EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Gazeteci Yazar Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SONSÖZ TV’de kent ve ülke gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulundular.
CHP’de kurultay davasının ertelendiğini hatırlatan Fatih Yapar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun geri dönme ihtimalini sordu.
Ümit Yaldız, şu görüşlere yer verdi:
KURULTAY GÜNDEMİ, SİLİVRİ’Yİ UNUTTURMA HAMLESİNİN VERSİYONUDUR
“Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nin olası bir “mutlak butlan” kararına karşı önlem aldığını, alternatif bir genel merkez için yer kiraladığını konuşmuştuk. Her türlü karara karşı önlemimizi aldık, planlarımızı yaptık diyor yöneticiler. Yapılan olağan veya olağanüstü kurultaylar iptal edilecek olursa, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin geri geleceği yönünde güçlü sinyaller ve bilgiler var. Neticede sıcak gündem budur. Türkiye, yaz boyunca Cumhuriyet Halk Partisi’ni konuşacak. Kemal Bey gelmeli mi, gelmemeli mi, aday çıkarmalı mı? Özgür Özel ne yapmalı? Bu gündem içerisinde biz Silivri’yi konuşamayacağız. Silivri’dekileri unutturma hamlesinin bir versiyonudur bu. Yoksa bir partinin genel kurulunda üç üye şöyle demiş, beş üye böyle demiş ile bu işler olmaz. Çok adaylı yarış yapan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi kaldı. Diğer partilerde genel başkanlara rakip çıkmıyor zaten. Kitle partileri arasında birden çok adayı Meral Akşener sonrası İYİ Parti’de gördük sadece.”
KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN İHTİRASININ DEVAM ETTİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
Savcının, Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Gel şu dosyayı kapatalım” dediğini ancak Kılıçdaroğlu’nun ifadeye gitmediğini hatırlatan Fatih Yapar, “CHP’nin, içinde bulunduğu süreçten memnun olduğu, böyle kalmasını istiyor gibi genel bir algının oluştuğunu görüyoruz. Savcının önce böyle tartışmalı bir konuyu ortaya koyup, gel şu dosyayı kapatalım, gel ifade ver demesi ilginç oldu” dedi.
Yaldız, bu konudaki görüşlerini şu sözlerle dile getirdi:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nu 2010 yılında görevi devraldığından beri dikkatle izliyorum. Kılıçdaroğlu’na çok eleştiri getirmiş bir gazeteciyim. Yenilgi üzerine yenilgi görmesine rağmen eleştirdim. Ancak adalet yürüyüşüyle birlikte bütünleştirme hamlesini, halen daha onun oluşturduğu Millet İttifakının ruhunun devam ettiğini yadsıyamayız. İz bırakmış bir siyasetçidir Kılıçdaroğlu. Bu insanın, ihtirasının devam ettiğini düşünmüyorum. Akıl dışı, mantık dışı hamleler peşinde olacağını düşünmüyorum, yakıştıramıyorum. Hançerlendim dedi mi, kırıldım dedi mi, dedi. Kemal Bey açısından da ayrılış sancılı oldu. Kemal Bey olmasaydı, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve kendisini eleştiren pek çok siyasetçi olmayacaktı. Kemal Bey belki de bunun hayal kırıklığını yaşıyor. Onlara yakıştıramıyor, konduramıyor. Özgür Özel, verdiği röportajlardan öğrendiğimize göre, eczanesinde play statiton oynarken keşfedilmiş, belediye başkan adayı yapılmış, Grup başkanvekili yapılmış Kemal Bey tarafından. Dolayısıyla Kemal Bey satışa geldiği duygusunu atlatamadı. Oysa 14 Mayıs sonrası değişimi yönetmesi gerekirdi, beklenti oydu. 14 Mayıs’ın faturasını seçmen, Kemal Bey’in adaylığına bağladı. O değişime öncülük etmiş olsaydı, bunları bugün konuşuyor olmazdık.”
CHP, YÜZDE 35’LİK OYU BASKI UNSURU OLARAK KULLANAMIYOR
“Parti şapkası da takan Cumhurbaşkanı, bakana açıkça CHP’li belediyeleri silkeleyin diyor. Dünya demokrasi tarihinde benzeri az görülmüş bir şeydir bu. Soruşturmaların gidişatı, içindeki tutarsızlıkları, yanlışlıkları, hukuka sığmayan iddiaları görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, parti olarak tek vücut olup hatta parti olmanın ötesinde Kemal Bey dönemindeki gibi muhalefet cephesini tek yürek haline getirmesi beklenirken, şu an kendi gündemine saplanmış durumda. 1 Temmuz’da neye uyanacağız, 30 Haziran’da ne olacak, CHP bölünür mü, yeni bir parti kurulur mu, gibi sorulara cevap aranıyor. Bu noktada Erkem İmamoğlu ne oluyor? Unutulmaya terk ediliyor! Unutulmaya bırakılacak! Cumhuriyet Halk Partisi, büyük fotoğrafı kaçırıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nde günübirlik planlar, çok kısa vadeli hedefler, gündemler, günü birlik ittifaklar oluyor çoğu zaman. Onlar da ben merkezli. Biz kavramı yok. Tersinden bakalım konuya. CHP’nin yerine AK Parti’yi koyalım, son yerel seçimden AK Parti birinci çıkmış olsun! Yüzde 35’in üzerinde oy almış olarak Türkiye genelinde tarihi diyebileceğimiz bir başarı elde etsin. İktidar partisini sollamış olsun. Tüm Batı’yı silme götürdüğünü varsayalım. 16 milyonluk nüfusu olan, 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul’da bir yıl önce yüzde 35 oy almış tekrar seçilmiş Belediye Başkanı şu soruşturmayla görevden alınmış olsa, Türkiye’de yer yerinden oynardı. CHP, sürece yeterince motive olamıyor. 19 Mart-29 Mart arasındaki Saraçhane süreci dışında ne yaptı CHP? Hemen kendi gündemine döndü. O yüzde 35’lik oyu, baskı unsuru olarak kullanamıyor. Millet ittifakına oy vermiş seçmenlerin de bugünkü olup bitenlere rıza gösterdiklerini düşünmüyorum. Araştırmalarımızda da yüzde 30 oranında itiraz ettiklerini görüyoruz. Adaletsiz bulanlar, millet ittifakı tarafında da var. Daha kendi seçmenini yönetemeyen, bir araya toplayamayan, daha kendi seçmeninin enerjisini yansıtamayan siyasi hareket, belki şimdi ikiye üçe bölünecek. Herkes kendi derdine ve cephesinin derdine düşmüş durumda.”
HALK, BELEDİYE YÖNETİMİNDE GÜVENİYOR ANCAK…
Yapılan anket çalışmalarının sonuçlarıyla duruma açıklık getiren Ümit Yaldız, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İzmir’de yaptığımız her araştırmada AK Parti bu ülkeyi yönetebiliyor mu, CHP veya bir başka muhalefet partisinden bu ülkeyi kim daha iyi yönetebilir, sorusunu sorduk. Türkiye’nin sorunlarını kim çözer’i sorduk. Şöyle bir gerçekliğimiz vardı; ilk cevap, hiçbiri yönetemez oluyordu. Yüzde 30-33 arasında çıkardı bu kesim. Türkiye’nin sorunlarını iktidar mı çözer, muhalefet mi diye soruyoruz, “Hiçbiri” yanıtını alıyoruz. İzmir de bile “muhalefet çözer” diyenlerin önündeydi, hiçbiri diyenler. Türkiye genelinde yapılmış güvenilir bir araştırma önüme düştü. Türkiye’nin sorunlarını kim çözer? Yüzde 33-34 bandında “Hiçbiri”, yüzde 27 “AK Parti”, yüzde 17 “CHP” çıkmış. Buradan geri dönelim. CHP’li kurmaylar, biz birinci partiyiz diyorlar ya… Yüzde 25 oy alanlar, belediye başkanları ve adaylarıdır. Ankara’da Mansur Yavaş’ın aldığı yüzde 60… Manisa’da Ferdi Zeyrek’in aldığı yüzde 57… Halk şu noktada karar verdi: Şu aday benim kentimi yönetebilir mi? Evet, yönetebilir dedi ve gitti oyunu verdi. Peki CHP bu ülkeyi yönetebilir mi? Orada hayır diyor. Seçmen, CHP’li belediye başkanlarının başarılı olacağına güveniyor, onay veriyor. Bunun altında çeşitli faktörler var elbette. CHP, yüzde 35’i yerel seçimde aldı, bir kere bunun altını çizelim. CHP, “CHP Türkiye’yi yönetebilir mi?” sorusunda İzmir’de bile sınıfta kalmıştır. CHP yüzde 40 alabiliyor ama yönetebilir oranı yüzde 20’lerde. İzmir’de bile CHP’lilerin, benim partim ülkemi yönetemez duygusu var, sizin önce bununla savaşmanız lazım, bu noktada bir hamle yapmalısınız. Bunu her fırsatta söyleyip durmaktan dilimde tüy bitti. Fakat bunu görmezden geliyorlar. Senin bu ülkeyi yönetebileceğini düşünenlerin oranı yüzde 17… Gel, bu oranı, bu algıyı yükselt! Bunu da ayrışmadan, bir arada durarak, ülkenin gerçek dönemine dönerek başarabilirsiniz. Ülkenin gerçek gündemi, semt pazarlarındadır. 30 Haziran bir sınavdır CHP için… CHP, 31 Mart’ta elde ettiği orana kanmamalı. Ülkeyi yönetebilirlik algısı üzerinden çalışmak zorundasın. 20 küsur yıldır iktidarın ülkeyi yönetebileceğine inananlar yüzde 20… İktidar partisi o kadar dayak yemişken böyle. CHP’nin bu ülkeyi yönetebileceği oranının, onun da altında olması düşündürücüdür.”
YENİ KABİNEDE İZMİR’DEN BİR YA DA BİRDEN FAZLA BAKAN OLUR MU?
Gazeteci Fatih Yapar, Vali Yardımcıları ve kaymakamların yerlerinin, yaz gelmeden değiştirildiğini, emniyet müdürleri kararnamesinin hazırlanıyor olduğunu hatırlattıktan sonra, “Kabine değişikliği olacağı da konuşuluyor. Kabinede İzmir’den bu sefer bakan olur mu?” diye sordu.
Yaldız’ın detaylı yanıtı şöyle oldu:
“Kabine için toto yapıyorlar, sosyal medyada. AK Parti kurultayı öncesi de kabinede değişiklik beklentisi vardı. Sonuç itibariyle bunun bir takvimi yok. Sayın Cumhurbaşkanının canı ne zaman isterse, o zaman olacak. Bir gece ansızın da olabilir, Eylül ayında da olabilir, Kasım’da da olabilir. Beyefendi ne zaman uygun görürse olacak. Türkiye, beyefendinin uygun gördüğü şekliyle, uygun gördüğü ritimde yönetiliyor netice itibariyle. Bu gerçekle yüzleşeceğiz. Niye Haziran? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. Atamalar oldu, oluyor ve bunlar süreçten bağımsız değildir. Şahin karakterler gider, güvercin karakterler gelir. Kabine meselesine gelirsek… Kabinede kimin olduğu olmadığı beni zerre kadar ilgilendirmiyor.”
ADALET BAKANINI GÖRÜNCE, KANAL DEĞİŞTİRİYORUM, ÇÜNKÜ…
“Bir gazeteci olarak, Kartalkaya yangını olmasaydı, Turizm Bakanını da bilmiyor olurdum herhalde muhtemelen. Pandemi döneminde sağlık bakanını biliyorduk ama bugün itibariyle kabine üyeleriyle hiçbir alakam yok. Çok sık istifaya davet edildiği için bir de Milli Eğitim Bakanını biliyorum. Eskiden yaptıkları eserleriyle, varlıklarıyla, siyasi ağırlıklarıyla, uzun görev süreleriyle bilinirdi bakanlar. Her birinin siyasi ağırlığı vardı. Cumhurbaşkanı, bakanları çeşitli illere aday yapıyor, vatandaş o bakanları tanımıyor ki. Çünkü alameti farikaları yok. Hepsi, sayın cumhurbaşkanının birer küçük kopyasını oynuyorlar. Üslup olarak, dil olarak da öyle. Adalet bakanını gördüm mü ekranda, hemen kanal değiştiriyorum. Çünkü yaptığı açıklamaların adaletle hiçbir ruhu yok. Tamamen yasak savma, konuşmuş olmak için konuşuyor. Bu ülkede o kadar iz bırakan adalet bakanları, içişleri, sağlık bakanları oldu ki. O kırmızı plakanın bir şahsiyeti vardır ama bugün yok. Kabinede İzmir’den birisi olacak mı? Bunu takip ederim. 3,5 yıldır kabinede İzmirli birisi yok. Bu İzmir için bir sorundur. Cumhurbaşkanı, Bekir Pakdemirli’den sonra kabinesinde bir İzmirliye yer vermedi. Kaldı ki, Pakdemirli’nin de ne kadar İzmirli olduğunu tartışabiliriz. Tarım Bakanlığı’ndan affını isteyen Pakdemirli’nin ardından, 1 milyon oy aldığı İzmir’e bir koltuk bile vermedi. Konya’ya 4-5 koltuk verdi. Bartın’a bile bir koltuk veren Cumhurbaşkanı, İzmir’e bir koltuk vermedi. Bunu istiyoruz, İzmir olarak buna hakkımız var, talebimiz var. Bunu takip edeceğiz elbette.”
KENTİN ANKARA İLE BAĞININ GÜÇLÜ OLMASI GEREKİR
Fatih Yapar, İzmir’in Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olması nedeniyle bir Anadolu kenti gibi temsil edilmesinin söz konusu olmaması gerektiğine vurgu yaptı. Eskiden bakanların, milletvekillerinden seçildiğini, bugün ise teknokrat bir yapının söz konusu olduğunu hatırlatan Yapar, “Üniversitesi olan milli eğitim bakanı, hastanesi olan sağlık bakanı yapılıyor. İzmir’den kimse olmayınca kabinede, şehir, iletişim kuramıyor. Milletvekilleri, bürokratlar yetmiyor. Güçlü olan karakter milletvekili, genel başkan yardımcısı kimse, onun ağırlığı ya da etkisi, gücü, makamı ne kadar güçlüyse, İzmir o kadar muhatap alınıyor. Onun dışında muhatap alınmıyor. 10 yıllık bir genel başkan yardımcısı güçlü bir insan olsa, İzmir’den gelecek talepleri tek hamlede ilgili yerlere iletme şansı oluyor. Böyle olmazsa patinaj yapılıyor. Makamda sizi savunacak insan sayısı, sizin gücünüze değil, sizi refere eden, sizin adınıza bir şey isteyen kişinin ağırlığı kadar ciddiye alınıyor. Bu noktada temsilci düzeyi kadar artarsa, kent de iletişimsel olarak Ankara’ya o kadar güçlü bağlı oluyor” açıklamasında bulundu ve “Kabinede İzmir’den kimler olabilir?” diye sordu.
İZMİR’DEKİ BU İHMAL EDİLMİŞLİK, EN AZ İKİ KOLTUKLA GİDERİLEBİLİR
Ümit Yaldız, şunları söyledi:
“Kabinede kimler olabilir, kısmı çok önemli. Kabinedeki koltuk sayısının da artırılması bekleniyor. Sadece rotasyonla kalınmayacağı, ek bakanlıkların da gündeme gelmesi bekleniyor. Ben İzmir’deki bu ihmal edilmişliği en az iki koltukla giderilmesi yönünde bir talepte bulunuyorum. Hamza Dağ, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak ikinci çevre yolu vaadinde bulundu ve Hamza Dağ, İzmirlilerden 1 milyon oy aldı. 1 milyon oy almış bir partinin adayının vaadi bile hükümet programına giremedi. Hükümet programına alınması için de bakanlıklarda bir ya da iki İzmirli isim olmalı. İktidar partisinin çekirdek kadrosunun İzmir’e sağlıklı bakışının olmadığını senelerdir anlatıyoruz ama icracı bakanlıklar üzerinden bu bakış hafif şaşı olduğunda, İzmir de size şaşı bakıyor ve ara açılıyor. Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanıyken İzmir’den vekil oldu, 35 proje vaat etti, çok büyük icraatlara imza attı. AK Parti’nin oyu 1 milyona kadar çıktıysa, Binali Yıldırım’ın yaptığı işlerle oldu. CHP’liler ne diyor? İzmir 10 veriyor, 1 alıyor, İzmir’e kamu yatırımı yapılmıyor! İzmir’e kamu yatırımı yapılmadığı iddiası doğru. Yeterince yapılmıyor. İzmir’e yatırımların gelmesi için kabinede birden fazla İzmirlinin yer alması gerekiyor. Kabinede birden fazla İzmirli bakan olsun ki, bundan İzmir kadar Aydın, Manisa, Çanakkale, Balıkesir, Denizli de fayda görsün. Hamza Dağ, kabine için hala olması gereken bir isim olarak önümüze çıkıyor. Mehmet Kasapoğlu, eski bir bakan olarak kabinede yer alabilir. Nükhet Hotar’ın büyükelçilik görev süresi doldu, onu hareketli görüyorum. Temaslarda bulunuyor. Kültür ve turizm bakanlığı ile spor bakanlığı için adı geçiyor.”
BİLAL SAYGILI, TİCARET BAKANI OLABİLİR
Fatih Yapar, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’nın adının da Ticaret Bakanlığı için geçtiğini duyurdu. Şimdiki Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın da MÜSİAD kökenli olduğunu belirten Yapar, “Bilal Bey’in böyle bir hayali vardı zaten. Bilal Erdoğan’a da yakın bir isim. Bu durumda Bilal Saygılı bir sürpriz yapabilir” ifadesini kullandı. Ümit Yaldız ise bugüne kadar bir İl Başkanının bakan yapılmadığını hatırlatarak, “Böyle bir şey şimdiye kadar görülmüş bir şey değil ama Bilal Saygılı ile ilk olabilir. Binali Yıldırım’ın da aktif siyasete döneceği konuşuluyor” dedi. Yapar, Bekir Pakdemirli’nin yeniden görev beklediğini de dile getirdi.
CUMHURBAŞKANI YETER Kİ İSTESİN, TEKNOKRAT BULMAKTA ZORLANMAZ
Ümit Yaldız, bu isimlerin bir şekilde partiyle yakın alakalı isimler olduğuna vurgu yaptıktan sonra teknokratların bakan yapıldığı gerçeğine dönerek şunları söyledi:
“İzmir ve Ege, teknokrak konusunda zengindir. Eğer Cumhurbaşkanı da bu yöndeki talebi olumlu karşılarsa, isim bulmakta zorlanmaz. İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli gibi isimlerimiz var. Mahmut Özgener, kabineye yakışır ama önce şu futbol işine el atsa diyorum. Türkiye’de Futbol Federasyonu’nda çok ciddi bir yönetim krizi var. Futbolda büyük adaletsizlikler ve isyanlar oldu. Federasyon çok kötü yönetiliyor. Mahmut Özgener’in federasyon deneyimi de var. Futbolu tarafsız yönetebilecek isimlerden birisidir Özgener. Benim gönlümden geçen Mahmut Özgener için, Futbol Federasyonu Başkanlığıdır.”
BELEDİYE BAŞKANI TUGAY’A MAAŞ VERDİĞİ KİŞİLER DIŞINDA İLK DESTEĞİ ÖZGENER VERDİ
Fatih Yapar, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’in, kentsel dönüşüm için hükümetten beklenen kredinin imzalanması ve Büyükşehir’e verilmesi gerektiği yönündeki açıklamasını gündeme taşıdı. Yapar, “İzmir Ticaret Odası Başkanı sıfatıyla kentsel dönüşüm konusunda hükümetten beklenen kredi var. Krediyi verin, kentsel dönüşümü yapalım, deniyordu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a bu konuda önemli ve kritik destek , İzmir Ticaret Odası Başkanından geldi. Şunu söyleyebilirim ki, ilk defa Cemil Tugay, kendi benliği ve atadığı adamlar dışında bir kişiden ilk kez kalpten, gönülden destek gördü” dedi.
Ümit Yaldız, bu açıklamanın çok kıymetli olduğuna vurgu yaparak şu değerlendirmelerde bulundu:
“Özgener’in bu görüşü, sadece Özgener’in görüşü de değil. Bunun ötesinde Mahmut Özgener, son yıllarda İzmir’de TOBB’a bağlı meslek odalarının yapılanmasında fiili liderlik ediyor. Özgener’in bu görüşü aslında diğer meslek odası yapılarının da görüşü sayılır. Kentli olarak bu söylemden dolayı çok mutlu oldum. Aziz Kocaoğlu döneminde o birlik beraberlik sağlanamamıştı. Aziz Kocaoğlu, İzmir Ticaret Odası’nın o dönemki başkanı Ekrem Demirtaş ile davalık bile oldu. Esnaf Birliği ile arası iyi değildi. İzmir Büyükşehir’in hükümetten en önemli taleplerinden biridir, kentsel dönüşüm için o uluslararası kredi…. 350 milyon euroluk bir krediydi sanırım ve İzmir depremi sonrası çıkmıştı. Bu kredi için külliyeden henüz izin çıkmadı. Bu krediden onaylanması konusu, AK Parti İl Başkanı Bilal Saygılı ile Büyükşehir Başkanı Cemil Tugay’ın birlikte gittikleri Ankara ziyaretinde de masadaydı. Bu kredinin onaylanması için İZTO’nun çağrısı çok kıymetlidir.”
HER ŞEYİ EYYÜP KADİR İNAN’A YÜKLEMEK DOĞRU OLMAZ
“Cumhurbaşkanlığı o krediyi neden imzalamıyor? Çünkü bu kentin bakanı olsa, o bakan bu konuda ikna edildikten sonra pekala Cumhurbaşkanını ikna ederdi. Bu konuyu hep konuşuyoruz ama İzmir’in gündemi buradan Manisa’ya gitmiyor. Yıllardır AK Parti’den Hamza Dağ da vaat etti, Mehmet Kasapoğlu da vaat etti ama Karşıyaka Stadı’nın tahsisinin henüz imzalanmadığını duydum. Her şeyi Eyyüp Kadir İnan’a yükleyemezsiniz. Eyyüp Bey partiye mi baksın, İzmir’in bu sorunlarıyla mı boğuşsun, ne yapsın. Bu anlamda bir veya iki kırmızı plaka, onların yükünü hafifletmekle kalmaz, gücünü de artırır. İzmir’in nüfusu, ekonomiye katkısıyla en az iki bakanı olmalı İzmir’in diyorum. Çıkmış bir kredinin kullandırılmaması da Karşıyaka Stadı’nın hala tahsisinin imzalanması da ciddi sorunlardır. Körfezde balık ölümleri yeniden başladı. Dolayısıyla İzmir’in sorunlarının en tepeye ulaştırılması ve ulaştıracak bakanların olması gerekiyor. En tepeye sorunlar aktarılmadan yaprağın kımıldaması mümkün değil. Hangi koltukta kim olmalı ile ilgilenmiyorum, İzmir’in kaç bakanlıkla temsil edileceğiyle ilgileniyorum. İzmir yine sıfır mı çekecek? Yoksa İzmir’e bir veya birden fazla şans verilecek mi? Bekleyip göreceğiz”