Izmir’in, ünlü ve milli duyguları çok güçlü Gazetecilerinden Sayın Hasan Tahsin Kocabaş, 10 Nisan tarihli gönderisinde…”1919 da, bugün rahmetli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i astıranların, asılmasına fetva verenlerin alayı rahat uyumasın!

Emperyalizm ve hiç tükenmeyen yerli işbirlikçilerinin bugün de taktıkları maskelerle bizlere neler yaşattıkları malumken, bir ve birlikte olamamak da büyük dert! Şehidimiz

nur içinde yatsın!…”

Diye yazınca, öncelerde dertlenerek yazdığımız yazımızın bir özetini koyma ihtiyacını hissettik…

***

Mondros Mütarekesinden sonra İngiliz, Fransız ve İtalyan’lardan oluşan müttefik devletler, 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’u işgal ettiler…

İtilaf Devletleri, İttihat ve Terakki’cilerin tutuklanması için Osmanlı Hükumetine liste üstüne liste verdiler. İstanbul’u terk eden Enver, Talat ve Cemal Paşaların yurt dışından geri getirilmesini istediler…

Muhalif gazeteleri kapattırdılar. Kimi vilayetleri de istediler. Devlet bürokrasisine despotça ve saygısızca davrandılar. Çünkü, Padişah Vahdettine ve hükumete istediklerini yaptırıyorlardı!

***

Con Sinov, “Yarının Adamı Gaflet, Dalalet, Hıyanet” kitabında bunları çok ayrıntılı olarak anlatıyor ; sonra da sözü kadınlara getiriyor ;

‘…Kadıköy’de toplanan kadınlar “Milli haklarımızı ve namusumuzu koruyacak hükumet ve erkek yoksa, biz varız” şeklinde bildiri hazırlıyor…’ diyor.

İşgalcilerce, Ermeni tehciri (göçe zorlama, sürme) oluyor diye, zulüm başlatılıyor…

Özellikle İngilizlerin asıl amacı Ermeni’lerin tehciri iddialarının hesabını sormak oluyor, Ermeni suçlular da, her yerde salıveriliyor…

İşgalciler, sözde tehcircilere ceza verilmesini istiyor. Seçilen kurbanlardan biri de, Yozgat’ta görev alan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey oluyor…

Damat Ferit Paşa hükumetinin kararıyla 6 kişi göz altına alınıp, yargılanmak üzere İstanbul’a, Bekirağa Bölüğüne (hapishane!) getiriliyor…

Mahkemede, seçilmiş Ermeni tanıklara, Kaymakamın katliama göz yumarak suç işlediğini, Ermeni’lerin mallarına mülklerine el koyduğunu söyletiyorlar! Bunlara rağmen tanık ifadeleri çürütülüyor…

Ancak, hükumetle ters düşmemek için beraat kararı verilmiyor. Suçsuzluğu gören Mahkeme Başkanı bile isyan ederek… İstifa edip ayrılıyor!

Sonuçta… İdam kararı veriliyor. Padişah da, kararı onaylıyor. Suçsuz bir Türk Kaymakamı işgalcileri memnun etmek uğruna… Tehcir iddiasının ilk idam mahkumu oluyor!

Beyazıt Meydanında kurulan darağacına getiriliyor. Son sözleri olarak ; emri yerine getirdim. Malım mülküm yok, üç çocuğumu Millete emanet ediyorum diyor. Sehpaya kendi çıkıyor ve ayağı ile iskemleyi deviriyor…

Mustafa Kemal’ce, daha önce Bekirağa Bölüğünde ziyaret edilen Kaymakam ve arkadaşlarının idamına duyulan derin üzüntü, hiç unutulmuyor…

Kaymakam Mehmet Kemal Beye, 1922’de TBMM tarafından, milli şehit ünvanı veriliyor.

Osmanlı döneminde İçişleri Bakanlığı da yapan, milli mücadelenin sert karşıtı gazeteci Ali Kemal ise, gazetesinde “Talat Paşa Ermenilerin imhasını emretmiştir” diyor!

Ali Kemal, “Türk yanım zayıf” da diyen, eski İngiltere Başbakanı muhafazakar Boris Johnson’un, büyük büyükbabası da oluyor.

***

Mustafa Kemal, görevi sonlanınca 13 Kasım 1918’de, Suriye’den İstanbul’a geldi…Anadolu’ya çıkmadan önce, karşıya geçmek için bindikleri botta, işgalcilerin gemilerinin Boğazı geçmekte olduğunu gördü…

Geçenler içinde Yunan gemilerini de görünce bir hırsla güverteye çıktı, ayakta dimdik durarak bakmaya başladı… Başyaveri Cevat Abbas, o sıra Mustafa Kemal’in ağzından çıkan şu ünlü sözünü duydu : “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!”

İyi Pazarlar…