Büşra ÇETİNKAYA/ EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Odası haziran ayı meclis toplantısı, İZTO Meclis Başkan Yardımcısı Mehmet Tahir Özdemir idaresinde gerçekleşti. Toplantıya İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve meclis üyeleri iştirak etti.
YK Başkanı Mahmut Özgener, meclis konuşmasına, geçirdiği kaza sonrası hayatını kaybeden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’i anarak başladı.
ENERJİ PİYASALARINDAKİ BELİRSİZLİKLER ÜRETİM MALİYETLERİNİ DE TETİKLİYOR
Sözlerine İran-İsrail savaşının enerji piyasasına ve dünya ticaretine etkilerini değerlendirerek devam eden Özgener, “Son dönemdeki gelişmeler, küresel ekonomi üzerinde de ciddi baskılar oluşturuyor. Özellikle enerji piyasalarında yaşanan belirsizlikler, fiyat dalgalanmalarını tetikleyerek tedarik zincirlerini ve üretim maliyetlerini doğrudan etkiliyor. Aynı zamanda, uluslararası yatırım ortamında risk algısının yükselmesine ve sermaye hareketlerinin yavaşlamasına neden oluyor. Küresel ekonominin kırılganlaştığı bu süreçte; makroekonomik istikrarı korumaya, ticaret rotalarını çeşitlendirmeye ve enerji arzını güvence altına almaya yönelik politikaların önemi daha da artıyor” ifadelerini kullandı.
SAVAŞ, KÜRESEL ENERJİ PİYASALARINI SARSIYOR
Özgener, savaşın küresel ekonomi boyutu ile ilgili konuşarak Hürmüz Boğazı’ nın kapatılması konusunda şunları söyledi:
“Savaşın insani boyutlarının yanı sıra, hepimizi etkileyen siyasi ve ekonomik yanları da var. Özellikle, İran’ın, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’nin saldırılarına karşılık olarak Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi ve Katar’da yer alan Amerika Birleşik Devletleri’ne ait üslerin vurulması, sadece bölge ülkelerini değil, küresel ekonomiyi de doğrudan etkileyebilecek çok kritik bir gelişme. Hürmüz Boğazı, küresel petrolün yaklaşık yüzde 20'sinin taşındığı, enerji arz güvenliği açısından hayati öneme sahip bir geçiş noktası. Deniz taşımacılığındaki sigorta ve navlun maliyetlerinin şimdiden artmaya başlaması, bazı gemilerin Hürmüz Boğazı dışında konumlanması da piyasaların ne kadar temkinli olduğunu gösteriyor. Hürmüz’den geçen petrol sevkiyatları büyük ölçüde devam ediyor, ancak küresel stok seviyelerinin yüksek oluşu, arz-talep dengelerinin halen kontrol altında olduğunu gösteriyor. Yine de savaşın küresel enerji piyasalarını sarstığının altını çizmek durumundayız.
YÜKSEK FAİZ DÜNYA EKONOMİSİNİ YAVAŞLATABİLİR
Savaş sonucunda artan emtia ve petrol fiyatları, bütün dünya ekonomileri için enflasyon riskini canlı tutmasının yanı sıra, sıkı para politikalarının daha uzun süre gündemde kalması riskini de ortaya çıkarıyor. Yüksek faiz, dünya ekonomisinin daha da yavaşlamasına sebep olabilir.
DÜNYA EKONOMİSİNİN BÖYLE BİR OKU KALDIRACAK GÜCÜ KALMADI
Jeopolitik krizler döneminde sağduyu ve diplomasinin her zamankinden daha kıymetli olduğunu görüyoruz. Dünya ekonomisinin böyle bir şoku kaldıracak gücü kalmadı.”
ÜLKE EKONOMİSİNDE İKİNCİ ÇEYREK İTİBARIYLA DARALMA SİNYALLERİ
Özgener, son ekonomik gelişmeleri değerlendirerek Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde büyümesini sürdürdüğünü söyledi. Öte yandan ikinci çeyrek itibarıyla daralma sinyallerinin olduğuna dikkat çeken Özgener, “Artan küresel belirsizlikler karşısında, ülkemiz ekonomisine ilişkin tüm verilerin ve politika tepkilerinin (değişen konjonktür karşısında yeni politikaların uygulanması) çok daha dikkatli ve bütüncül bir şekilde analiz edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Son dönem verilerine baktığımızda, ülkemiz ekonomisinin 2025 yılı ilk çeyreğinde büyümesini sürdürdüğünü, ancak ikinci çeyrek itibarıyla daralma sinyallerinin belirginleştiğini görüyoruz. Büyümeye en büyük katkının yine özel tüketimden geldiğini; yatırım bileşeninde ise inşaatın pozitif, makine-teçhizatın ise negatif katkı sunduğunu gözlemliyoruz. Sektörel dağılıma bakıldığında, tarımda yüzde 2, sanayide ise yüzde 1,8 oranında daralma görülürken; inşaat yüzde 7,3, bilgi ve iletişim yüzde 6,1, hizmetler sektörü ise yüzde 1,3 oranında büyümeye katkı sağladı. Ancak sanayi üretim verileri nisan ayında hemen her sektörde aylık bazda daralma yaşandığını gösteriyor. Öte yandan dün açıklanan 2025 Haziran ayına ilişkin mevsimsellikten arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak yüzde 74,4 seviyesinde gerçekleşti. Sektör bazında baktığımızda; deri yüzde 66, tekstil yüzde 69,8, makine ve ekipman yüzde 68,6, elektronik sektöründe ise yüzde 69 kapasite kullanım oranı yakalanırken, bu sektörlerin ortalamanın oldukça altında kaldığı gözlemliyoruz. Tüm bu gelişmelerin ışığında, ekonomideki üretim tarafının zayıflamakta olduğu, tüketim odaklı büyümenin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri doğduğu anlaşılıyor. Bu noktada, büyümenin tekrar sanayi tarafından sürüklenmesi için yeni bir sanayi politikası ve teşvik sistemine ihtiyaç olduğunu vurgulamıştık” diye konuştu.
Özgener, Para Politikası Kurulu’nun faiz kararı ile ilgili konuşarak “Enflasyonist ortam; sadece gelir dağılımındaki adaletsizliği artırmakla kalmayıp; yatırım süreçlerinin planlanmasından, operasyonel harcamaların yönetimine, fiyat-kalite dengesinin korunmasından varlık fiyatlarındaki artışa kadar pek çok alanda kayıplara sebep oldu. Bu nedenle, son 24 aydır büyük fedakârlıklarla sürdürülen dezenflasyon mücadelesinin başarıyla tamamlanmasının kritik önemde olduğuna inanıyorum. İsrail ve İran savaşı başlamadan önce Merkez Bankası, ortalama fonlama maliyetini yüzde 46’ya kadar indirmiş ve gecelik borç verme faizi yoluyla, faizlerde yaklaşık 3 puanlık fiili bir gevşeme sağlamıştı. Hacim ve güven endekslerinden de ekonomide bir daralma eğilimi gözleniyordu.Bu durum, ikinci çeyrek itibarıyla dezenflasyonist sürecin hızlandığı şeklinde yorumlanmış ve program hedefleri açısından olumlu bir sinyal olarak değerlendirilmişti.
ENFLASYONDA KALICI BİR DÜŞÜŞ BAŞLAMALI
Ekonomiyi soğutmayı başarmak için, enflasyonda kalıcı bir düşüşün başlaması gerektiğini daha önce vurgulamıştım. Nitekim, Merkez Bankası geçtiğimiz hafta Haziran ayına ilişkin Piyasa Katılımcıları Anketi’ni yayımladı. Ankete göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 30,35’ten yüzde 29,86’ya geriledi.
Hane halkının 12 ay sonrası enflasyon beklentisi ise bir önceki aya göre 7 puan, geçen yılın aynı dönemine göre 19 puan azaldı. Reel sektör ve piyasa katılımcılarının enflasyon beklentilerinde de aşağı yönlü ivme devam etti. Enflasyon beklentilerdeki düşüş, dezenflasyon sürecini destekleyen bir gelişme olarak öne çıkıyor.
JEOPOLİTİK RİSKLERİN DEZENFLASYON SÜRECİNE ETKİSİ YAKINDAN İZLENİYOR
Tüm bu makro çerçeve içinde, Para Politikası Kurulu Haziran ayı toplantısında politika faizini yüzde 46 seviyesinde sabit tuttu. Gecelik borç verme ve borçlanma faizleri de sırasıyla yüzde 49 ve yüzde 44,5 olarak korundu.
Faizlerde herhangi bir değişiklik olmasa da, karar metninin dikkat çekici unsurlar içerdiğini söylemek mümkün.
Nisan metninde birinci çeyrekte yurt içi talebin beklentilerin üzerinde olduğu belirtilirken; Haziran notu, ikinci çeyrek verilerinin talepte yavaşlama işaretleri taşıdığına dikkat çekiyor.
Her ne kadar artan petrol fiyatları ile ilgili açık bir değerlendirme yapılmamış olsa da, metinde küresel ticarette artan korumacılık ve jeopolitik risklerin dezenflasyon süreci üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği belirtiliyor. Özellikle enerji fiyatlarının dış ticaret ve enflasyon görünümüne olan etkisi, hem cari denge hem de iç fiyatlama açısından risk oluşturuyor.
Sonuç olarak, Merkez Bankası mevcut sıkı para politikası duruşunu sürdürse de, piyasalarda Temmuz ayı itibarıyla olası bir gevşeme beklentisi bulunuyordu. Jeopolitik gelişmelerin ve Haziran enflasyon verilerinin, bu beklentinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirleyeceği kanaatindeyiz” değerlendirmesinde bulundu.
FAİZ/KAR PAYI DESTEĞİ ARTIRILDI
30 Mayıs’ta yasalaşan yeni teşvik sisteminin iş dünyası için öneminden bahseden Özgener, yeni teşvik sisteminde vergi desteklerinin azaltılırken faiz/kâr payı desteğinin artırıldığını söyledi.
Özgener sözlerine şöyle devam etti:
“İsteyen yatırımcı ise faiz desteği yerine makine alım desteğinden yararlanabilecek. OSB’lerde ve Endüstri Bölgelerinde gerçekleşen yatırımlara daha ileri teşvikler sunulacak. Kentimizde, 12 Milyon Türk Lirası ve üzerindeki sabit yatırımlar teşvikten faydalanabilecek.
Yatırım destek unsurları bir önceki teşvik sistemiyle hemen hemen aynı, yani gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, kurumlar vergisi indirimi, faiz veya kâr payı desteği, yatırım yeri tahsisi ve SGK işveren primi desteğini içeriyor.
Sadece “makine desteği” yeni bir destek unsuru olarak dikkat çekiyor. O da Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamında desteklenen 2 milyon liranın üzerindeki makine ve teçhizat bedelinin yüzde 25’inin kamu bütçesinden karşılanması şeklinde yer alıyor.
KİRAZ VE BEYDAĞ’DA ARTAN TEŞVİK ORANLARI KALKINMA İÇİN ÖNEMLİ
İzmir özelinde, Bayındır ve Kınık Tarıma Dayalı OSB’lerinin yanı sıra Kiraz ve Beydağ ilçelerinde de artan teşvik oranlarını bölgesel kalkınma açısından önemli buluyoruz.”