Ufukta erken seçim gözüküyor mu?

Sorunun cevabına geçmeden önce içinde yaşadığımız durumlar sebebiyle bir kaç konuya temas edeceğim…

Artık tekrar ede ede “kabak tadı” verdi, derler ama…

Yine de şartlar tekrarı gerektiriyor…

Evet, konu elbette salgın...

Yani, coronavirüs…

***

Şüphesiz bütün dünya ve bizde de çeşitli tedbirler alınıyor ve alınmaya  da devam edilecek…

Ancak:

Salgın sadece sağlığımızı etkilemiyor, bazı kavramlara da farklı anlamlar yüklüyor.

Mesela:

Çok kullanılan “sosyal mesafe”...

Kaç metre olacağı ayrı  bir konu ve konumuzun dışında...

Bir kaç yazımda da temas ettim…

Doğrusu “fiziki mesafe” dir…

Çünkü:

Zaten çeşitli kısıtlamalar sebebiyle iyice birbirimizden uzak kaldık.

O kadar ki, en yakın aile bireylerinden bile uzağız...

Gerekli mi, elbette gerekli…

Ama bunu “sosyal mesafe” olarak nitelendirirsek zaten “sosyal hayatımız” öyle çok başarılı değil…

Bir de buna “mesafe” koyarsak kusura bakmayın ama iyice “asosyal” veya “anti sosyal” olacağız.

O halde deyimi doğru kullanmak gerekir.

“Fiziki mesafe”,”Sosyal yakınlık”…

Kısaca “fiziki mesafe”nin yarattığı “uzaklığı”…

“Sosyal yakınlık” ile telafi etmeliyiz…

***

65 yaş ve üstü…

Doğrusu korunuyor muyuz, cezalandırılıyor muyuz; anlayamadım!

Aylardır evlerdeyiz…

Sonra dışarı çıkma imkanı tanındı ama ne tanıma…

Bir de müjde(!) demiyorlar mı, ağlasak mı gülsek mi?

Her yerin kapalı olduğu, sokaklarde in cin top oynadığı bir ortamda serbestlik...

***

Yetkililer…

Biz insanız…

Ve her insan gibi “sosyal hayatımız” var…

İhtiyaçlarımız var…

Bankadan, postaneye ve her kurum ve kuruluşa.

Her şeyden ve her yerden “tecrit” edilerek, çözüm olmaz.

Futbol Federasyonu veya AVM’ler kendilerine göre karar alabiliyorsa ki, aldılar; biz de şimdi “kendimize göre” karar mı alalım?

Hele son olarak çeşitli bürokratik aşamalardan sonra “bir ay dönmemek üzere” diye sağlanan imkan var ya; bence “evlere şenlik”....

Yazdıklarımızdan ilgililer ne anlar bilemiyorum ama biz yine yazalım...

***

Şimdi...

Gelelim seçim meselesine…

Aslında ben 23 Haziran İstanbul seçiminden sonra pek çok kez, bilhassa muhalefetin “erken seçim” istemesini ısrarla yazmıştım…

Çünkü toplumun verdiği mesaj erken seçimdi…

Ama dağlar taşlar duydu, muhalefet duymadı…

Ve hatta hala muhalefet “Bizim öngörümüz yok” diyor…

***

Hangi hallerde seçim erkene alınır?

Savaş veya teröre karşı başarılı operasyon sonrası...

İktidar için iyi ortamdır…

Koalisyon halinde istikrar sağlanamıyorsa...

İktidar için, “içinde bulunulan durum sonrası” başarı elde edilecekse seçim öne alınabilir…

Veya başarılı olunamadığını iktidar biliyor… Bu sebeple bir “taze kan”a ihtiyaç vardır…

O halde, seçim öne alınabilir…

***

İktidarın söylemlerine bakıldığında seçimin öne alınabileceğine dair esaslı emareler var…

Salgın ile ilgili açıklamalara, her defasında Türkiye'nin sosyal, siyasal ve ekonomik durumunun “uçtuğundan” söz edildiğine göre “yakın geleceğe” mesaj veriliyor demektir…

Bütün bunlara bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi için yasada değişiklik yapılarak “birinci turda en çok oy alan aday” yeterliliği getirilirse…

Milletvekiliği için de, “dar bölgeli” seçim sistemine geçilirse,

İşte o zaman seçimin erkene alınmaması için bir sebep kalmaz…

***

Denecek ki, bütün bunlar için, başta Anayasa olmak üzere yasalarda değişiklikler gerekir…

Evet gerekir…

“Demokrasilerde çare tükenmez” derdi, merhum Demirel…

“Cumhurbaşkanlığı”na öyle yetkiler verildi ki, adeta “çare tükenmez”...

Bekleyelim görelim...