Tayfun MARO
Gösteri olarak karşı çıkmanın çekiciliği
19 Ağustos 2019 Pazartesi

Altın madenine karşı hızla yayılan eylem ve açıklamaları günlerdir izliyorum. Kanımca, eylemlerde yolunda gitmeyen bir şeyler var… Ve buna sessiz kalmak beni rahatsız ediyor.

İçtenlikle karşı çıkan bir avuç insana haksızlık etmeden itirazımı dile getirmek istiyorum.

Bir kere, gösteri olarak hiç fena değildi. Kanada’ya, emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı çıktık, protesto ettik. Eylemlerde çocuklar gibi şendik. Bayram öncesi herkese iyi geldi. Hem CHP’lilere devrimci eylem yapma imkânı doğdu.

Gelin görün ki benim bu tabloya itirazım var.

Öncelikle, o altın madenini durdurmak için verilen her türlü mücadele saygıdeğerdir. Küçümsemek kimsenin haddi olmamalı.

Fakat amacını aşan anlam yüklemek de doğru değil.

İtirazıma gelince; Kendimi bildim bileli, devlete kafa tutan cenahta, eylemlerin içinde veya kıyısındayım. Bu nedenle, mağduriyet yaşamış, başı belaya girmiş biriyim. Ama asla mağduriyet faturası çıkarmadım. Başlarına gelenlerin diyeti olarak köşeleri tutanlardan da tiksiniyorum. Ve İzmir’de çoğunun nerede, ne yaptığını biliyorum.

Bana yaşadıklarım bir şey öğretti; bu millet bedel ödemeyi sevmiyor, bir avuç devrimcinin fedakârlığıyla da olmuyor. Dolayısıyla sosyal, ekonomik ve siyasal haklar, devletin verdiği kadar var. Bir hakkı elde etmek için sonuna kadar gitmişliğimiz yok.

Batılı, öldürmeyi bildiği kadar ölmeyi de biliyor. Avrupa uluslarının tarihi gerçekten kan ve gözyaşıyla yazılmış. Halklar, hak ve özgürlüklerini ağır bedeller ödeyerek kazanmışlar.

Bizde ise durum pek öyle değil. Hak ve özgürlükler alınmıyor, devleti yönetenler tarafından, uygun görüldüğü kadar veriliyor.

Hakeza Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvelle savaşıp, kayıplar hariç, 9 bin kadar şehit vermiş olmak da düşündürücüdür. Aynı dönemde, Yugoslavya iç savaşında, bir milyon insan öldü.

Bu durum elbet de Kurtuluş Savaşı’nın önemini azaltmıyor. Atatürk Dünya’da olan biteni çok iyi okuduğu için, savaşın yanı sıra masa başında kazanılmış büyük başarının varlığı bir vakıa.

Türkiye’nin Batı ile birlikte uluslararası kapitalist sistemde yer alması bir tesadüf değildir.

Bu ülkede adım başında haksızlık, adaletsizlik ve zulüm varsa, halk buna göz yumduğu içindir. Direnmek, itiraz etmek asla uzun soluklu eylemlere dönüşmüyor. İçimizden beş kişinin veya yüz kişinin tutuklanması, hatta öldürülmesi sonucu değiştirmiyor. Başkaldırı başladığı gibi bitiyor veya düşük yoğunlukta sürüyor. Yani devlet eylemleri zararsız hale getiriyor.

Kaz Dağları’na dönecek olursak; Biz bu filmi yakın zamanda Bergama’da izledik… Herşey olacağına varıyor. Toplumsal bellek 6 ay içinde olan biteni maziye gömüyor.

Ne tuhaf bir rastlantıdır ki 50 bin kadar insan Kaz Dağları’nı savunmak için altın madeni alanına gitmişken, İzmir üç bir tarafından yanıyordu. Muğla, Milas orman yangınlarıyla sarsılıyordu. Bir gün önce, 15 dakikalık yağış sonucu İstanbul’u sel almıştı.

Dünya’nın birçok köşesinde elan kapitalistlerin doğal hayata saldırısı sürüyor. Büyük insanlık karşı çıkıyor. Onlar da doğadan elde ettiklerini büyük insanlığa satıyor.

Kapitalist sistemin nimetlerinden yararlanırken sisteme karşı durmanın sonuçları ve getirdikleri, nihayetinde yine sisteme dönüyor, sistemle bütünleşiyor.

Gerçek hükmünü sürüyor; iklim değişikliği yaklaşan büyük felaketlerin habercisi olurken, kirli hava, kirli deniz, tükenen su kaynakları, bereketi kaçan toprak, “bu oyunda yokum,” diyor.

Gerçek yürüyor. Bu defa, bela, geliyorum demiyor, geldi ve hayatı dört bir tarafından kuşattı. Toprak, hava ve su, insan varlığını tehdit etmeye başladı.

Geçen binyıl, itirazlarla geçti. Bu binyılı itirazlarla geçirme lüksümüz kalmadı. Artık başka türlü düşünmeyi ve hareket etmeyi öğrenmek zorundayız.

Dünya nüfusunun dörtte üçü yoksul, yeryüzünde insan yaşamı tehlike altında… Hiçbir şeyin daha iyiye gitmişliği yok, gideceği de yok. Kendimizi daha ne kadar aldatacağız!

Belki de uygarlığa bakış açımızı değiştirmek gerekiyor…

Hazır Kaz Dağları’na çıkmışken, temiz hava, bol oksijen zihnimizi açmışken, bunu bir düşünmek lazım.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 21 Ağustos 2019 Çarşamba 09:30

Bu başlığı alalım chpnin yangın siyasetinin başlığı yapalım. Cuk oturur.

Yorumu oyla      4      5  
Sarı Çizmeli Memed'A. 19 Ağustos 2019 Pazartesi 13:22

Ama'sız fakat'sız, yorum'suz, ilave'siz İMZA...

Yorumu oyla      4      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva