İZMİR – Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak Egeli Sabah Gazetesi’ne konuk olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır'da görev yaparken faili meçhul cinayetler, KCK ve Habur gibi soruşturmalarla tanınan Kavak, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyonla ilgili konuştu.
Kavak, "Dürüst bürokrat korkmasın. İşini yapsın. Gayri meşru işlere bulaşanlar, şahsi menfaat peşinde koşanlar korksun. Bazıları başarısızlığının gerekçesi olarak davamızı gösteriyor. 'Ne yapalım her işimize soruşturma açılıyor. Çalışamıyoruz' diyorlar. Bu doğru değil. Yargı görevini yapıyor" şeklinde konuştu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu "397 yıl hapsim isteniyor. Fakat ben dışarıdayım. 6 yıl ya da 12 yıl hapsi istenenler cezaevinde. Ben vicdanen rahatsızım" dedi. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Vicdanen rahatsız olabilir. Doğaldır. Ama Aziz Kocaoğlu ile ilgili düşüncem tutuklanmasının doğru olmayacağı yönünde. Çünkü operasyon yapıldığında yurt dışından kendisi geldi. Dolayısıyla da kaçma şüphesi olmayan bir insan ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı. İzmir halkının sevgisin kazanmış bir insan. Bu tabii ki benim kişisel görüşüm. Bu sebeple Aziz Kocaoğlu'nun tutuklanmaması gerektiğini düşündüğüm için en başta gözaltına alınmasını uygun bulmadım. Gözaltına alınmadı ve tutuklanmadı. Çok açık ve net söylüyorum. Daha önce de söyledim. Kendi iç dünyasında bundan rahatsızlık duyuyor olabilir. Ona bir şey diyemem. Fakat biz böyle düşünüyoruz.
Aziz Kocaoğlu'nun bu durumu yargıya güvensizliği getirmiyor mu?
Tam aksine..Aziz Kocaoğlu'nun tutuklanmamış olmasının İzmir kamuoyunda olumlu yönde etki yaptığını düşünüyorum. 'Adalet istiyoruz' diyenler belli kesimler. Bunların çoğu sanık yakınları ya da sanıkla bir şekilde irtibatı olan insanlar. Bir de şu var. Tutuklanan insanların ocağına bir ateş düşüyor. O kızgınlıkla öfkeyle slogan atıyorlar. Bu manada onları da yadırgamıyorum. Demokratik bir anlayışla karşılıyorum. Bu sebeple yargıya olan güvene olumsuz etki yapacağını düşünmüyorum. Tam tersi yönde etki yapacağını düşünüyorum.
Büyükşehir Belediyesi'ne düzenlenen operasyonun ardından bürokratlar arasında 'Tutuklanırım' korkusu başladı. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Biz durup dururken hiç kimseye soruşturma açmıyoruz. Kamu davası açmaya yetecek kadar delil bulduk. Biz iddia sahibiyiz. Şimdi mahkeme bu iddiamızla bir yargılama yapıyor. Şüpheli taraflar da savunmalarını ortaya koyacak ve mahkeme bir karar verecek. Bizim iddiamız ne kadar gerçek ne kadar değil ortaya çıkacak. Bunu zamanla göreceğiz. Genel olarak söylüyorum. İzmir'de 30 tane belediye var. Kaç tane belediye bizde yargılanıyor? Çok azı. Belediyelerde onlarca çalışan var. Müdürler var. Kaç tanesi bizde yargılanıyor? Çok azı bizde yargılanıyor. Kamunun menfaatine çalışan insan hakkında soruşturma açmayız. Şunu demeye çalışıyorum. Dürüst bürokrat korkmasın. İşini yapsınlar. Dürüst olmayan korksun. Gayri meşru işlere bulaşanlar, şahsi menfaat peşinde koşanlar korksun. Ben Başsavcıyım. Meslek hayatım boyunca ben de 20-30 kez şikayet edildim. Bir kamu görevlisi hiç şikayet edilmeden işini yapıyorsa orda işler iyi gitmiyor demektir. Hiç şikayet edilmeyenler, inisiyatif almayan dürüst ama tembel bürokrat tipidir. Ben belediye başkanlığı yapacağım ve hiç şikayet edilmeyeceğim. Kusura bakmayın orada işler düzgün gitmiyordur. Bazıları başarısızlığının gerekçesi olarak davamızı gösteriyor. 'Napalım her işimize soruşturma açılıyor. Çalışamıyoruz' diyorlar. Doğru değil. Yargı görevini yapıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi denetimleri kapsamında 85 milyonluk harcamalar ve işler nedeniyle Sayıştay tarafından ifadeleri alınan 95 bürokrat suçsuz bulundu. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Ne güzel. Biraz önce dediğim gibi dürüst çalışanlar korkmasın. Mutlu oldum. Bugün imar müdürü bir sürü işleme imza atıyor. Fen müdürü de aynı şekilde. İmza attığı tüm işlemlerden yargılanmaz ama 2-3 tanesinden yargılanır. Sayıştay gelir bütün işlemlere bakar. Orada aklanır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi dışında da bazı ilçe belediyelerine yönelik şimdilik kamuoyuna açıklanmayan soruşturmalar sürdürüldüğüne dair bir söylem var. Bu Doğru mu?
Aynen öyle var. Soruşturmalarımız sadece belediye bazlı değil. Diğer kurumlarla da ilgili çalışmalarımız var.
Yeni düzenlemeler tutukluluk sürelerini azalmasını sağlayacak mı?
Ben yeni düzenlemelerle tutukluluk sürelerinin azalmasına çok katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Çünkü şu anda var olan tutukluluk sürelerinin uzunluğu konusundaki eleştiriler yargının işleyişiyle doğrudan ilgili. Yani şimdi düşünün. İzmir Adliyesi'ne yılda 130 bin iş geliyor. Bu işlerin bitmesi için de 200 tane Cumhuriyet Savcısının olması gerekiyor. Bunun nasıl çözersiniz? Ya 200 tane Cumhuriyet Savcısı getirirsiniz, ya da 130 bin dosyanın en az 50-60 binine farklı alternatif çözüm yöntemleri bulursunuz. Şu anda yapılan çalışmalar bu ikisiyle de alakalı. İzmir'de 186 hakim var. Siz bunu 300'e çıkarın, mahkeme sayısını arttırın. Dosyalar ortalama bir yılda bitiyorsa, bunu 6 aya çekin. Otomatik olarak tutukluluk süreleri de 6 aya iner. Tutukluluk sürelerinin uzunluğu, davaların uzun sürmesi, kararlardaki isabet oranımızın istenilen seviyede olmayışı bunların hemen hemen tamamı hakim ve savcı sayısının yetersizliğinden kaynaklanıyor.
Diyarbakır'da faile meçhul cinayetleri sorgularken müdahaleyle karşılaştınız mı? Dönemin Kayseri Jandarma Albay Komutanı Albay Cemal Temizöz'ün tutuklanmasının ardından baskı gördünüz mü? Size ‘Temizöz'ü bırakın’ dendi mi?
Ben 21 yıldır savcıyım. Geçtiğimiz yıllarda herhangi bir kolluk görevlisi veya bir kamu görevlisi hakkında soruşturma açtığınızda hemen o kişinin amiri size gelirdi. 'Sayın savcım işte şöyle de böyle de falan da' diye kendince müdahale etmeye çalışırdı. Bunu nazikçe yapardı. Doğrudan tehdit içeren cümlelerle yapmazdı. Bu basında yer alan konu da hakikaten vahim bir örnek. Çünkü işini yapmaya çalışan bir başsavcıya 'Niye böyle bir şey yapıyorsun?' diye müdahale ediyorlar. Bu vahim bir şey. Ama maalesef yaşadık. Şu anda geldiğimiz nokta itibariyle çok iyi bir yerdeyiz. Zaten bu noktada en önemlisi zihniyet değişikliğidir. Hukukun üstünlüğüne inanan, bağımsız insanların, tamamen ve sadece görevlerini en iyi şekilde yapmaları, yasaları uygulamaları gerekir.
Mustafa Balbay milletvekili seçildi. Demokrasi açısından milletvekili olanların dışarıda olması gerekmez mi?
Bu yargının değil siyasetin sorunu. Biz milletvekili iken tutuklamadık, milletvekili olmadan önce tutuklandı. Haklarında tutuklanmalarına yetecek kadar delil vardı demek ki meslektaşlarımız tutukladı. Bence tutuklanacak kadar hakkında şüphe olan bir kimsenin milletvekili yapılması doğru değil. Yanlış orada başladı. O sebeple hoşunuza gidecek sözü tekrarlayalım, 'Bence bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun!'
Selçuk'ta bir kadın cinayeti daha işlendi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için neler yapılması gerekiyor?
Bunların hepsi içimizi yaralıyor. Biliyorsunuz, tıpta bir koruyucu hekimlik vardır. Bireyleri hastalık öncesi bilinçlendirmeyi konu alan hekimlik türü... Bir de klinik hekimliği var. Hastalandıktan sonra hastalığın tedavisiyle uğraşan hekimlik türü… Şimdi adli olaylar da öyle. Biz işin klinik tarafıyız. Adliyenin görevi de şahıslar da toplumsal manada hasta olduklarında başlar. Bu kadarıyla biz ancak çözüme katkı olabiliriz. Bundan dolayı bütün olaylarda suç işlenmeden önceki dönemde bireylerin suçu işlemesini önleyici mekanizmaları geliştirmemiz lazım. Toplumun kültürel ve eğitim seviyesini yükseltmediğiniz sürece hiçbir şeyi çözemezsiniz. Ne kadına, ne öğretmene, ne de sağlık çalışanlarına olan şiddeti çözersiniz.
İzmir'de en çok nereyi seviyorsunuz?
Gittiğimde huzur bulduğum, oturup keyif aldığım yer Foça. Orayı seviyorum. Sıkıldığım zaman oraya gidiyorum ve çay içiyorum. Hiç kimse yok. Sivil olarak. Beni kimse tanımaz zaten. Öyle yaşamayı daha çok seviyorum. Mesaiden sonra koruma olmadan geziyorum. Onun keyfi daha başka çünkü. Bazen karşılaştığımızda 'Başsavcım' diyorlar. Hemen susun diyorum. (Egeli Sabah)