İzmirli Görkem can çekişe çekişe öldü... AYM'den 'yanlış tedavi' kararı!

Metehan UD/ EGEDESONSÖZ - Yüksek tansiyon şikâyeti ile 2013 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Pediatrik Kardiyoloji Kliniğine başvuran 15 yaşındaki Görkem Çakmak’a muayene sonrasında rekoarktasyon (doğumsal kalp hastalığı, aort damarının daralması) tanısı konularak balon anjioplasti (damarı açmak için yapılan bir girişim) uygulandı. Ancak bu tedavinin başarılı olmaması nedeniyle Kardiyoloji Kalp Cerrahisi Konseyi, Görkem Çakmak için ameliyat kararı aldı ancak yapılan ameliyat esnasında oluşan kanama nedeniyle Çakmak bitkisel hayata girdi.

Hatalı tıbbi müdahaleler sonucu Çakmak’ın bitkisel hayata girdiğini ileri süren ailesi süreci yargıya taşıyarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu. Ancak 11 yıl 6 süren yargılama süreci Çakmak ailesinin aleyhine sonuçlandı. İzmir 2. İdare Mahkemesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan heyetin ve ardından Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurul’unun hazırladığı rapor doğrultusunda ailenin tazminat talebini reddetti.

TEMYİZDEN DÖNDÜ
Ailenin kararı temyize taşınması üzerine Danıştay Onuncu Dairesi, ‘kanama başladıktan yaklaşık bir saat sonra hastanın karaciğer ve kalp makinesine bağlandığını daha sonra da kan dolaşımı klemlerle kesilerek makineden çıkan temiz kanın vücuda girmesi engellendiği için hastanın bitkisel hayata girdiği’ iddialarının uzman raporunda ayrıntılı ele alınması gerektiği ifade ederek yargılamanın yeniden başlaması gerektiğini ifade etti. Daire,  bozma kararında belirtilen hususları karşılar nitelikte rapor hazırlanması için kararı bozdu.

‘CİHAZA 51 DAKİKA GEÇ BAĞLANDI’
Anayasa Mahkemesi’nin kararında Danıştay Onuncu Dairesi’nin ilgili kararı ile ilgili “ Ayrıca Anestezi Protokolünde kanamanın saat 10.00'da başladığı, Perfüzyon Kayıt Formunda ise saat 10.51'de makineye bağlandığının belirtiği anlaşılmakla bu geç müdahalenin sonuca etkisinin ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda ATK raporunun hastanın makineye geç bağlanıp bağlanmadığı, makineye daha erken bağlanması hâlinde oluşan sonucun meydana gelip gelmeyeceği, makineye bağlandıktan hemen sonra kan dolaşımının klemlerle kesilmesinin sonuca etkili olup olmadığı hususlarını karşılamadığı, bu hususları açığa kavuşturmak için Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınması gerektiği belirtilmiştir” ifadeleri yer aldı.

ATK RAPORUNDA ISRAR ETTİ
Yargılama süreci yeniden başlamasına rağmen Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun benzer yönde bir rapor hazırlamasından dolayı önce ilk idare mahkemesi ardından Danıştay On beşinci Dairesi yeniden aile aleyhine karar verdi ve tazminat taleplerini reddetti.

GÖRKEM KARARI GÖREMEDİ
2015’de tamamlanan yargılama sürecini aile 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi’ne verilen dilekçede aile, Görkem Çakmak’ın küçük yaşta bitkisel hayata girmesi ve bakıma muhtaç hâle gelmesi nedeniyle maddi ve manevi olarak yıprandıklarını, ruhsal durumlarının bozulduğunu vurgulayarak maddi ve manevi varlığının ihlali ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürüldü. Öte yandan Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru sürecinde Görkem Çakmak’ın bedeni daha fazla dayanamadı ve hayata gözlemlerini yumdu.

AYM: HAK İHLALİ VAR
Başvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi 6 yıl sonra kararını açıkladı. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulan Anayasa Mahkemesi kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı da kabul etti. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini belirten Anayasa Mahkemesi hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı İzmir 2. İdare Mahkemesi’ne gönderdi.  Anayasa Mahkemesi tazminat talebini de reddetti.

Anayasa Mahkemesi’nin kararında şu ifadeler yer aldı

Yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucuların bilirkişi raporlarına yönelik dayanaktan yoksun olmayan itirazlarının ve taleplerinin karşılanmadığı, tıbbi müdahale öncesi muhtemel riskler konusunda bilgilendirilmedikleri iddiasının tartışılmadığı hususları gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan iddiaların derece mahkemelerince Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği özen ve derinlikte incelenmediği, uyuşmazlığa özgü yeterli ve ilgili gerekçe sunulmadığı anlaşılmaktadır. Somut olay bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerinin yerine getirdiği söylenemeyeceğinden kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.