Gönül Soyoğul
Muktedirin kalesinde üfürükten bir gedik…
1 Mayıs 2014 Perşembe

Çankaya’dan Cumhuriyet Meydanı’na, oradan da Gündoğdu’ya akacak kalabalığın yanından yürüyorum sakin adımlarla. Farklı kortejlere, renkli insan geçidine bakarken, zaman tünelinden geçiyorum bir yandan da. Gözlerime hücum eden yaşları zapt etmeye uğraşırken, o yaşların niye kabardığını anlamaya çalışıyorum; zira, aklıma ilk gelen ‘kızım yaşlandın işte, bayramlarda elini öptüğün baban niye ağlıyorsa, sen de ondan dudaklarını ısırıp gözlerini kırpıştırıyorsun, hepsi bu’ cümlesi, karşılamıyor nedenini.
Payı da yok değil ama… Yine de daha derin bir açıklama bekliyorsun kendinden. Bu basit açıklamaya gönlün elvermiyor. Zira…
18-19 yaşlarında katılmışsın ilk 1 Mayıs yürüyüşüne.
Günler öncesinden ailene çaktırmadan hazırlıklarına dahil olmuşsun, kim nerede nasıl yürüyecek, hangi sloganlar atılacak bilgilendirmelerini almış, adını ilk kez duyduğun yürüyüş komitesini nefes almadan dinlemişsin. Muhtemelen o gün kırmışsın okulu (o zaman tatil ilan edilmemişti 1 Mayıs’lar) yüreğin gümbür gümbür, karışmışsın senin gibi ülkeyi kurtarmayı ideal bellemişlerin arasına. Hançerini yırtarak ‘faşizme ölüm, halka hürriyet’ diye bağırmışsın. Ülken için, dünya için iyi bir şey yaptığına inanarak, ‘baya da kalabalıkmışız’a sevinerek gururla yürümüşsün.
 
İşte şimdi yanıbaşından akan kalabalık hala ‘faşizme ölüm halka hürriyet’ diye bağırıyor.
Devrimci Yol’cuların yıldızlı yumruklu pankartları da orada, yerinde. Kırmızı fularlar hala çok yakışıyor boyunlarına.
Enternasyonal çalıyor kimi kortejlerde, ‘devrimin şanlı yolunda’ yürüyor işçiler, liseliler, 68’liler, 78’liler…
Deniz’lere, Hüseyin’lere, Yusuf’lara, İbrahim’lere hiç durmadan yeni genç ölümlere eklenmiş farklı olarak. ‘Ölüm yoklaması’nda kalabalıklar; ‘Berkin, Mehmet, Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Ahmet’ diye bir yıl içinde toprağa verdiğimiz fidanların adını da ‘burada’ diye haykırıyor.
Annelerinin, babalarının ellerinden tutup bayrama gelmiş çocukların çaldığı düdükler karışıyor o seslere.
Torununun elinden tutmuş kaldırımda yürüyen yaşlıca bir kadına ‘bunlar niye yürüyorlar anneanne’ diye soruyor çocuk.
Babalarının ellerinden tuttuğu çocuklar da ‘onlar niye bizimle birlikte yürümüyor, düdük öttürmüyor’ diye soruyorlar mı acaba, bilemiyorum.  
  
Kortej Birinci Kordon’a doğru dönüyor.
Defalarca solun parçalanmasını, yılmasını, bıkmasını, toplanmaya çalışırken bir daha bir daha bölünmesini izlemiş, umudunun kırıntılarını bulabileceğin bir parti arayıp, geçtik devrimden hiç değilse oyunu iç huzuruna yakın kullanacağın yer bile bulamamış biri olarak… Gözlerin nemlenir elbet diyor iç sesim kendime.
Çocuklar, gençler, en çok da yoksul çocuklar, yoksul gençler ölmeye devam ediyorlar ve sen hala o kanlı 1 Mayıs’tan beri Taksim’e çıkma, bayramlarını orada ‘bahşedilmeden’ kutlama hakkını bile elde edemedin. Onca acılara, onca ölümlere, gözaltlarında, cezaevlerinde gençliklerini işkencede kaybetmiş, kopuk tesbih taneleri gibi oradan oraya savrulmuş kuşağına, ondan önceki kuşaklarına bakıp da görebildiğin anca bir arpa boyu yol… Muktedirin kalesinde üfürükten bir gedik… Ağlarsın elbet. Ağla.
 
Her şeyi rüşvet, nefret, şiddet üçlemesine sığdırmaya gayret eden akıllara yenik düşmüşsün çok kere. Küçük rötuşlar ya da makyajla düzeltilemeyecek, kapatılmayacak kadar beter çirkinliklerinin her defasında yeni kılığa bürünerek karşına çıktığını görmüşsün. Makul bir demokrasiye bile hasretsin şimdi. Hem gençliğinin seni terk ettiğini görüyorsun o kalabalıklara bakarken, hem de hayallerinin. Kendin için düşlediğin dünyayı kuramadığın gibi, çocuklarına daha kötü bir yer bırakmanın kederi ve utancını da biteviye üzerinde sürüklüyorsun. Kederle gülümsersin yürüyenlere, aynı sloganlara, aynı pankartlara elbet. Gülümse…
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
salim çetin 2 Mayıs 2014 Cuma 12:49

Gönül Hanım bizim kuşağı o kadar iyi anlatmışsınız ki... Aynı duyguları;onca yılın yenilmiş ama yılmamış hali, o cıvıl cıvıl gençlerin haklı isyanları, bizim orta kuşak olanların çektiği çileler...İnanının benim de gözlerimde yaşlar birikti ve bu çileli yolu daha çok çiğneyeceğiz diye söylendim durdum.Kaleminize sağlık benim söyleyeceklerimin fazlasını dile getirmişsiniz...

Yorumu oyla      19      7  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva