Ümit YALDIZ
Erdoğan’ın hikâyesi…
3 Temmuz 2014 Perşembe

Köşk yarışında son düzlük dönüldü. Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ardından önce Selahattin Demirtaş sonra da beklendiği üzere Başbakan Erdoğan sahaya indi.
İki soruya odaklandık. Kim kazanır? İlk turda iş biter mi?    
İşin ilk turda bitmesi şimdiden kolay görünmeme de Köşk yarışında ipi kimin göğüsleyeceği net. Propaganda sürecinde olağanüstü bir gelişme olmazsa Başbakan Erdoğan bu yarışın da galibidir. Peki, neden? İhsanoğlu’nun neyi eksik?
Hem de 5 genel başkanın imzasıyla aday gösterilmişken…
*
Son yıllarda revaçta olan evlilik programlarının bir klişesi var. ‘Elektrik alamadım’ diyorlar hani... İnsanoğlu’nun durumu biraz öyle…
Toplum Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan elektrik alamıyor.
Beş dil biliyor olabilir.
Bilmem kaç tane üniversitede üst düzey kariyer yapmış da olabilir.
Belki o koltuğa Erdoğan’dan daha çok yakışacaktır.
Belki uluslar arası yapılar onu daha çok benimseyecektir.
Hatta ‘demokrasi kültürü’ açısından 5 liderin aday göstermesinin anlamı elbette büyüktür. Ama İhsanoğlu’nda Erdoğan’la yarışmak için temel bir şey eksik.
Takdir ettiğim bir siyasetçinin ifadesiyle…
Liderlerin bir hikâyesi olmalı…
Ama Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir hikâyesi yok.
Türk halkı hikâyesi olan liderlerin peşinden yürür çünkü.
Diyeceksiniz ki neyin hikâyesi…
Başbakan Erdoğan’ın bir hikâyesi var. Ama öyle ama böyle… Kabul etmek gerekir ki, Kasımpaşa’nın dar sokaklarında bir gecekonduda başlayan bir hikaye…
Yokluk, yoksulluk içinde geçen bir çocukluk…
İsyanla yoğrulmuş bir gençlik…
Bugün ‘çapulcu, terörist’ dese de bir zamanlar iktidar sahiplerine isyanını sokaklara yazı yazarak ortaya koymaktan çekinmeyen, polisle köşe kapmaca oynayan bir gençlik.  
İETT yılları… İşçilik, topçuluk…
Bugün sevmese de sendikacılık… İşçi temsilciliği…
Bugün pek hazzetmese de tiyatroculuk…
Ve de ‘dava’ olarak benimsediği milli görüşün merkezinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na uzanan bir siyasi yolculuk…
Okuduğu şiir yüzünden mahkûmluk, mağdurluk…
Düşe kalka, yene-yenile, güle ağlaya bir yolculuk.
Bu yönüyle tanıdık, bildik bir hikâye…
Herkese dokunan bir hikaye…
Büyük bir toplumsal-sosyolojik dönüşüm geçiren Türk halkının önemli bir kısmının kendisinden bir parça bulduğu Arabesk bir hikâye…
Ve Erdoğan hikâyesine 12 yıllık tek başına iktidar, sayısız seçim zaferi, balkon konuşması ilave etmeyi başardı aradan geçen süreçte.
Ama öyle ama böyle dâhili ve harici rakiplerini bir bir dize getirdi. Kim ne derse desin sadece partisini değil başka partileri de yönetmeyi başardı.
Kıratın sırtına binen Süleyman Soylu ile Saadet’in yıldızını parlatan Numan Kurtulmuş bugün nerede ve ne yapıyor?
Sorarım size…
Bir zamanlar CHP’nin Genel Sekreterliğini yapmış, liderliğine soyunmuş Ertuğrul Günay’ı 5,5 yıl kabinesinde tutup, kritik virajda yararlanmayı da bildi başka kritik virajlarla bu ülkenin liberallerine, demokratlarına hatta ülkücülerine ‘yetmez ama...’ dedirtmeyi de…
Hatta bugün can düşmanı olduğu cemaatle 12 yıl boyunca iş tutup askere topuk selamı verdirtmeyi, yargıyı hizaya getirmeyi de başardı.
Nereden bakarsanız bakın…
Sonuç alma sanatıyla siyaset…
Erdoğan istediği sonucu her defasında almıştır.

Ülkeyi ‘evdeki-sokaktaki yüzde 50’ diye ikiye ayırsa da…
Masum göstericilerin üzerine TOMA’ları bizzat salsa da…
Ülkenin yarısını gaza boğup, polise ‘destan’ yazdırsa da…
Öldürülen 15 yaşındaki çocuğa ‘terörist’ dese de…
Üniversiteli çocukları ‘kızlı-erkekli’ diye yurt yurt ayırsa da…
Dün söylediğini yarın inkar etse de… Tersini yapsa da…
Dilinin ayarını iyiden iyiye kaçırsa da… Özellikle son yıllarda etrafını saran ‘çetenin’ dolmuşuna binip büyük hatalar yapmaya devam etse de…
Erdoğan sahaya inen rakiplerine nazaran ipi göğüslemekte zorlanmayacaktır. Çünkü Erdoğan’ın hepimize tanıdık gelen hikayesi halen önemli bir kitleyi etkilemeye devam etmektedir.
Öte yandan 2000’li yılların başında yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerin toplumsal bellekteki izi dururken şu veya bu biçimde ekonomik ve siyasi istikrarı korumuş bir lider olmak Erdoğan’ın en büyük başarısıdır.
Öte yandan giderek muhafazakârlaşan toplumla kurduğu kadersel ilişki…
Yeni Türkiye söylemiyle örtüşen ve yakaladığı zeminini kaybetmekten korkan yeni zenginler… Yeni sosyal sınıf… Kamusal sorunu çözülen başörtülü bacılar…
‘Çalıyor ama çalışıyor’cular…
Görevini layıkıyla yapan medya ordusu…
Daima son söylediğini doğru kabul eden bir seçmen kitlesi…
İktidarına tehdit değil adeta sigorta olan bir muhalefet yapısı…
Tüm birimleriyle emre amade bir devlet…
Devletleşmiş bir parti… Partileşmiş bir devlet…
Olmadı seçim gecesi trafolara giren kediler…
Öyle ya da böyle üst üste bilmem kaçıncı seçim zaferi, balkon konuşması…
*
Gelelim İhsanoğlu’na…
Hatırlarsanız Erdoğan aylar önce cumhurbaşkanlığı adaylığını soran gazetecilere şöyle diyordu. Ters köşe olabilirsiniz. AK Partililer ters köşe olmadı. Ama CHP’liler çok fena terse yattı. Şeytanın avukatlığını yaparak soralım.
Sakın Erdoğan ‘ters köşe’ derken İhsanoğlu’nu kast etmiş olmasın? Dahası İhsanoğlu ismini Kılıçdaroğlu’nun kulağına fısıldayanlar Erdoğan’ın siyaset mühendisleri olmasın?
Bu sorunun Türkiye koşullarında tek bir yanıtı vardır.  
Neden olmasın?
İhsanoğlu’nun kişiliğine, kariyerine, duruşuna, Erdoğan’la taban tabana zıt üslubuna, nezaketine saygı duymakla beraber diyorum ki,
Siyaset özellikle de bugün kırılma noktasını yaşayan Türkiye’de siyaset için daha fazlası gerekir. Bizim oralarda derler ki;
Tarlada izi olmayanın hasatta sözü olmaz.
İhsanoğlu’nun en büyük sorunu budur. Tarlada izi yoktur.
Soruyorum size Temmuz sıcağında İhsanoğlu için kim sahaya inecek, kapı kapı dolaşacak? Evinin balkonuna, dükkanına İhsanoğlu’nun resmini, afişini kim, neden asacak?
Sadece Erdoğan karşıtlığı İhsanoğlu’nun yelkenini şişirmeye yetecek mi?
İzleyip, göreceğiz. 
Selahattin Demirtaş’a değinemedik.
Ama beğenin beğenmeyin…
Onun da bir hikâyesi var.
Asker, polis kanıyla yazılmış da olsa bir hikayesi var.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
yiğit 4 Temmuz 2014 Cuma 22:31

demirtaş analizi gerçekten çok detaylı olmuş! ne kadar ciddi tespitleriniz var! insanları tahrik etmeye devam edin

Yorumu oyla      11      5  
bornovalı 3 Temmuz 2014 Perşembe 19:54

Sn yazar, Analizi yaparken aday için yazdığınız satırların sayısı bile ADAYLARI N arasındaki dikkate alınma durumlarını göstermektedir buradan hareketle sn ERDOĞAN yüzde 54 ile ilk turda seçilir hayırlısı olsun

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva