EGEDESONSÖZ - İzmir’de hayvan hakları alanında uzun yıllardır gönüllü olarak çalışan bir grup, hayvanların yaşam hakkını korumak ve sahadaki çalışmalarını daha etkili hâle getirmek amacıyla Hayatı Onlarla Paylaşan Eller Derneği (HOPEDER)’i kurdu. Dernek, adından da anlaşılacağı üzere “el uzatma” fikrini temel alıyor; kentte ve kırsal alanlarda yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını savunmayı, onlara güvenli alanlar sağlamayı ve farkındalık çalışmalarını yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Kurucular Erol Akcan ve Birben Karagözler, hem kent içindeki barınaklarda hem de sokaktaki sahipsiz hayvanlarla yürüttükleri bireysel çalışmaların sınırlılıklarını gördüklerini belirtiyor. Dernekleşerek, kısırlaştırma, yuvalandırma ve hayvan haklarını savunma konularında daha organize ve bağımsız bir yapı oluşturmayı amaçladıklarını söylüyorlar. HOPEDER, yalnızca köpek ve kedilerle sınırlı kalmayıp, ekosistemi tehdit eden her türlü olumsuzluğa karşı doğayı ve tüm canlıları korumayı hedefleyen bir yaklaşım benimsiyor.

Derneğin temel hedefi, aynı kentin, aynı sokağın, aynı mahallenin canlıları olarak insanlar ve hayvanların birlikte yaşayabileceği bir yaşam alanı oluşturmak. Bunun için saha çalışmalarını, eğitimleri, farkındalık etkinliklerini ve kurumsal girişimleri bir araya getirerek somut adımlar atmayı planlıyorlar.

Dfewkfkewfewfew-1

“TÜZEL KİMLİĞE İHTİYAÇ VARDI”
“Hayvan hakları konusunda uzun yıllardır gönüllü olarak çalışıyorsunuz. Peki, neden bir dernek kurma ihtiyacı hissettiniz? Kent konseyi veya bireysel çalışmalarınızın hangi sınırlılıkları, HOPEDER’in kurulmasına yol açtı? Dernekleşmenin sahadaki çalışmalarınıza ve hak savunuculuğunuza nasıl katkı sağlayacağını düşünüyorsunuz?”


Erol Akcan: Biz, Bornova Kent Konseyi Hayvan Hakları Topluluğu’nu oluşturan uyumlu bir grubuz. Yaklaşık yirmi kişiyle senkronize biçimde çalışıyoruz. Ancak bazı noktalarda tıkandığımızı gördük; özellikle kısırlaştırma, yuvalandırma sağlanması konularında aracı veya tüzel kişiliğe ihtiyaç vardı. Kent konseyi; tüzel kişiliği olmadığı için bu işleri yürütmek uygun değildi ve zaten yapamıyorduk. Daha bağımsız, sadece Bornova ile sınırlı kalmayacak; İzmir ve Türkiye genelinde şubeleri olabilecek bir derneğin kurulmasını önemli bulduk.

Sadece yuvalandırma değil, aynı zamanda hayvan haklarını doğru temelde savunabilmek için bağımsız bir kanala ihtiyaç vardı. Bugün kısırlaştırmanın önünde ciddi yasal sorunlar bulunuyor; yasa bazı uygulamalarla bu süreci tıkıyor. Biz kentin içinde hayvanların yaşam hakkını savunuyor ve aynı zamanda kısırlaştırma yapılmasını istiyoruz; ancak yasa bunun önünü kapatıyor. Bu yasanın doğru uygulanabilmesi için uyarı niteliğinde çalışmalar yapmamız gerekiyor — örneğin raporlar hazırlamak, meclise soru önergesi vermek veya kitlesel farkındalık çalışmaları düzenlemek. Bu tür çalışmalar kent konseyi üzerinden yürütülemeyecek nitelikteydi.

Kent konseyindeki arkadaşlarımızın İzmir dışında da değerli çalışmaları var; emeğini takdir ediyoruz. Ancak kurumsal olmak, kitlesel bir çalışma yürütmek ve hak savunuculuğu yapmak için dernek olmak önemliydi. Derneğimiz 18 kurucudan oluşuyor; farklı meslek grupları ve disiplinlerden insanlar var, hayvan haklarıyla ilgili kurumsal çalışmaları olanlar da aramızda bulunuyor.



'UMUT OLMAK İSTİYORUZ'
“Kuruluş aşamasında belirlediğiniz öncelikli hedefler neler? Saha çalışmalarınızda özellikle hangi konulara ağırlık vereceksiniz? Sadece kısırlaştırma ve sahiplendirme mi yoksa eğitim ve farkındalık çalışmalarını da planlıyor musunuz? Derneğin adı ‘Hayat Onlarla Paylaşan Eller’ — bu isim ve HOPE kısaltması çalışmalarınızı nasıl özetliyor?”


Birben Karagözler: Dernek olarak öncelikle kısırlaştırma ve sahiplendirmeye yoğunlaşmak istiyoruz. Bireysel çabalarla barınaklardan veya sahiplendirmelerle sokaktan köpek çıkarmakta zorlanıyoruz. Yuvalandırma çabaları maddi yük getiriyor; bir köpeği pansiyona verdiğimizde aylık ciddi maliyetler oluşuyor. Dernek olduğumuzda belki bir yaşam alanı kurabilir, orada köpekleri tedavi edip sahiplerine ulaştırana kadar barındırabiliriz. Bu amaçla derneği kurduk: daha geniş kitlelere ulaşmak için. Ben yirmi yıldır gönüllüyüm; bu yasadan sonra daha fazla kişiyle çalışmamız gerektiğine inanıyorum çünkü her gün çok sayıda köpek toplanıyor ve kötü koşullara bırakılıyor. Derneğimizin amacı, oralardaki canlılara dokunup onlara daha iyi bir yaşam sunmak. Derneğin adı da buradan geliyor: “Hayat Onlarla Paylaşan Eller” — Kısaltması olan ‘HOPE’ İngilizce anlamında da umut çağrışımı yapıyor; biz o hayvanlara umut olmak istiyoruz.

İzmir'e sağanak uyarısı!
İzmir'e sağanak uyarısı!
İçeriği Görüntüle

Ekwfjkewkfew-1

'KISIRLAŞTIRMA YAPILMADAN BU YASA İŞLEMEZ'
“Yeni yasa yürürlüğe girdikten sonra sahada hangi gözlemleriniz oldu? Hayvanların yaşam koşullarında ve barınak uygulamalarında neler değişti? Kısırlaştırma ve barınak kapasitesi konularında yaşanan sıkıntıları ve sahada karşılaştığınız somut örnekleri paylaşabilir misiniz?”


Birben Karagözler: Bu yasa çıktıktan sonra sahada çok fazla köpek toplandı. Kısırlaştırma yapılmadı. Yasada “kısır olmayan köpekleri topla, kısır olanları ise yaşam alanına götür” gibi ifadeler var; ama Türkiye çapında hemen hemen hiçbir belediyenin uygun “yaşam alanı” yok. Var olanlar da geçici bakım evleri; önceden “kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” anlayışıyla yürüyen uygulamalar vardı — hayvanlar tedavi ediliyor, kısırlaştırılıp alındıkları yere bırakılıyordu. Yeni yasa ile belediyeler, şikâyet üzerine hayvanları alıyor ve yaşam alanı olmadığı için barınaklara alınıyorlar. Bu barınaklarda hayvanlar küçük kafeslerde tutuluyor, stres ve hastalık artıyor; mama problemi büyük. Örnek olarak bir padokta en az dört büyük köpek bulunuyor; kapalı alan 6 metrekare, açık alan 4 metrekare gibi eski standartlar üzerinden bile yetersiz kalıyor. Zamanla hayvanlar umudunu yitiriyor, strese giriyor; agresyon ve başka sorunlar ortaya çıkıyor. Yasa yapıcılar hazırlık yapmadan bu kanunu çıkardılar. Köpeklerin kent içindeki yaşamını hedefleyen düzenlemeler, barınak kapasitesi ve kısırlaştırma yapılmadan hayata geçirildi.



'BARINAKLAR DOLU, YASA ÇELİŞKİLİ'
“Yeni yasadan kaynaklanan sorunları çözmek için dernek olarak hangi somut adımları atmayı düşünüyorsunuz? Barınaklar, belediyeler ve diğer yetkili kurumlarla nasıl bir iletişim ve koordinasyon mekanizması kuracaksınız? Ötenazi gibi hassas konularda ne tür önlemler almayı planlıyorsunuz?”


Erol Akcan: Derneği kurmamızın ikinci gerekçesi de şuydu: Dernek olmadan barınaktan hasta bir köpeği almak çok zordu; dernek kurulduktan sonra bunu yapabileceğiz. Ayrıca yasaya odaklanıp onun yol açtığı sorunları gündeme taşıyacağız. İçişleri Bakanlığı bu yasayı güvenlik çerçevesinde ele aldı; hayvan sağlığı, yaşam alanları ve barınakların durumu gibi boyutları yeterince planlamadan yasa yürürlüğe girdi. İzmir’de yaklaşık yaklaşık 60 bin sokakta, 5 bin civarında barınaklarda yaşayan köpek var; barınak kapasitesi ise bunun çok altında. Sokaktaki hayvan sayısı yüksek; barınaklar dolu. Alandan yer açmak için ise hastalık veya ötenazi bahaneleriyle hayvanların öldürülmesi gündeme geliyor. Biz bu uygulamaların hayvan refahına uygun olmadığını düşünüyoruz; yasa kendi içinde çelişkiler barındırıyor. Dernek sahaya inerek gerekli kurumlarla çalışacak, kurumların görevlerini hatırlatacak ve doğru uygulamalar yapılmasını talep edecek. Hayvanların ötenaziye rızası olmayacağı gibi, keyfi uygulamaların kabul edilemez olduğunu savunuyoruz. Halbuki hayvanların

W F K E W K F K E W F K E W F

“Dernek olarak hayvanlar için güvenli sosyal yaşam alanları oluşturmayı düşünüyor musunuz? Bu tür projeler için hangi kaynaklara ihtiyaç duyuyorsunuz ve öncelikli olarak hangi adımları atmayı planlıyorsunuz? Ayrıca, sosyal medyada çıkan olumsuz veya yanlış bilgilendirmeler sahada çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?”

Birben Karagözler: Henüz başlamadık çünkü önce gerekli kitlelere ulaşmamız, sponsor ve bağışçılar bulmamız gerekiyor. Bu ciddi maddi kaynak gerektiriyor; şu an böyle bir gücümüz yok. Yasa çıkmadan önce çıkan bazı haberlerde “köpek saldırdı, çocuk öldü” gibi asılsız ve nefret söylemi içeren paylaşımlar oldu; bu tür haberler realiteyi saptırdı. Olayların gerçek nedenleri (örneğin aracın hızının etkisi) üzerinde durulmadı. Sosyal medyada troll hesapların etkisi oldu, bazıları askıya alındı. Biz umudumuzu kaybetmiyoruz. Umutsuz olursak bu hayvanların hakkını savunamayız; adımızın çağrıştırdığı gibi umutla çalışmaya devam edeceğiz.



'SAHADA AŞIRI UYGULAMALAR SÖZ KONUSU'
“Yerel yönetimlerin yasaya uyum süreci ve sahadaki uygulamaları hakkında gözlemleriniz neler? Bazı belediyelerin aşırı hızlı veya yanlış uygulamaları oluyor mu? Dernek olarak bu süreçte yerel yönetimlerle nasıl bir işbirliği yapıyorsunuz ve yaşanan sorunları çözmek için hangi adımları atıyorsunuz?”


Birben Karagözler: Yerel yönetimler, yasadan çekindikleri için hızlı ve telaşlı adımlar atıyor; bazen kanunun yanlış yorumlanması veya aşırı uygulamalar söz konusu. Örneğin, CHP’li belediyelerin dünden razıymış gibi davranıp sıkı şekilde toplama yaptığı görüşü var; cezadan korktukları için aceleci davranıyorlar. Bornova’nın kırsalında IBB aracının köpekleri topladığı örnekler oldu; biz engel olmaya çalışıyoruz. Bazı veterinerlik birimleri sahiplendirme kampanyaları düzenliyor fakat sokaktaki hayvanları koruyan gönüllüler zaten o hayvanlara bakıyor; sahiplendirme ilanları bazen gerçek durumu yansıtmıyor. Yasada sokağa bırakırsan ceza gibi maddeler var; bu da insanların bu hayvanlara karşı sorumluluklarını karmaşıklaştırıyor. Yani her yerden hayvanların yaşamları ile ilgili önlemler alınmış ama olumsuz yönde alınmış.



Erol Akcan: Biz kendi ilçemizde yerel yönetimle uyum içinde çalışıyoruz; çünkü yerel yönetimler de yasa nedeniyle telaşlı davranıyorlar. Yerel yönetimlerin çoğunun, yaptıklarının bazı durumlarda suç teşkil edebileceğini bilmeleri gerekiyor. Biz çalışırken yasayı iyi okuyarak hareket ediyoruz; barınak yönetimine de yasanın sınırları içinde önerilerde bulunuyoruz. Örneğin barınaklar doluysa alınmaması gerekiyor ama ısrarla alan bazı yerel yönetimler var. Bazı belediyeler ısrarla alım yapıyor, bazıları ötenazi uygulayacağını söylüyor. Yasa bu konuda net değil; illa yapacaksın demiyor. Valilik ve İl Hayvan Koruma Kurulu düzenli toplantılar yapıyor; hayvan refahı, şiddet ve kısırlaştırma konuları gündeme geliyor. Bizim amacımız kurumların sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak; aksi halde barınaklarda yer açmak için hastalık adı altında ötenazi gibi vicdani sorunlar ortaya çıkıyor. Biz kendi bölgemizde bunu olabildiğince yapıyoruz. Bazı şikayetlere gidip oradaki esnaf ve vatandaşla konuşup çözüm üretiyoruz. Bazı tedavilerin olamadığı yerlerde bizler gidip tedavisini yaptırıyoruz. Dolayısıyla kurum olmanın, dernek olmanın ya da bir platform gibi bir yapı olmanın değerini bildiğimiz için daha değerli bir çalışma yapmak için derneği kurduk



'EN YAKIN ZAMANDA YANLIŞTAN DÖNÜLECEKTİR'
“Dernek olarak sahada hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? Bornova Barınağı ve kırsal köylerde yapılan kısırlaştırma, yuvalandırma ve mama desteği gibi çalışmaların detaylarını anlatabilir misiniz? Ayrıca, sahada karşılaştığınız zorlukları ve çözüm yollarınızı paylaşır mısınız?


Erol Akcan: Bornova Barınağı’nı düzenli olarak ziyaret ediyor ve mama desteği sağlıyoruz. Haftanın 4 günü barınağa beslemeye katılıyoruz ve barınaktaki hayvanların sağlığını denetliyoruz. Bu çalışmaları Veteriner İşleri Müdürlüğü ile koordineli biçimde yürütüyoruz; destekleri için teşekkür ederiz. Bornova ilçesinin 12 kırsal köyü bulunuyor ve bu köylerde ciddi sayıda kısırlaştırılamayan köpek var. Bu konuda bir çalışma başlattık: Özellikle sahipli görünüp resmi olarak sahipliği olmayan köylülerin köpeklerini önce kısırlaştırıyor, ardından kimliklendirme işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Barınakta şikâyetler üzerine de arkadaşlarımız ilgili kişilerle görüşmeler yapıyor. Amacımız şikâyetleri geri almak değil, çözüm yollarını konuşmak ve verimli çalışmalar yürütmek. Kedi Kliniği’nde de benzer şekilde çalışmalarımız devam ediyor. Kırsal bölgelerdeki sahipsiz ve kısır olmayan hayvanları, muhtarların desteğiyle sayıyor ve gönüllülerimizle birlikte kısırlaştırma işlemlerini sürdüreceğiz.

Birben Karagözler: Bu kanunun bu şekilde uygulanamayacağına inanıyorum; en yakın zamanda yanlıştan dönüleceğini düşünüyorum İlk senede tökezlemeye başladı. Önce kısırlaştırma yapılmalı, popülasyon kontrol altına alınmalı; sonra her şey rayına oturur. Kısırlaştırma ve yeterli barınak kapasitesi olmadan alınan her hayvan yeni yavrular doğuracak ve problem büyüyecek. Eğer yasa böyle devam ederse, önümüzdeki 10–15 yılda sorun artarak devam eder. Bizim tek korkumuz bu.

DERNEĞİN KURUCULAR LİSTESİ ŞU ŞEKİLDE:

Birben Karagözler
Erol Akcan
Hacer Gamze Üçler
Seval Günergin
Mustafa Aydın
Fadime Nur Kaya
Turhan Atay
Efsâne Kardelen Kılıç
Doğan Baran Mengüç
Hale Gürsoy
Melike Aladağ
Cem Arıkan
Esengül İvi
Servet Ali Çınar
Gülhan Güngör Akşit
Bülent Sinanoğlu
Hatice Güdücü
Emre Acar