Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Tarımda yitik yıl 2014
29 Aralık 2014 Pazartesi

Türkiye 2014 yılında da tarımsal ham madde açısından dışa bağımlı kaldı, üstelik bu bağımlılık üretim açısından geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,9  küçülmeyle katlandı.
Buğday üretiminin kuraklığın da etkisiyle 2014 yılı sonu itibarıyla 16-18 milyon ton düzeyine ineceği belirtiliyor. 2013’te bu rekolte 22 milyon ton düzeyinde idi. Bu bağlamda tahıl üretiminin de bir önceki yıla göre yüzde 12.7 azalacağı öngörülüyor.

Baklagiller, tütün, fındık, kayısı, elma, kiraz gibi birçok üründe de üretim düşüklüğü gözlemlendi.
Dokuma sanayinin önemli girdisi olan pamukta dışa bağımlılık 2014’de giderek arttı. Geçen yıl 950 bin ton olan ithalatın 2014 yılında 1 milyon tona yaklaştığı belirtiliyor.
Çiftçinin elektrik borçları destekleme ödemelerinden kesildi.

Hayvancılık sektöründe hayvan sayısı ve üretim artarken fiyatlardaki dalgalanmalar ise sürdü. Özellikle kırmızı et üretiminde sağlanamayan fiyat istikrarı, üreticiyi olduğu kadar tüketiciyi de olumsuz etkiledi.

Diğer tarımsal girdiler yanında kaba yem ve kesif yem fiyatlarında da artış durmadı. Örneğin saman ve yemlik buğday fiyatlarının artışı enflasyonun üzerinde oldu. 2014 yılı içinde yemlik mısırda yüzde 32, besi yemi fiyatı ise yüzde 10’un üzerinde artış gösterdi. Bu durum, çok sayıda süt ve besi çiftliklerinin düşük kapasite ile çalışması yanında kimilerinin tasfiyesine neden oldu. Türkiye satılık çiftlikler ülkesine döndü.

 

2014 yılında da mazot, gübre, ilaç gibi girdi maliyetlerindeki artış yüksek bir seyir izledi. Buna karşılık çiftçinin eline geçen para giderek azaldı. Gıda piyasasında oligopolleşme(2,3,ya da 4 oyuncunun egemenliğinde şekillenen piyasa) doruk noktasına geldi. Bu da çiftçi eline geçen fiyatlarla tüketici fiyatları arasındaki farkı giderek artırdı. Daha Türkçesi, tüketicinin gıdaya ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine girdi. Örneğin tarlada 2,62 lira olan pirinç markette 7,73 liraya,2,26 lira olan nohut 6,51 liraya pazarlandı.

Gıda fiyatlarındaki artış enflasyonu da tetikledi.

Arzdaki sıkıntı, her yıl olduğu gibi 2014 yılında da tarımda ithalatı gündeme getirdi.  

Yetkililer 2014 yılında tarımda ortaya çıkan küçülmeyi, kuraklık, sağanak yağış, dolu ve don olayları gibi olumsuz iklim koşullarına bağlıyorlar.

Ancak bu açıklamalar, tarımdaki küçülmeye yeter bir gerekçe olabilir mi?

Bunun ekonomi-politik yanını görmek gerekmez mi? Aksi durumda doğru politikalar üretebilir miyiz?

Bu olumsuz görünümün temel nedeni, günümüzde dünya ölçeğinde uygulanan tarım politikalarının Türkiye’ye de yansıması. Bu politikalar ile küçük ve orta ölçekli Aile Çiftçiliği (1)
tasfiye ediliyor; onların yerine çokuluslu tarım-gıda şirketleri ile yabancı sermaye güdümlü Alışveriş Merkezleri(AVM)tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modeli öne çıkarılıyor.
Bu politikalar Türkiye’de nasıl uygulandı?
•             Tarımsal KİT’ ler özelleştirildi, kapatıldı ya da işlevsiz duruma getirildi.
•             Doğrudan desteklemeler giderek azaltıldı, istikrar kalmadı.
•             İç pazarda geçici olarak yükselen tarım ürünü fiyatlarını düşürmek ve terbiye etmek amacıyla dışalımlar yapıldı.
•             Çok sayıda çiftçi örgütleri kuruldu, ancak bu örgütlerin görev alanları çatıştırıldı. Böylelikle örgütlerin siyaset üzerinde etkileme gücü düşürüldü.
Yukarıda anılan ekonomi politikalarıyla Türkiye’de bitkisel ve hayvansal üretim nüfus artışına koşut olarak artmadı. Ancak bu durum aynı zamanda kırsal kesimde önemli çözülmeleri gündeme getirdi;
•             Kırdan önemli ölçüde göçler oldu. Bu göçler devam ediyor. Son yıllarda milyonlarca köylümüzün kente yerleştiği belirtiliyor.
•             Kente yerleşen köylüler için sanayi ve hizmet sektöründe yeterince iş olanağı olmadığı için işsizlik arttı. İşsizlik, sadaka kültürünü yarattığı gibi kentlerde önemli güvenlik sorunlarını da ortaya çıkardı.
•             Umarsız kalan köylüler arasında dayanışma mekanizması erozyona uğramaya ve binlerce yıldan beri oluşan kültürel yapı dağılmaya başladı. Bunun sonucunda bölgecilik, etnik ve dinsel yapılanmalar gibi ayrımlaşmalar ortaya çıktı.
Bu olumsuz görünüm içimizi karatmasın. Çıkış yolları var. Bunun yolları namuslu teknik adamlar, akademisyenler, örgütleri ile göstermelik muhalefet yapmayan önderleri birlikte üreticiler ve tüketicilerin bir araya gelmesiyle mutlaka bir gün bulunacak.


(1) Aile çiftçiliğin yok edilmek istenmesiyle, salt Türkiye’de değil, dünyada var olan açlık tehlikesinin tetiklendiği ve doğal kaynakların yok edilmek üzere olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle Birleşmiş Milletler 2014 yılını “ Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” ilan etmişti. Türkiye’de de bu konuda toplantılar düzenlenmişti.Ancak uygulanan politikalarda göze görünür değişim yok gibidir. Yoksa Timsah Gözyaşları mı dökülüyor? Bilemem.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen 37 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
TC misafir 29 Aralık 2014 Pazartesi 13:22

Yerinde tespitlerle kralın çıplaklığının gözler önüne serildiği güzel bir çalışma. Umarım temenniniz hayat bulur.

Yorumu oyla      14      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gülayşe’den doğma ben ‘Öksüz Cüneyd’!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İlk Çağlardan 324’e İzmir Tarihi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Nepotizm hastalığı ve belediyecilik...
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Erdoğan yalnız değil; Özgür Özel de istiyor!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
AVM krizinde kim kazandı?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bumerang!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli bir tür
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Gerçek annelik
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva