Martı CANITIN
Müebbet aşkla Atatürk’üm
20 Mart 2013 Çarşamba

Anaların saçına, eline kına yakıp cepheye yolladığı şehitlerimizi ziyaret ettim dün Çanakkale’de.
Gelibolu’daydım. Uçsuz bucaksız tepelerde gezdim. Her köşesinde, her adımda şehitlerin yattığı Çimentepe’de, Arıburnu’nda, Conkbayırı’ndaydım.



Yere basarken ister istemez tedirgin olduğunuz, son nefesini veren bir Mehmetçik yatıyor mudur diye irkildiğiniz coğrafyada Mustafa Kemal Atatürk’ü ve analarının kınalara boyayarak cepheye gönderdiği evlatları anlamaya çalıştım.

Öyle bir yer ki Gelibolu, tepeler, dağlar, ormanlar her yerde, her karış toprakta yiğit ruhlar geziyor sanki. Mehmetçiğin kanıyla sulanmış ovalar bugün gelincik tarlası olmuş. Her biri ayrı ananın, her biri farklı bir şehrin, kasabanın, köyün evladı olan Anadolu’nun çocukları rüzgarda gelincikler gibi salınıyor sanki.

Gelibolu’da hemen her köşede bir şehitlik var. Her köşede bir mezar taşı. Akın akın ziyaretçiler geliyor Gelibolu’ya. Şehitlerimizi ziyarete. Genci yaşlısı, kadını erkeği, onbinler koşmuş gelmiş.

Gelibolu topraklarında her metrekarede bir şehit yatıyor. Şaşkınlıkla geziyorsunuz. Toprak bu kadar vatan evladını bağrına nasıl basmış diye düşünüyorsunuz ister istemez. Çanakkale Savaşı, İtlaf Devletleri’ne karşı 252 gün boyunca sürdü. 252 bin şehit verdik. Mehmet oğlu Hüseyin - Malatya, İsmail oğlu Nuri – Afyon, Ahmet oğlu Nami Batum … Kütahya, Erzincan, Bursa, Burdur, Afyon diye gidiyor şehitlikler.

1915 yılında savaş gemileriyle, toplarıyla tüfekleriyle Çanakkale Boğazı’nı ele geçirip İstanbul’u almak üzere harekete geçen İngiliz ve Fransızlar’a karşı sürdürülen destansı mücadeleye baktığınızda VATAN kelimesi tokat gibi çarpıyor suratınıza.

Vatan toprağına, gelincik tarlalarına tekrar bakıyorsunuz.

Vatanı savunmak için 15 yaşındaki oğlunun tetik çekecek sağ işaret parmağına kına yakan anayı düşünüyorsunuz.



Günde dört kuru üzüm yiyerek savaşan Mehmetçikleri.

Ah o dört kuru üzüm tanesi.

Buz gibi rüzgarın estiği şehitlikte üzerinde sadece Nevşehir yazan isimsiz mezar taşının yanına konmuş o dört kuru üzüm tanesi.

Hangi el bıraktıysa sizi şehidin başucuna, görenlerin gözünden yaş olup akan üzüm taneleri.
“Çanakkale geçilmez” diye tarihe geçen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Conkbayırı’nda sayıca çok üstün İngilizler’i mağlup etmesiyle son bulan savaşın izlerini sürerken siperlerde anladım her şeyi.

Conkbayırı’nda Mustafa Kemal’in devriye gezen uçaklardan gizlenmek için siperlerin altından geçerek elinde dürbünüyle başını yerden yarım karış kadar dışarı çıkarıp düşmanı gözlediği dehlize bakarken anladım.



Mustafa Kemal’in Conkbayırı tepesinden ovayı bir şahin gibi izlediği yerdeki gizli dehliz kapağına bakıp siperleri inceleyen mavi gözlü köylü amca hayret dolu bir samimiyetle yüksek sesle soruyordu:
“Koca Atatürk buraya nasıl sığmış?” diye.

Yaşı 80’lerdeki amca kar soğundaki Conkbayırı tepelerinde cesaretin ve inancın izini sürerken…
Üzerinde gri cepkeni ve kasketiyle mavi gözlü amca Conkbayırı’nda anlamaya çalışıyordu.

Koca Atatürk buraya nasıl sığmış diye…
Ah güzel amcam, canım mavi gözlü amcam. “Koca Atatürk” derken yüreği titreyen amcam. O Koca Atatürk her bir vatan evladının kalbine sığdı güzel amcam. Koca Atatürk, kalplerimize sığdı.

Cephede Laz, Çerkez, Kürt, Türk demeden can veren şehitlerin, vatan diye kurşuna koşan Mehmetlerin Türkiyesi’nde biz Atatürk’ü kalplerimizde paylaştık. Koca Atatürk’ü kalplerimizle paylaştık…

Mustafamız, Kemalimiz, Atatürk’ümüzü canımıza, kanımıza, kalbimize sığdırdık.

Ey Koca Atatürk
sen ve silah arkadaşların, Mehmetçikler, 15’lik liseliler, kınalı ana kuzuları sizler müebbet bir aşkla kalbimizdesiniz.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Süleyman 20 Mart 2013 Çarşamba 10:45

Sevgili canıtın bizim ofisin balkonuna konup duruyorsun, çok seviniyoruz...ancak bir türlü fotoğrafını çekemedik...sana koyduğumuz simitleri alıp kaçma hemen bi sohbet edelim:)))

Yorumu oyla      14      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva