Yusuf TOMRUK/EGEDESONSÖZ - Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi'nin eski Belediye binasındaki toplantı salonunda düzenlen konferansa Devlet eski Bakanı Işılay Saygın ve Yılmaz Karakoyunlu, İzmir eski Milletvekili Türkan Miçoğulları, İzmir Kadın Kuruluşları Birliği(İKKB) Başkanı Emel Denizaslanı, Kadın Meclis Üyeleri Derneği(KAMED) Başkanı Ayşe Akın konuşmacı olarak katıldı. İzmir eski Milletvekili Canan Arıtman ise eşinin rahatsızlığı nedeniyle konferansa katılamadı.
Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi Başkanı Metin Öney yaptığı açılış konuşmasında kadın ve erkeklerin ülke yönetiminde omuz omuza olmalarını gerektiğini belirterek, ‘‘Zor günler geçirdiğimiz bu dönemde bu birlikteliğe çok ihtiyacımız var’’ dedi.
Konferansta ilk konuşmayı İzmir eski Milletvekili Türkan Miçoğulları yaptı. Miçoğulları ‘‘Kadınlar Meclis’te çok azlar. Şunu düşünmeliyiz kadınlar ne yapmalılar ki daha çok temsil edilsinler. Aynı zamanda erkekler de düşünmeli ne yapmalıyız ki siyasette kadınlar artsın. Kadınlarımız siyasete milletvekili olmak için değil, ülkeye ve kadınlara hizmet için girmelidirler. Buradan İzmir’in kadın milletvekillerine sesleniyorum. Hangi partiden olursanız olun, önceliğinizi kadın haklarına verin’’ diye konuştu.
HAKİMLER DAHA CAYDIRICI CEZA VERMELİ
Konferansta konuşan, Devlet Eski Bakanı Işılay Saygın 25 yaşında Buca Belediye Başkanı seçildiğini belirterek bir anısını anlattı. Saygın ‘‘25 yaşında belediye başkanı seçildim. Bir çalışanım vardı adı Sami’ydi. Sürekli alkol alıp karısını dövüyordu. Kadın gelip bana şikayet ediyordu. Bende sürekli kızıyordum. Ben kızdıkça, karısını daha çok dövüyordu. En son bir akşam beni uyandırdılar. Sami karısı tarafından satırla öldürüldü. Kadın daha fazla dayanamadım dedi. İlerleyen süreçte bakan olduktan sonra ilk işim aile içi şiddeti önlemek için çalışmaya başladım. 100’e yakın kadın derneği ve 14 üniversite ile ortak çalışmalar yaptım. 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu’nu güçte olsa ANAP-DSP koalisyonu zamanında çıkardık. 98 yılına kadar bir kadın şiddet gördüğü zaman polis gelip bir şey yapamıyordu. Aile içi olay karışamayız diyordu. Bu yasayla işlem yapabilir hale geldi. Ama gelinen süreçte görüyorum ki bugün Amerika’daki konferansa katılan sayın bakanımız da hala aynı şeylerle uğraşıyor. Kadına şiddeti önlemeye çalışıyor. Hala bir ilerleme sağlayamadık. Bugün Sayın Başbakan ‘televizyonda 18 yerinde bıçaklanan kadın nasıl serbest kalır anlamıyorum’ diyor. Burada hakimlerimize iş düşüyor. Verecekleri cezalar ne kadar caydırıcı olursa, bu şiddet o oranda azalır. Bence sorunu çözmemizin yolu ailelerin eğitilmesinden geçiyor. Ben bakanlığım boyunca bununla uğraştım. Hala uğraşılıyor. Çocukların yetiştirilme tarzını değiştirirsek kadına şiddetin önüne geçebiliriz. Bir daha ki 8 Mart’ta umarım başka konulardan bahsederiz’ diye konuştu.
KADINLAR İSTATİSTİK OLMAKTAN ÇIKMALI
Devlet Eski Bakanı Yılmaz Karakoyunlu ise kadının siyasetteki yerini tarihi bir perspektifle ele alarak kadınların Osmanlı’da siyaseti tamamen ellerinde tuttuklarını padişahlardan daha ön plana çıktıklarını söyledi. Karakoyunlu durumun parlamenter sisteme geçilmesiyle değiştiğini belirterek ‘‘1. Ve 2. Meşrutiyette kadınların parlamentodan uzakta kaldı. Ama çok mücadele ettiler. Enver Paşa’nın yakasına yapışan temizlik taburunun başı Şevkiye Hanım ‘Benim Naciye’den ne farkım var’ diye sitem etmiştir. Naciye Enver Paşa’nın eşidir. Mustafa Kemal’in talimatıyla ilk kadın milletvekilleri 1935 yılında Meclis’e girdiler. 17 kişiydiler, ara seçim sonrası 18 oldular. Bu tarihten sonra kadın milletvekili sayılarında sürekli bir dalgalanma olmuştur. En demokratik Anayasa olarak kabul edilen 1960 Anayasası sonrası seçimlerde meclise iki kadın milletvekili girmiştir. Üstelik meclise giren kadınlar eş, dost ve akraba kontenjanından olmuştur. Bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum, görmemiz gereken bir gerçek olarak söylüyorum. Kadınların Meclis’e girmeleri istatistiksel olarak değerlendirilmemelidir. Kadınlar fiilen mecliste yer almalıdırlar. Daha etkin olmalıdırlar. İsim vermek istemiyorum. Bakanlığım döneminde kadınlarla ilgili konuları tartıştığımız zaman Meclis’te olmak yerine çay kahve içen arkadaşlarımız vardı. Kadınlar Meclis’re fiilen ve hukuken var olmalılardır. Kendilerini istatistik olarak değerlendirilmekten kurtarmalılardır’’ diye konuştu.
ADAY OLAN KADINLARI DESTEKLEYECEĞİZ
KAMED Başkanı Ayşe Akın ise, kadınların siyasetteki temsil oranlarının 78 yıl öncekinin de gerisinde olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘‘Bugün 2986 belediye başkanından 26’sı, 35 binden fazla muhtarın sadece 65’i kadınsa bunu oturup bir düşünmemiz lazımdır. Biz siyasi partilerin 3’te 1 kota politikalarından memnunuz. Bu yerel ve genel seçimlerde dernek olarak bu kotanın temsile yansıması için aday olan kadınlara destek olacağız. Onlarla toplantılar düzenleyip siyasi partilerle bir araya gelmelerini sağlayacağız. Kadınların hem siyasette hem de idari yönetimlerde en az 3’te 1 oranında temsil edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz’’ diye konuştu.
ERKEKLERDEN ALACAKLARIMIZ VAR
İKKB Başkanı Emel Denizaslanı ise Siyasi partilerde şöyle bir durum var 70’e 30 gibi. Ancak bunun Meclis’e yansıma oranı yüzde 2-3’tür. Kadınlar bu sistem içinde istatistiksel olarak kabul gören bir hata oranı kadar temsil edilmektedirler. Bizim erkeklerden alacağımız var. Bu sistemdeki hataların nedeni biz değiliz. Siyasete soyunan her kadın çok cesurdur. Desteklenmesi gerekir. Ama kadın siyasete soyunduğu zaman ilk darbeyi genelde ailesinden yer. Toplum tarafından kadına yüklenmiş sorumluluklar yakasını bırakmaz. Ben iki kere adaylık süreci yaşadım. Erkekler tarafından sürekli yeterliliğimi sorgulandı. Ama ilkokul mezunu bile olduğu şaibeli, sırf aşiret bağlantıları olduğu için bakanlık yapan erkekler var oldu bu ülkede. Şu an meclisteki kadınlara bir bakın birçoğunun akademisyen veya yüksek eğitimli olduğunu düşünürsek, bu konuda da kadınlara çifte standart uygulandığını düşünüyorum. Ayrıca kadının toplumdaki yerini düzeltmek istiyorsak ders kitaplarından başlamalıyız. Benim okumayı öğrendiğim zamanlarda ‘Ana Bana Top al’ gibi fişlerimiz vardı. Ama şu an ders kitaplarımızda anne hep evi derleyip toparlayan, yemek yapan birey olarak gösterilirken erkek gazete okuyan, çalışan eve para getiren birey olarak çocuklarımızın beynine işleniyor’ diye konuştu.