Gönül Soyoğul
Sosyal psikolog Prof. Göregenli: İçe kapanıyoruz, çünkü…
24 Mart 2016 Perşembe

Pek çoğumuzu eve kapatan korku/dehşet ortamı kısmen dağılsa da… İnsanlar zorunlu olarak işyerine/okula gitmek ya da zorunlu ihtiyaçlar için evlerinden çıksa da… İşleri biter bitmez yeniden eve kapanıyorlar. Daha düne kadar lebalep mekanlarda tek tük dolu masalar görmek, bahar havasına rağmen sokakların eksik kaldığına tanıklık etmek, içimizdeki o yeni yeni tanımaya başladığımız geleceksizlik kaygısı ateşinin sönmesine/küllenmesine izin vermiyor. Her yeni olay, fısıltılar, haberler ateşi harlı tutuyor tersine…

“Hayra alamet olmayan bu yeni durumu, bu eve kapatan korkuyu anlamaya çalışıyorum.

Hani biz kaderci toplumduk, hani her birimizin içinde ‘bana bir şey olmaz’ çipi yüklüydü? Hani şerden bile ‘hayır’ çıkarmayı bilen tevekkülümüz, özgün bir genişliğimiz vardı, ne oldu bize?

Keşke bir sosyal psikolog çıksa da bu titreyen halimizin nedenini açıklasa ,‘hayat nasıl bu kadar durma noktasına geldi’yi  anlatsa bize” demiştim yazımda…

Kendiliğinden çıkıp gelmeyeceğine göre,  ‘nedeni niçini öğrenmeden rahat etmeyen bünyemin’ merakını gidermek, hem de size de bir faydam olsun diyerek Prof. Dr. Melek Göregenli’nin telefonunu çevirdim. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi  Psikoloji Bölümü Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi  Melek Göregenli Hoca’ya da  benzer sözleri  tekrarladım.

Biz ki kaderciliğimizi atasözlerine bile nakış gibi işlemişiz.

‘Akacak kan damarda durmaz’, ‘ Atın ölümü arpadan olsun’, ‘kısmetimde ne varsa kaşığımda o çıkar’ demişiz.

‘ İş olacağına varır’ deyimini mottomuz yapmışız; yetmemiş, kamyonumuzun arkasına ‘çilemse çekerim, kaderimse gülerim’i çivilemiş bir milletiz.

Arabalarımıza bir at nalı, bir maşallah, bir bebe pabucu astık mıydı, kabak lastikleri umursamayan, dikiz aynasının kırık ya da yok oluşunu ve de fren lambalarının çalışmayışını ‘kaderde varsa kaçılmaz’a bağlayan rahatlığımıza ne oldu?

Ne oldu da kaderciliğin o ferah feza konforlu hamağından kalktık?

Ankara ve İstanbul’da ardı ardına patlatılan bombalar kahretmeyecek, korkutmayacak gibi değil ama bu sefer farklı olan ne ki eve kapanacak/işe, okula gidemeyecek/toplu taşımdan uzak duracak kadar  korktuk biz?

“Bu herhangi bir bombalama tesiri değil’ dedi Melek Hoca. ‘burada bir değil, birden fazla tehdit söz konusu. İŞID var, PKK var ve büyük bir belirsizlik duygusu var’ deyip devam etti:

“Belirsizlik duygusu insanlarda içe kapanma duygusunu beraberinde getirir. Nasıl ki vücudumuz bir fiziki dış tehdit karşısında kapanır, nasıl o anda başımızı korumaya çalışarak içe doğru kıvrılırız, tıpkı bunun gibi işte, dış tehlikeye/tehdide karşı kendimizi, eve/içe kapatarak korumaya çalışıyoruz. Dış dünya ne kadar kontrol  edilemezse, içe o kadar kapanırız.  Çünkü hayatı küçültmek kontrol duygumuzu artırıyor. O yüzden eve kapanıyoruz, tehditle başa çıkamıyoruz çünkü. Güvendiğimiz bir siyasi otorite olmaması, bizi birilerinin bu tehditlere karşı koruyacağına inanmamamız da bu kapanmada etken.”

Suruç’ta çoğu genç 33 insanın hayatına mal olan intihar saldırısı…

Ankara’da son 5 ayda 3 bombalı saldırı.

10 Ekim barış mitinginde 107, 17 Şubat’ta çoğu askeri personel 29 ölü, 13 Mart’ta Kızılay’dan tesadüfen geçen 37 sivil,

Öncesinde 12 Ocak’taki Sultanahmet saldırısında 13 Alman turist,

Pazar günü İstiklal’de 5 ölüm… Ve hepsinde yüzlerce yaralı…

Ölüm çetelesine Güneydoğu’da sürdürülen ‘terörle savaş’ bilançosunu, her gün memleketin dört bir yöresine gönderilen şehitleri asker polis cenazelerini,  çocuk, kadın, yaşlı sivil ölümlerini ve bu patlamalarda ölmese bile hayatları kararan yüzlerce yaralıyı ekleyin. İnsan hayatının sonlanışını rakamlarla ifade etmek çok zoruma gitse de sonuç, bilançosu çok çok ağır bir tablo.

‘Allah bu acıyı unutturacak bir acı vermesin’ diye dua eder bizim insanımız. Yakınını kaybetmiş biri, bu sözlerle, bu duayla teselli edilmeye çalışılır. Ama bu tabloyu hangi sözlerle teselli edelim biz şimdi? Ve korkmamasını sağlayalım?

Var mı bizi koruyacağına inandığımız/güvendiğimiz tutunacak bir dal?

 İstiklal’de patlamanın ardından çoluğu çocuğu ile yürüyüşe çıkıp vatandaşı da dışarıya çıkmaya çağıran, iyi niyetle moral vermeye çalışan Beyoğlu Belediye Başkanı’na bakıyorsun bir… Aynı günün akşamında devletin zirvesinin ‘güvenlik gerekçeleriyle’ derbi maçının iptal edilişine bakıyorsun bir de.

İstiklal saldırısı öncesi  alarm veren Alman makamlarına bakıyorsun bir… Sonra onu yalanlayan Valilik makamına ve Alman istihbaratının, maalesef patlamayla doğrulanan çıkışına bir de…  

Ve sonra tam burnumuzu dışarıya doğru çıkartmaya çalışırken Brüksel’de patlayan bombalara, Almanya’dan sonra Hollanda’nın da güvenlik gerekçesiyle İstanbul Konsolosluğu’nu kapatışına.

Mesele sadece terör korkusu/paniği de değil. Mesele her terör olayının, her patlayan bombanın,  kayıplarımıza kahrolmanın, siyasetteki bu tıkanmışlığın, çaresizliğin, aynı zamanda yaşam sevincimizi de çalışma/üretme isteğimizi, hayat iştahımızı da sürekli rendeliyor/eksiltiyor olması… 

Oğuz Atay’ın dediği gibi ‘şarkılara, şiirlere, filmlere kitaplara tutunabilirken, insanın insana tutunamaması… ‘  kahredici. ‘Hepsinin geçeceğini ama delip de geçeceğin’i bilme duygusu da cabası.

 Son cemre de toprağa düşeli iki haftayı geçti, içimiz hala ürpermede hasılı…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
cemal yıldız 24 Mart 2016 Perşembe 17:09

İnsanımız televizyonu izlemekten gezmeyi,tozmayı unuttu. Komşuluklar, akraba ziyaretleri de unuttu. Evlilik proğramları, dedikodu proğramları, kılık-kıyafet proğramlarını bırakamıyor. Ayrıca terör korkusuyla toplumumuz uyuşturuldu..!

Yorumu oyla      11      5  
Tayfun 24 Mart 2016 Perşembe 13:41

Toplum içine kapanmıştır bunu görmemek için kör olmak gerekir .Toplum elbette günlük ihtiyaçlarını giderecektir ancak gelecek korkusunu ve siyasi beceriksizlikleri gördükçe toplum ne gelecek için yatırım yapıyor ne yeni projeler üretiyor.Daha önemlisi de moralsizlik günlük çalışma enerjisini yok etmektedir. Maalesef bunlar daha iyi günlerimiz, bizleri çok daha kötü günlerin beklediği gün gibi açık.

Yorumu oyla      11      5  
SELANİK'Lİ 24 Mart 2016 Perşembe 09:15

Ben Halkımızın İçine Kapandığı Fikrine Kesinlikle Katılmıyorum.Yaşam Sevincinde'de Azalma Olmadığı Aşikardır.Aksi Olsaydı,Bunu Gönül Hanımda Belki Gözlemiştir.Bizim Öğretmenevleri Ve İstasyon Mevkiindeki Eğlence Yerlerine Gelenlerin Sayılarının Azalmış Olması Gerekirdi.İstediği Kadar Bomba Patlasın,İnsanlar Ölsün,Bazı İnsanların Ve İşletme Sahiplerinin Umurunda Bile Olmuyor.Hatta Ölenlerin Anısına Hassasiyet Bile Gösterilmiyor.Bir Gün Dahi Canlı Müziklerine Ara Bile Vermiyorlar.Her Gece Vur Patlsın,Çal Oynasın Felsefesinin Hakim Olduğu Bir Dünya Yaşıyor Bazıları,Maalesef.Tesbitlerim Buca İçindi

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva