Yerel Yönetimler

İki usta kalem, Çiğli Arıtma’daki ihaleyi yorumladı: “Özelleştirme değil taşeronlaşma”

İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nin 36 aylık işletilmesinin Alkataş İnşaat isimli firmaya ihale ile verilmesini yorumladı. Yaldız, “bunun adı özelleştirme olmaz; taşeronlaştırma” derken Yapar, “Bu aslında bir personel özelleştirmesi. Şirket, insan maliyetinden tasarruf yapacak, her şeyden önce… Diyelim ki orada 10 makine mühendisi var. Şirket diyecek ki, bana 10 makine mühendisi lazım değil, 2’si yeter, diyecek" dedi.

Abone Ol

EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SonSöz TV’de yayınlanan programda Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nin işletmesinin özel bir firmaya ihale yoluyla verilmesini değerlendirdi.

Programda, tesis işletmesinin 3 yıllığına devredilmesinin yaratacağı handikaplar ele alındı.

ARAŞTIRDIM, KURUMDAN DOĞRU DÜZGÜN BİR CEVAP GELMEDİ
Araştırmacı Yaldız yaptığı değerlendirmede “Bu işe çok kafa yordum. Belediyeden yapılan tüm açıklamaları da takip ediyorum, okuyorum. Bir kere, neden, diye kocaman bir soru var. Neden özelleştirildi? Özelleştirmeye, AK Parti döneminden aşinayız. Özelleştirme demek, satış demektir! Gerçek manada satış yok ama algı bu yönde işliyor. Çiğli’deki ileri biyolojik arıtma tesisi, bir özel firmaya verildi, 1,9 milyar liraya… Belediye buradan para mı alacak, para mı verecek? Araştırdım, kurumdan doğru düzgün bir cevap gelmedi. Özelleştirme budur, para almayı gerektirir. İzmir Limanı özelleştirilse, devlet para almayacak mı? Para mı verecek? Madem parayı ihaleyi kazanan şirket alacak, o zaman bunun adı özelleştirme olmaz; taşeronlaştırma olur! Bir kere kavramı doğru yere koyalım” dedi.

BUNU BAŞARIYMIŞ GİBİ GÖSTERİYORLAR

Yaldız şunları söyledi:

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 22 yıldır başarıyla yaptığı ortada. Ne kadar başarılı olduğuna dair onlarca haber servis etti. Büyükşehir, 22 yıldır başarıyla işlettiği bu işletmeyi, hangi gerekçeyle taşeronlaştırdıklarını kamuoyuna açıklamıyorlar. Gerekçe nedir? Verilen 1,9 milyar lira neyi kapsıyor? İşin kapsamı nedir? Pompa istasyonları dahil mi? Çıkan çamurun taşınması dahil mi? Yoksa oradaki personeli mi kapsıyor sadece? Buradaki işletme gideri daha mı yüksekti, 1,9 milyar liradan? Mesela, işletme giderimiz 3 milyar liraydı, biz bunu 1,9 milyara yeni firmaya verdik, belediyenin 1,1 milyar lira karı var, diyebilirler. Bunu da demiyorlar. Sadece, özelleştirildiğini ifade ediyorlar. Bunu da başarıymış gibi gösteriyorlar.

İZMİR BÜYÜKŞEHİR, TAŞERONLUĞU BİTİREREK TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLMUŞTUR

Aziz Kocaoğlu, bu kentte yüzde 57 oranında oy aldı, 2009 yılında… Kocaoğlu’nu yüzde 57’ye taşıyan bir tanesi, Büyükşehir Belediyesi’ndeki taşeronlaşmayı bitirip sendikalaşmanın önünü açmasıydı. CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi, taşeronlaşmaya mı dönüyor? Gereksiz bir dönüş! Ciddi bir şekilde endişeliyim bu konuda. Özel sektör kar peşindedir, kazanacağı paranın peşindedir. İzmir körfezi kokmş, kokmamış, çevre şöyle kötü olmuş, böyle kötü olmuş, umurunda bile olmaz. Kimyasalları, zarara uğramamak için belki az verecek, belki hiç vermeyecek, körfeze salacak arıtmaya gelen suyu… Kim denetleyecek? Büyükşehir’in en başarılı olduğu bir iş, neden taşere edildi? Buradan sormak istiyorum; yarın hangi iş taşere edilecek? Yarın ESHOT’umu özelleştireceksiniz? Metroyu mu özeleştireceksiniz? Hangi görevinizi taşerona bırakacaksınız? İzmir Büyükşehir Belediyesi, sendikalaşmanın önünü açarak, taşeronluğu bitirerek Türkiye’ye örnek olmuştur. Bu değişim, hem Deniz Baykal, hem de Kemal Kılıçdaroğlu tarafından tüm Türkiye’ye anlatıldı. CHP’nin bugünkü yerel seçimlerdeki başarının altında az da olsa bunun payı vardır. Ben bu taşeronlaşmayı anlayamadım arkadaş”

BU ASLINDA BİR PERSONEL ÖZELLEŞTİRMESİ

Gazeteci Fatih Yapar ise konunun hem işletme hem personel yönetimi konusunda değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Yapar şunları söyledi:

“Bu aslında bir personel özelleştirmesi. Diyelim ki orada 5 çevre mühendisi var, 10 makine mühendisi var. Şirket diyecek ki, bana 10 makine mühendisi lazım değil, 2’si yeter, diyecek. Kimya mühendisi 8 mi, onu da mesela 2’ye düşürecek. Çünkü şirket, insan maliyetinden tasarruf yapacak, her şeyden önce. Bu bir…

Gelelim yapacağı işe… Arıtma tesisisin çalışmasına yönelik işler yapacak. Zaten iki sene önce, Soyer döneminde, 1. Faz, 2. Faz, 3. Faz’ın tamamını o günün parasıyla 200 milyon, bugünün parasıyla 1 milyar liraya ihale ederek tamamının bakım ve onarımı yapıldı. Özelleştirme kapsamında bu işi alan firma, tecrübeli bir firma; 4. Faz’ın ihalesine de girmişti. Orada yapılacak işler var; kimyasal kullanımı, çamurla suyun ayrıştırılması, çökertme havuzunda yapılan işler… Kullanılan kimyasallar, çok ciddi rakamlara alınıyor. Çok büyük bölümünde firmanın alacağı kimyasallarla, firmanın kullanacağı zorunlu ürünler, burada yok! Birisi oturmuş; İZSU burayı işletirken şu şu kimyasalları kullanıyordu; deyip ürün listesi çıkarıyor. Firmanın da normalde o kimyasalları kullanması gerekmiyor mu? Firmayı kim kayırıyor? Yapacağı işler bölümüne bu kimyasalları neden koymadınız? Siz niye ayrıca kimyasal ihalesine çıkacaksınız? Oradaki en büyük probleme gelelim. Suyu çamurdan ayırdıktan sonra çamur ne yapılacak? Günlük, 4. Faz ile beraber 800-900 ton arasında günlük çamur çıkıyor. Bu çamuru taşıma işinin ihalesini ayrı yapıyorsunuz. Kurutma tesisi çalışmıyor. Çamuru bu firmanın taşıması gerekiyor öyle değil mi? Arıtmayı madem bu şirket çalıştırıyorsa, ortaya çıkan çamurun bertarafını, değerlendirmesini de bu firmanın yapması lazım. Siz bunu neden ayrıca bir taşıma ihalesiyle beraber bertaraf yapan firmaya ayrıca ihale ediyorsunuz? Bu çamur ve bertarafını, neden bu işi yapanların alanına koymuyorsunuz? Elektrik ödemesi var; her ay ortalama 250 milyon lira elektrik faturası ödüyor. İhaleyi alan firma, elektrik faturasını neden ödemiyor?”

BECERİKSİZLİĞİN KABULÜ!

Yaldız ise şunları söyledi:

“Kimyasalları kullanma, personelin yarısını çalıştırma, 90 personeli 40’a, 30’a düşür! Ee firma, 2 milyar lirayı neye dayanarak alacak? Kafa karıştırıcı bir iş bu… CHP’nin ve sosyal demokrat belediyeciliğin anlayışını terse çeviren, taşeronluğu Büyükşehir’e yeniden döndüren, döndürme kaygısı taşıyan bir iştir bu. O arıtmanın sağlıklı işletileceğine dair de ciddi soru işaretleri oluşturmuştur. Özel şirket, tabii ki karlılığa önem verir.

Kamuoyunu şu şekilde bilgilendirmiş olsalardı; pompa istasyonlarından başlayarak, çamuru dahil olmak üzere sorumluluğu alarak, bütünsellik olsaydı, belki anlaşılabilirdi bu özelleştirme dedikleri taşeronlaşma. 22 senedir başarıyla yaptığınız, övündüğünüz işi taşere ettiğinizde, bu aynı zamanda, biz bu işi beceremiyoruz anlamına da gelir. Böyle bir beceriksizlik varsa, bunun kabulü anlamına da gelir. İZSU’nun kayıtlarına bakın, bu şirketleri cebinden çıkaracak tecrübe ve birikime sahip olduğunu görürsünüz. Sonuç itibariyle, bir yere oturmuyor bu özelleştirme. Umarım devamı gelmez, belediyenin başka birimlerine sirayet etmez. Anlayış olarak kesinlikle doğru değil. Taşeronlaşmanın, emek sömürüsünün önünü açmak doğru değil.