Nedim ATİLLA
Liyakat satın alınamaz, sadakat alınır, satılır!
20 Mart 2024 Çarşamba

Geçen hafta liyakatin yerini sadakatin aldığını anlatmaya çalışan yazımız büyük ilgi gördü.

“Bu yazının muhatapları seni anladı mı?” sorularına verdiğim cevap ise “Bilemiyorum” oldu…

Albert Einstein “deliliği aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek” olarak tanımlamıştı.

Delirmedik ama bu konuda daha çok yazmakta kararlıyız.

Bir dostumun yazdığı gibi maalesef bu memlekette birçok insana göre liyakat gereksiz, sadakat yeterli:“Gerçekten sadık bir adamdı. Bunu, tavizsiz dürüstlükleriyle övünerek kariyer yapan ama kesinlikle sadakati olmayan yüzlerce ‘saygın’ adamla karşılaştırın.”

Ayrımcılık hayatın her aşamasında mücadele etmemiz gereken bir mevzu.

Ama liyakatin hakkını yememek için galiba pozitif ayrımcılığa ihtiyaç var. Liyakat temelli bir sistem, bir kişinin ne kadar “liyakat” sahibi olduğu temelinde “ayrımcılık yapar” - herkesin bu liyakate sahip olmak için eşit fırsata sahip olduğu önkoşulunu varsayarak - ve daha fazlasına sahip olanları tercih eder.

Şimdi sorum şu: Liyakat algıları nasıl şekilleniyor ve etkileniyor?

Bizim iletişim sosyolojisi whatsapp grubunda son günlerde siyasette gelişmelere bakarak yeniden tartıştığımız bir mevzu bu…

Liyakat argümanıyla ilgili iki sorun var Türkiye’de…

İlk olarak, herkes “liyakat” olarak tanımlanan kaliteye - eşit şartlar alanı olarak adlandırılan - sahip olma konusunda eşit erişime sahip mi? Aslında olmalı ama sahip mi?

İkinci olarakda, insanlar yalnızca performansı öngören kriterlere göre değerlendirilmeli. Öyle mi yapılıyor? Kesinlikle hayır!

Özellikle örgütsel karar alma süreçlerinde bu koşullardan herhangi birinin gerçekten karşılandığını söyleyebilir miyiz?

Örgüt dediğimde istediğiniz siyasi partiyi, istediğiniz sivil toplum kuruluşunu yazabilirsiniz parantezin içine…

Çünkü basmakalıp düşünceler ve bilinçsiz önyargılar bir kez etkinleştirildiğinde, farkında olmadan karar verme süreci üzerinde karşı konulamaz bir etki yaratır.

Mesela, sonuç malum karar sürecinde karşı konulmaz bir etki İzmir’de yaratmıştır…

Liyakat, bir rolün gereklilikleriyle ilgili bazı alanlardaki “yeterlilik” veya “yetenek” olarak yorumlanıyorsa sonuçlar doğru çıkar. Tersine yorumların sonucu ortada… Kurumlar liyakate odaklanmanın karar vericileri önyargıdan korumayacağının ve hatta onları önyargıya karşı daha duyarlı hale getirebileceğinin farkında olmalı… “Ama nerdeee” dediğinizi duyar gibiyim.

Kurumlar liderlerinin önyargı ve onu harekete geçiren bağlamlara ilişkin farkındalığını geliştirebilir.Yeniden söyleyelim mi: “Ama nerdeeee!”

Akademik dünyada bu işler biraz daha iyi.

Türkiye’deki üniversiteleri kastetmiyorum elbette.

Özellikle de “liyakat”, bilime sağlam ve ölçülebilir bir katkısıyla itibar edilmesi gerektiği anlamına geliyor. Ancak bir keşif yapıldığında ya da bir teorem kanıtlandığında, bu her zaman önceki çalışmalara dayanır; bu, Rosalind Franklin’in Crick ve Watson tarafından dünya çapında övülen DNA keşfinde (1953) oynadığı rolün kapsamlı bir şekilde yeniden yapılandırılmasıyla bize hatırlatılmıştır.

Franklin öldükten dört yıl sonra bu çalışmaları için Nobel Ödülü’ne layık görüldü.

İşte liyakat budur!

Takım oyunlarında ve entelektüel dünyada da liyakat değerli:

“Entelektüel itibar” kavramının ayrılmaz parçasıdır liyakat

Bir futbol veya hentbol takımında olduğu gibi, her oyuncunun takımın attığı gole yaptığı katkıyı analiz etmek önemsiz bir iş değildir.

Ama bizdeki ve özellikle de ABD’deki siyaset üzerine çalışan akademisyenler, başkana “sadık” olan birini, “kişisel olarak bir başkana veya başkanın ideolojisine veya politika gündemine sadık” olarak atanan kişi olarak tanımlarlar.

Dürüstlüğe bağlılık ve gerçeğe daha yüksek sadakat, etik lideri, liderlik rollerini üstlenenlerden ayıran şeydir. Aradaki farkı görmezden gelemeyiz.

Ve sadakatin liyakatle uzak yakın alakası yoktur.

Seneca’nın pek sevdiğimiz sözü ile bitirelim yazıyı: Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır. Utancın olmadığı yerde adalet kaygısı, kutsallık ve güven olmaz, krallık da sağlam değildir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva