Hani bir söz vardır, kontrolsüz güç, güç değildir diye.
Gidişata bakınca kontrolsüz bir gücün ülkeyi felakete sürüklediğini görmek için sadece ama sadece bir göz kırpımı kadar düşünmek yeterlidir.
Yuvarlanılan felaket hukuksuzluktur, adaletsizliktir.
Hukuk o kadar önemlidir ki, hukuku kaldırdığınızda geri kalan her şey meşru hale gelir.
Malınıza el konulması meşru hale gelir.
Özgürlüğünüze müdahale meşru hale gelir.
Ve hatta canınıza kast meşru hale gelir.
Olağanüstü hal kararnameleri bir çok konuda yaptırım gücünü mahkemelerden alarak idareye, yani bakanlar kuruluna verdi.
Balkanlar Kurulu çok özel istisnalar dışında ne görevden alınan savcıyı, askeri, öğretmeni tanır ne de el konulan şirketleri bilir. İşin doğalı budur. Ancak alt birimlerin listelerine tekliflerine göre karar verir.
O zamanda idari görev ifa edenlerin yetersizlikleri, hataları ve hatta kasıtlı davranışları sonuca etkili olur.
Bilindiği gibi 29 Ekim 2016 tarihli resmi gazete de yayınlanan KHK ile daha önce görevden uzaklaştırılan bir kısım kamu görevlilerinin görevlerine iadesine, yayın kuruluşlarının listeden çıkarılmasına karar verildi.
Bunlardan biriside okuduğunuz Ege de Son Söz Gazetesi.
Evet biz işin başından beri haklılığımız haykırabildik. Fetöyle metöyle işimizin olmadığını aksine bu gazetenin kadrosunda olan kişilerin Fetöyle mücadele ettiğini, Fetönün şikayetlerine maruz kaldıklarını anlattık, anlatabildik.
Buna rağmen gazetenin faaliyet binasının tapusuna, araçların ruhsatına el konuldu. Tapular hazineye devredildi. Araçların plakaları değişti. Şirket resen kapatıldı.
Kararname doğrultusunda bir iki gün içerisinde tapu devredilecek, araçlar iade edilecek, şirket ihya edilecek ama uğranılan maddi ve manevi zararı iade etmek mümkün değildir.
Elbette hukuki süreçler işleyecek, zararların tazmini talep edilecektir. Ancak hiçbir bedel iftiraya uğramış bir ruhu tedavi edemez.
Biz derdimizi ve iftiraya maruz kaldığımızı anlatabildik.
Ya anlatamayanlar? Savcılar hakimler öğretmenler. Evlerine ekmek götüremeyenler. Kirasını ödeyemeyenler. Bunların ıstırapları nasıl tedavi edilecek.
Elbette örgüt üyesi olanlar, bilerek isteyerek destek olanlar cezasını çekecektir. Çeksin de.
Ama tek suçu yasal bir bankayı kullanmış olanların, Allah rızası için kurban derisini bağışlayanların, bir iki defa sohbete katılmış olanların mağduriyetleri nasıl giderilecek.
Mağduriyet denilince birileri fena halde köpürüyor.
Devletin yasaları bağımsız hakimler tarafından uygulandığında zaten mağduriyetten bahsedilmez. Cezanın infazı mağduriyet değildir. Mağduriyet yargısız infazdır.
İşte buna karşıyız. Mağduriyetten bahsedenlerin çoğu aslında yargısız infazdan bahsediyor.
Böyle biline….
Özgürlüklere müdahale bu kadar kolay olmamalı.
Biraz empati, biraz empati...
MAVİ
postacı adresimi arar/ben mektuptayım
buğulu gözlerim yağmur kuşağı kadar sessiz
şiirlerimin şehrini gösterir geçmişim
sonbahar niye sarı maviler mi tükendi
hani her şey mavi olacak demiştiniz
mavi öpecekti kadınlar
mavi ısınacaktım
erguvanlar açtıysa bahardır/gençliğim bilir
sindirilmemişti şimdiki sessizliğim
yasal ilk türkünün tılsımlı sözcükleri
hiç bu kadar uğraştırmamıştı kalabalığı
birini arıyorum postacının çantasında
kalabalık kenarında bir mavi
müthiş gerçek müthiş güzel ve müthiş insan
mavi kokar saçları ben uyanırım
postacı dize toplar bilinmeyen adresten
taşınır adresler bir bir arkamdan
duyurularım aşındı gazetelerde
çelimsiz adresler topluyorum intiharıma
mavi görmemişler tercih nedeni
korkuyorum maviyse düşlerimin kanı
mavi taşarsa kabuslarımın kabı
siz bilemezsiniz ben mavi uyanırım
mavi çınlar işkence çığlıkları bilemezsiniz