Tayfun MARO
Umut, Kaf dağının hemen arkasında..
15 Kasım 2017 Çarşamba

Türkiye’nin içinden geçtiği bunalımın bir rejim krizine yol açmayacağını söylemek, inandırıcı değil; Hele hele ülke yönetiminin endişe yaratacak ölçüde zafiyet içinde olduğu ayan beyan ortada iken...

Erdoğan ve çevresinin değişim, dönüşüm dediği icraatlar, yeni bir toplumsal mutabakat getirmekten çok uzak. Daha ziyade, kamusal alanın din normlarına göre düzenlenmesi sonucu meydana gelen ayrışma söz konusu…

Bununla birlikte, Anadolu’nun dirlik ve düzenine yönelik tehditlere çözüm odaklı yaklaşımların elan mümkün olduğunu düşünüyorum. Toplumu ayrıştıran değil ama bir arada tutan değerleri öne çıkarmak, toplumsal barış yolunu açabilir.

Kadim Anadolu halkları, bu topraklarda bir arada yaşamayı mümkün kılan ortak kültür alanlarını korumayı ve yaşatmayı her devirde başarmıştır. Bunu bir kere daha başarması pekâlâ mümkündür.

Varlığı binlerce yıl geriye giden Anadolu halkları, yaşadığı toprakları hiç terk etmemiş. Büyük savaşlar, yığınsal göçler, soykırım gibi nüfus yapısını değiştirecek büyük ölçekli toplumsal felaketler yaşanmamış. Yaşam kesintisiz sürmüş. Gerek arkeolojik gerek tarihsel veriler böyle söylüyor.

İkibinli yıllara geldiğimizde, etnisite ve din gruplarının ayrışmayı destekleyen tavır ve taleplerinin binlerce yıldır süren birlikte yaşama kültürünü büyük ölçüde zedelediğini görüyoruz.

Hiç kuşku yok ki Anadolu böylesi sıkıntıları ilk defa yaşamıyor; Sorun, aşılıp aşılamayacağına dair belirsizliğin giderek artması.

 

1980-2017, Türkiye’yi bugün köşeye sıkıştıran hatalar zincirinin bu dönemde oluştuğu ve son on yıl içinde zirve yaptığı, benim de katıldığım bakış açısıdır.

Seksen darbesi, liberallerin ve İslamcıların önünü açtı. Muhafazakârlar bu iki grubun öncülüğünde ülkeyi yönetti. Nihayetinde, bütün iktidar, islamcı iktidar grubunun eline geçti. Bu dönem aynı zamanda, hataların majör hatalara dönüştüğü dönemdir.

Erdoğan’ın karizmatik liderliği, ABD-İngiltere, NATO, AB, Rusya, İran ilişkilerinde yeni başlangıçların yolunu açarken, bunu büyük başarıların karinesi olarak gören iktidarın başı çabuk döndü. Soğuk savaş sonrasının koşullarında yeni ilişki zemini oluşturmak yerine, “Osmanlı’nın dönüşü” ve “bölgesel aktör” olmak gibi hayli netameli seçimler yaparak Batı bloku ile ilişkileri iyice zora soktu.

Ve bahar havası çabuk bitti; bölgesel aktör olmanın gerektirdiği kadro ve donanımdan yoksun olduğunu fark edemeyen Erdoğan yönetimi, hata üstüne hata yapmaya başladı.

Sonuç olarak, yönetimin bu zaafını gören uluslararası sistem, yeni Türkiye’yi eskinin üçüncü Dünya ülkesi gibi görmeye başladı. Ne yazık ki Türkiye de bu yaklaşımı doğrularcasına, Ortadoğu denen o Gayya kuyusuna dalmıştı… Doğu-Batı ekseninde gelgitler yaşayan Türkiye, çölde yolunu kaybetmiş bir yabancı gibi Ortadoğu’da dolanıyor.

Türkiye, yüzyıllık yaşanmışlığın getirdiklerini ve Cumhuriyet döneminin politikalarını elinin tersiyle itip Osmanlı romantizmine kendini kaptırınca, gerçeklikle bağları koptu.

Hâlbuki Cumhuriyet dönemi, sanayi devrimi sonrasının koşullarına karşılık gelir. Yani bugünün Dünya düzeninin gerektirdikleriyle mütecanis bir dönemdir.

Gelin görün ki iktidar, varlığını sürdürecek dinamiklerden yoksun olduğu için yıkılmış bir imparatorluktan ilham aldığını dosta düşmana gururla duyurmuştu.

Bütün bunların üstüne, Cumhuriyet devrimini İslami bir düzenle dönüştürmeye yönelerek toplumda derin yarılmaya yol açan iktidar, toplumda gerilimi iyice artırdı.

Hata üstüne hata yapan ve hata yaptıkça hırçınlaşan yönetim, Türkiye’de ve Dünya’da endişe yaratıyor.

 

Erdoğan hatalarını kısmen de olsa görmeye başladı. Bahçeli ile kurduğu ittifak, “yerli ve milli” olmak iddiası ve Atatürk’le yenilenme çabası, yeni bir çıkış arayışında olduğunu düşündürüyor.

Peki, bu arayış ne getirir?

Bu iktidar çok yıprandı. Atatürk’e sığınmak ihtiyacında olduklarına göre, durum vahim olmalı… Ne ki, yöneldikleri yeni arayışların kazandıracağı zamanın yeteceği çok kuşkulu…

Tek adamın mutlak iktidarında belli ki emir demiri kesiyor… Ancak, yapılan hataları, yarattığı sorunları ve bozulan ilişkileri düzeltmenin yolu bu mudur, orası meçhul.

Peki, ne yapmalı? İşte bu soruyu yanıtlamak çok zor... Çünkü olan biteni görmek, olabilecekleri öngörmek gerekiyor. Hâlbuki belirsizlik toz bulutu gibi her şeyin üstüne çökmüş… Değişkenlerin nasıl hareket ettiğini anlamak mümkün değil.

Ne yapmalı sorusuna şimdilik verebildiğim yanıt; Bu hengâmede hiç değilse aramıza duvarlar örmekten uzak durmayı deneyebiliriz. Sona ermekte olanı ve gelmekte olanı anlamaya çalışabiliriz.

Umut Kaf dağının ardında; ama Anadolu insanı sağduyusuyla bunu da aşabilir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva