Öncelikle…

Şehitlerimize rahmetler diliyorum.

Ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum.

***

Ne zaman olağanüstü bir hal olsa, hemen başlarlar “Gün birlik beraberlik günüdür” demeye…

Oysa, “birlik ve beraberlik” her zaman ve zeminde gereklidir ve şarttır.

Bunun için kimseyi “ötekileştirmemek” gerekir…

Biz hayatımız boyunca “Devletimizden ve ordumuzdan yana” olduk.

Bu sebeple Şanlı Ordumuz’a başarılar diliyorum.

Ancak…

Asla “yanlıştan” yana olmadık.

“Yanlış”a hep “yanlış” dedik; ta ki, “doğru” bulununcaya kadar…

Şimdi de aynı duygu ve birikimimizle düşüncelerimizi kaleme alıyoruz.

***

İzlenen “Dış politika” ve buna bağlı olarak “Suriye politikası” yanlışlar üzerine inşa edilmiştir…

Yanlış “kıdem” ile doğru olmaz…

Bu sebeple:

Girilen bu “çıkmaz sokak”tan nasıl çıkılır sorusuna kendimce bir cevap bulmaya çalıştım ve işin ayrıntılarına girmeden bu konudaki fikrimi yazmak istiyorum.

Bir tespitle başlamak isterim:

Mevcut sistemle yani “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile işin içinden çıkılması mümkün gözükmemektedir... TBMM (bu gün toplanıyor ama) konuya tamamen el koymalıdır. Çünkü TBMM “Gazi Meclis”tir ve İstiklal Savaşı yönetmiş bir meclistir. O halde yeniden işlevine kavuşturulmalı ve konuya hakim olmalıdır.

Bunun yanı sıra:

Bir “mutabakat hükümeti”ne acil ihtiyaç vardır. Herkesin (tabiî ki, siyasi partilerin) elini taşın altına sokacağı ve “müşterek akılla” çözüm üretileceği bir yönetim anlayışı ile ne yapılacaksa yapılmalıdır.

Çünkü:

İki cephe vardır…

Biri dış cephedir.

Diğeri iç cephedir…

İç cephe kuvvetlendirilmeden dış cephe kazanılamaz.

***

Bu yolla sorunun çözümü yönünde adımlar atılmalı ve uygun zaman ve zeminde yasal ve Anayasal yollarla rejimimiz “Parlamenter Sistem”e dönüştürülmeli ve daha sonra Millet’in iradesine başvurulmalıdır.