demokrasiyi gerçekleştirelim. Bunu gerçekleştirmek için de samimiyetle el ele verelim. Hangi siyasi düşüncede olursak olalım, ortak paydalarımız var. Bu ortak paydaları yakalayalım ve yeniden yapılanmayla sevgiye, hoşgörüşe, barışa dayalı ve güdümlü demokrasiyi değil, gerçek demokrasi oturtacak bir yapılanmayla, ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyalım.”
 
17 yıl önce muhalefet belediye başkanı olarak çektiği sıkıntıları anlatan dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o panelde altını çizdiği konuların muhatapları değişse de güncelliğini (maalesef) koruduğunu görmek, sürekli dejavu hali yaşamak… Bıktırıcı, can sıkıcı, bezdirici. Buna bir de ‘siyaset üstü’ olması gereken, ‘ayrıştırıcı’ değil ‘birleştirici’ bir gayret sarf etmesini beklediğimiz/istediğimiz Valiler de eklenince…
“Kimse sormazsa ahlak sorar, vicdan sorar” deyip aynı bildik nakaratlar tekrarlanınca...
Daha bıktırıcı, daha sıkıcı, daha bezdirici oluyor vesselam! Hissiyatım budur.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 6 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen 1 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
seçim 23 Haziran 2014 Pazartesi 12:49

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İzmir de akp boyunun ölçüsünü alacak bu vali yüzünden.

Yorumu oyla      15      5  
VALİ 23 Haziran 2014 Pazartesi 12:48

AKP YE en büyük kötülüğü bu Vali yaptı.. İzmirlilerden oy beklemesinler artık.. Bunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görecekler. İzmirlileri yok kabul et mallarını ellerinden al sonra da oy bekle..yemezler.

Yorumu oyla      15      5  
Maksude Kılınç 23 Haziran 2014 Pazartesi 11:18

Çok iyi bir yazıydı yine Gönül, kalemine sağlık. Çok umudum yok ama dilerim mesaj yerine ulaşır.

Yorumu oyla      14      5  
Hakkı 21 Haziran 2014 Cumartesi 23:08

Çok güzel ve ders alınması gereken bir yazı olmuş, kaleminize sağlık Sayın Soyoğul! Umarım okuması gerekenler okur ve de ders alır, en azından yaptıklarından utanır biraz!

Yorumu oyla      14      5  
20 Haziran 2014 Cuma 11:05

demek ki 4.5 milyon İzmirlinin bir vali kadar değeri yokmuş seçimlerde görüşürüz

Yorumu oyla      19      6  
19 Haziran 2014 Perşembe 18:01

izmire yazık ya bence valilik kapatılmalı vatandaşa masraf arabası şöförü maaşı vs...seçilmiş vekillerimiz var belediye başkanlarımız var

Yorumu oyla      19      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
AVM krizinde kim kazandı?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Alkışlayalım mı? Eleştirelim mi?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bumerang!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli bir tür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Yumuşama mı, oyun kurmak mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bitki kıyameti
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Gerçek annelik
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva