Berivan KAYA/EGEDESONSÖZ- 22 Ekim tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklaması ile başlayan ve kamuoyunda “Terörsüz Türkiye” süreci olarak bilinen terörle mücadelede yeni döneme ilişkin olarak önemli gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.
Meclis'te kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı'ya gidip gitmeyeceği tartışmaları devam ederken 4 Kasım günü partisinin grup toplantısında sürece dair çarpıcı açıklamalarda bulunan Bahçeli, MHP'nin "katılıma hazır" olduğunu belirterek, komisyondan bir milletvekili heyetinin İmralı’da Öcalan ile görüşmesi çağrısında bulundu.
Emek Partisi İzmir İl Başkanı Elif Çuhadar, partisinin yeni sürece ilişkin tutumunu Egedesonsöz’e değerlendirdi.

ADIM ADIM ÖRÜLEN FAŞİZMİN İNŞA HAREKETİ
Çuhadar açıklamasında “ İşçi ve emekçilerin gündemiyle iktidarın gündemi başka. Biz Türkiye’nin adım adım karanlık bir rejime doğru sürüklendiğini ve faşizmin inşa süreci olduğunu düşünüyoruz. Mücadele yeni bir dönemeç ve bu dönemeçte de işçi ve emekçilerin alacağı tutum ile karanlık gidişin durdurulabileceğini, püskürtüleceğini düşünüyoruz. Yeni dönem diye tarih ettiğimiz şey sömürünün hızla arttığı, içeride ve dışarıda emperyalist savaş politikaların hız kazandığını görüyoruz. Emperyalist paylaşım savaşları giderek artan bir boyutta devam edecek. Bölge halklarının gerici iktidarlara karşı birlikte yan yana mücadele vermesi gerekiyor. Sömürünün ağırlaştığı, işçi ve emekçilerde mutlak bir yoksulluğun arttığı dönem. Tek adam iktidarının kendi iktidarını korumak için baskısını arttırdığı bir dönemdeyiz. İktidarın daralan toplumsal meşruiyeti var. Her türlü muhalefeti kendisine karşı saldırı olarak alan ve kendisiyle farklı düşüncelere tahammül göstermiyor. Hukuku bir sopa olarak kullanır hale geldiler. Anayasayı, AİHM kararlarını tanımaz bir durumda. Yeni dönem diye kastettiğimiz şey de bu. Adım adım örülen faşizmin inşa hareketi var. Bunu püskürtecek örgütlü mücadelenin büyümesi gerekiyor. Saldırıların hedefinde olan ana muhalefet partisi var. Sol sosyalist partilerin arttığı bir süreçteyiz. Muhalefetin bir cephe oluşturması ve bu saldırılara karşı kendisini örgütlü hale getirmesi gerekiyor” dedi.
MUHALİF KESİMLERİ DİZAYN ETME ÇABASI
Terörsüz Türkiye sürecinin Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız olmadığına dikkat çeken Çuhadar, “İktidarın da kendi içerisindeki muhalif kesimleri dizayn etme çabasının bir parçası olarak gündeme geldi. Kürt muhalif hareketinin, Kürt halkının ve siyasal temsilcilerinin özgürlük talepleri yok sayarak Terörsüz Türkiye propagandası adı altında sıkıştırılan bir süreç. Halkı da beklentiye sokan, her türlü talep noktasında toplantılara dahi izin vermeden, taleplerin yükselmesini engelleyen bir süreç işletiliyor. Buna karşı halkın demokratik ve özgürlük taleplerini yükseltmek gerekiyor. Kürt halkının mücadelesi de hak temelli bir mücadeledir. Bu mücadele içerisinde Kürt sorunlarının demokratik çözümünden yana işçi ve emekçilerin propagandasını yapmak, emek güçlerinin sürece müdahale etmesi, halkın tutumunu belli etmesi barış mücadelesinin ön koşuludur. Demokrasi ve özgürlükler gökten zembille inecek gibi gelmeyecek. Bugüne kadar burjuva demokratik sistemde küçük özgürlükler bile alsak mücadele ile kazandık. Burada da birlikte mücadele edilmesiyle haklar ve talepler gerçekleşir, saldırılar püskürtülür. Biz Kürt halkının kendi geleceğine ait kararı kendilerinin vereceğini düşünüyoruz” dedi.
KOMİSYONDAN DEMOKRATİK ÇÖZÜM BEKLEMİYORUZ
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, ‘Komisyon İmralı’ya gitsin’ çağrısına yönelik açıklamalarda bulunan Elif Çuhadar, “Sadece İmralı’ya gitmek sorunun çözüleceği algı yaratmak dışında başarısı yoktur. Kürt halkının oradan gelecek söze kıymet verdiğini biliyoruz. Bu kıymet verme iktidarın talepler noktasında bunu gerçekleştireceği anlamına gelmez. Aşağıdan yana taleplerin yükselmesi ve hakların savunulmasıyla haklar alınır. Burada aşağıda yürütülen işçi ve emekçilerin gücü alanda ne kadar etkisini gösterirse başarı gelir. Yukarıdan verilen hak yarın yukarıdan geri alınır. Baskıların artmış olması iktidardan demokratik bir çözüm beklemeyi anlamsızlaştırıyor. Komisyondan da böyle bir şeyin beklenemeyeceğini görüyoruz. EMEK Parti olarak komisyonda olmamızın gerekçesi komisyonda yapılan konuşmaları halkın gündemine getirmekti. Aşağıdan yukarıya doğru basınç olmadıkça bu işin çözülmeyeceğini biliyoruz. Kapılar ardında yürütülen ve şeffaf olmayan her türlü tartışmayı da ifşa etmeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

ACILAR VE KATLİAMLARLA YÜZLEŞMEK LAZIM
Bahçeli’nin Alevi açılımına da değinen Çuhadar, “Türkiye hem kimlikler hem de inançlar bakımından zengin bir ülke. Birbiriyle barışık bir ülke. Kışkırtmalar ve derin devletin açtığı yol üzerinden ‘böl-parçala-yönetin’ tartışmaları üzerinden halklar çok acı çekti. Katliamlar yaşandı. Hukuk gereğini yapmadı. Zaman aşımları kurtarıcı olarak sunuldu. Katliamların sonuçlarıyla da yüzleşmek gerekiyor. Herhangi bir hesaplaşma yapılmadı. Katliamların sorumlularına yeteri kadar ceza verilmedi. Hukuk burada devre dışı bırakıldı. Bu katliamların sorumlularıyla da hesaplaşmadan ve yüzleşmeden açılımlar yaparak, ‘her şeyi silelim, temiz sayfa açalım’ yaklaşımını gerçekçi bulmuyoruz. Bir açılım yapıyorsa demek ki sorun var. Sorunun ne olduğunu halkların tartışması lazım. Alevi açılımı yaparak Alevilerin yaşadığı sorunları kabul etmiş durumdasınız. Sizin yaptığınız açılımın gerçekliği nerede?” dedi.
CHP BURJUVA PARTİSİDİR
CHP’ye yönelik davaları ve operasyonları değerlendiren Çuhadar, “İktidar halk desteğini kaybediyor. Yapılacak ilk seçimde de kaybedeceğini biliyor. Ana muhalefet partisi kendisine yönelik saldırılara karşı önemli tepkiler verdi. Halkı alanlara toplamak, sokağa çıkma deneyimini arttırmak, valilik yasaklarını yok saymak, dayanışmayı büyütmek açısından olumlu. Ancak biz biliyoruz ki CHP bir burjuva partisidir. Ancak bu saldırılara karşı yan yana gelmek önemli. CHP’nin bu saldırılara karşı yalnızlaşmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bize yönelik saldırılarda da partimiz gerekli yanıtları alanda verdi. En son Evrensel Gazetesi’nin kurşunlanması da saldırılardan biridir. Biz burada ciddi bir dayanışma gördük. İşçi ve emekçilerin sesinin kısılmasına yönelik bir cevaptı. Saldırı sadece CHP’ye değil. Basın, sendikalara, belediye başkanlarına yönelik saldırıların hepsi demokrasiyi rafa kaldırmaya yönelik saldırılar. Bir cepheden karşı koyuşu örgütlemek lazım. Saldırılara karşı hiçbir kesimin yalnızlaşmaması önemli. Saldırılar yalnızlaştırarak, yok ederek ilerleyen tek adam iktidarının diktatörlüğüne doğru gidiyor. Bunu püskürtecek olan da halkların örgütlü mücadelesi” dedi.

BÜYÜKŞEHİR’E ŞEFFAFLIK ÇAĞRISI: MÜTEAHHİTLERE NE KADAR ÖDENİYOR?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın işçi politikasına tepki gösteren Elif Çuhadar, “İşçi ve emekçileri karşısına alan, işten atma tehditleri yapan, TİS’teki kazanımlarından vazgeçilmesini isteyen bir yerel yönetimlerle karşı karşıyayız. Hiçbir emekçinin üretimden gelen gücünü kullanması ve tepki göstermesi, grev örgütlemesi işçi sınıfının tarihinden gelen gücüdür. Bunu CHP’ye karşı hareket gibi algılamak doğru değil. Belediye kendisi ne kadar sıkıştırılırsa sıkıştırılsın bütçesinde şeffaf olmak zorunda. Halkçı belediyecilikten söz ediliyorsa müteahhitlere ne kadar ödeniyor bilmemiz lazım. İşçi ve emekçilerin emeklerinden kesilen paraların karşılığında onlardan beklenen aynı hizmeti üretmeleri işçi sınıfı mücadelesine aykırıdır” dedi.
ÖZELLEŞTİRME FURYASI
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin özelleştirme furyası ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Çuhadar, “Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilçe belediyelerinin de halkçı belediyeciliğin gerekliliklerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Burası dün AKP’den alınan belediye değil. 25 yıldır burayı yöneten bir siyasi partiden bahsediyoruz. Kendinden önceki belediyeyi kötüleyerek bugüne bir şeyler yaptığını söylemek doğru bir yaklaşım değil. Aynı siyasi partinin programını yürüttünüz. Taşeronlaşmaya olağanca gücüyle son vermeye çalışan bir parti görüşü varken İzBB’nin bazı hizmetleri taşerona devretmek, özelleştirmesi ve kamusal hizmetlerin parayla alınır, satılır duruma gelmesi oldukça sıkıntılı. İzmir halkının buna dikkat çekmesi gerekir. Belediye hizmetleri özelleştirme furyası ile karşı karşıya” dedi.

'AKP’Lİ BELEDİYELERDE AKP’NİN BÜYÜTTÜĞÜ SENDİKALARIN TUTUMU NEYSE CHP’Lİ BELEDİYELERDE DE DİSK’E BAĞLI SENDİKALARIN TUTUMU BU OLMAMALI'
Çuhadar açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi;
“Çöplerin toplanmaması, belediye hizmetlerinin aksaması da işçilere verdiği kıymet ve değerle bağdaştırmak gerekiyor. İşçi ve emekçiler eylem yaparak üretimden gelen gücünü kullanıp çöpü toplamıyorsa, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanın görevi çöp toplamak değil. Bir kere bu yaptığı şey grev kırıcılığıdır. Burada yapılması gereken şey onların hak ve çıkarlarını nasıl onaracağını oturup konuşmak ve onları düşman olarak görmemekten başlar. İşçi fazlası işçinin sorumluluğu değil. İşçilere görev tanımlarını iyi vermek gerekiyor. Personel fazla diyerek arkasından başka personel almak seçim öncesi kendi seçmenine verdiği sözü yerine getirmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Var olan işçileri işe alan kendi partisidir. İşçilerin ekmeği ile oynamak sorundur ve işçiler de buna gereken yanıtı eylemlerle vermektedirler. Burada sendikaların işverenin karşı tarafından olduğunu bilmeleri gerekiyor. Seçim öncesi sendikaları ziyaret ederek oy isteyen bir başkanın seçim sonrası sendikalarla kavga etmesi de ayrı bir problem. AKP’li belediyelerde AKP’nin büyüttüğü sendikaların tutumu neyse CHP’li belediyelerde de DİSK’e bağlı sendikaların tutumu bu olmamalı. Emek örgütleri işçi tarafında işçinin verdiği mücadele ile büyümeli. Belediye başkanları ve bürokratları işveren konumundadır, sendikalar ise masanın diğer tarafıdır. 23 bin kişiyle yapılan grev işçi sınıfı tarihinde önemlidir. Burada Cemil Tugay’ın tutumu halkçı belediyeciliğe yakışmıyor.”




