Lig yeni başlamış.

Sahada kazanma hevesinde kimse yok.

Saha kenarında sürekli bir şeyler yazıp çizen teknik ekip ve hoca…

Oyuncular maç bitse de gitsek havasında.

Takım geçen sezonun üzerine koymayı bırak, daha da eksilmiş gibi…

Takım ne top yapabiliyor, ne çoğalabiliyor, ne de şut çekebiliyor.

Maçı izleyen her taraftar yerin dibine giriyor…

Ne futbolcu, ne yönetim, ne scout ekibi…

Ciddiyetsizlik hücrelere kadar işlemiş.

Kulüpten kazanç sağlayan kimse karşılığını vermiyor.

Hiçbiri ne kadar büyük bir kulüpten olduklarının farkında dahi değil.

**

Halbuki…

Her galibiyetten sonra 2 milyon 600 bin TL cebe giriyor.

Yap güzel transferler, al galibiyetleri, doldur kasayı.

Maçın bitimine 8 dakika kala kümede kalmış bir camiaya travma yaratmaktan zevk mi alıyorsunuz?

Hem kendinize hem de kıt kanaat geçinerek camiasına gönül veren, dünya para verip evine digitürk bağlatan, bilet-forma alan taraftarınıza acı çektirmek hoşunuza mı gidiyor?

Derdiniz ne?

Mazoşist misiniz?

**
Genel olarak lig standartları için kadro kalitesi yeterli olsa da “bu takım düşer” demek için biraz erken. Takım mevcut potansiyelini daha iyi kullansa düşme sorunu yaşamaz.

Ancak kronik sorun henüz çözülebilmiş değil…

Bu takımın temel sıkıntısı takım olamaması… Göztepe, Süper Lig’e çıktığı günden beri toplama takım havasında bir türlü çıkamadı.

Oyuncuların takıma olan aidiyeti çok düşük.

Elden çıkarılmaya çalışılan iki oyuncunun ilk 11’de başlaması bile durumun vehametini gösteriyor.

Tamer Hoca’nın özellikle genç transferlerle takım içi rekabeti geliştirmesi şart. Yoksa tablo vahim.

**

Silkinin ve kendinize gelin. Yönettiğiniz kulübün ve 'terletir gibi yaptığınız' formanın farkına varın.

Çok geç olmadan…