İZMİR - İzmir'de yaşayan 5 bin otizmliden yalnızca 700'ünün OÇEM, özel eğitim ya da iş eğitimi gibi eğitim süreçlerine katılabildiğini belirten Türkiye Otizm Platformu Dönem Koordinatörü ve İzmir Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği (ODER) Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Güngör, "Milli Eğitim Müdürlüğü'nün rehberlik merkezi tarafından OÇEM'lere yönlendirilmiş çocukları 'yer yok' gerekçesiyle eğitim hakkından mahrum bırakmak ciddi bir insanlık suçu… Ancak genel bürokrasi çok acımasız. Bugün gidin anlatın 'vah vah, tüh tüh, hemen bir şey yapalım' deniyor, ertesi güne bir şey kalmıyor. Suya yazı yazmak gibi oluyor. Artık konuşmak değil çözüm istiyoruz" dedi.
Otistik bireylerin eğitimlerinin nitelik ve nicelik olarak yetersiz kalması, hayat standartlarını önemli ölçüde etkiliyor. Anayasa ile güvence altına alınmış ve herkesin temel vatandaşlık hakkı olan eğitim, söz konusu otizm olunca sınıfta kalıyor. Otistik oğlu Doruk başta olmak üzere tüm otistiklerin seslerini duyurmak için mücadele eden ODER Başkanı Ergin Güngör, 4 yıl önce ülke genelindeki 21 sivil toplum kuruluşunu da bünyesine alan Otizm Platformu'nu kurmuş. Yaşama entegre olmamış otizmli bireyler ile ailelerinin eve kapanmasındaki artışın önüne geçilmesini isteyen Güngör, İzmir'den tüm ülkeye sesini duyurmaya çalışıyor. Özellikle devleti yönetenlerin dikkatini bu konuya çekmek isteyen Güngör, karar vericilerin harekete geçmelerini beklerken on binlerce çocuğun yaşlarının ilerlediğini, kaybedilen nesillerin gittikçe çoğaldığını söylüyor. Aslında çözüm çok da zor değil ama en çok bu "görmezden gelme" durumu yürekleri burkuyor.
BAŞLANGIÇ İÇİN ÖZEL EĞİTİM
Otistiklerin yaşam boyu eğitim imkanlarından yararlanabilmesi için özelliklerine uygun düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten Güngör, "Otistik bir çocuğun eğitim modeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün rehberlik merkezi tarafından belirleniyor. Onun ötesinde bir uygulama yok. O hangi raporu verdiyse çocuk o okula gider. Otizmli bireyin gelişimi için 2 yaşından başlayan bir eğitim süreci sürdürülmesi gerekir. İdeali bu. Bazı çocukların tanı alması geç olabiliyor ya da ailenin farkına varması geç olduğu için bu sürece geç başlıyor. İlk başlangıç, çocuğun akranlarına göre eksik kalan yönlerini geliştirmeye yönelik özel eğitim süreci. Özellikle motor becerileri, dil gelişimi, öz bakım gibi beceriler eğitim konularının başında geliyor. Sonrasında, çocuklarımızın tıpkı sağlıklı çocuklar gibi okul öncesi kaynaştırmalı eğitim süreci başlıyor. Maalesef hepsi aynı şartlarda devam edemiyor. Bunda otizmden etkilenme oranı etken oluyor.Çocukların davranış bozukluklarının alt edilebilmesi için o ortamlarda bulunması gerekir. Ancak eğitim camiasında buna sabır gösterilmiyor. O sürece dahil olamayanlar özel eğitim kurumlarına saatlik derslere gidiyor. İdeali haftada 40 saat ama bizde haftada 8-10 saat özel eğitim alma imkanımız oluyor. Bu da otizmin onlara getirdiği sıkıntıları azaltmaya yetmiyor. Ailenin imkanları varsa bu eğitim sürecine katkı kokuyor. Özel eğitimin saat ücreti şu an ortalama 50 lira. Her ailenin bunu ödeyebilmesi mümkün değil" diyor.
İKİYÜZLÜLÜK YAPILIYOR
Eğitim sürecine OÇEM'lerde devam edildiğini kaydeden Güngör, "Ancak İzmir'de OÇEM'e yönlendirilmiş çocuklar sırada bekliyor. Bu kurumlardan ilimizde 2 tane var. Birisi Menemen'deki Sabahat Akşıray, diğeri ise geçen yıl yarım yamalak eğitime başlayan Konak'taki Moris Bencuya. Konak'taki OÇEM hizmete açıldığı zaman ciddi bir eğitmen eksiği vardı. İşin ehli olmayan personele, normal değil özel çocukları emanet ediyoruz. Epey sıkıntı oldu. Yeni bir müdür atandı, düzenin biraz daha oturmasını sağladı. Bu sefer gelen taleplere yetişemez durumda. Kapasitesi 50. Bir o kadar sıra bekleyen çocuk var. Menemen'de de 160 civarı kayıtlı öğrenci var, orada da bu sayının üzerinde sıra bekleyen çocuk bulunuyor. Bu çocuklar sırada ama çok nitelikli eğitim almak istediğinden değil başka seçenek olmadığından sıradalar. Üstelik bu okullara çocukların yönlendirilmesi rehberlik merkezleri kanalıyla oluyor. Bu merkez bir çocuğu herhangi bir test yöntemiyle inceler, 'bu çocuk şu eğitim sürecine dahil olmalı' der. Burada sıra bekleyenlerin hepsi bu testlerden geçmiş çocuklar. İzmir'de 100'e yakın paralı özel eğitim kurumu var. Devlet o kuruma giden çocuklar için ödeme yapar. Saati yeterli olmasa bile hiç değilse sırada bekleyen çocuklar o sürece dahil edilmeli. Hem çocuğu OÇEM'e gönderin, hem de yer yok diye almayın... İkiyüzlülük yapılıyor. Eğitim sürecinin pahalı olması mazeret gösteriliyor ama normal çocukların haftada 40 saat eğitim sürecini devlet sağlıyor. Diğer problemli çocuklar için niye bunu harcamaktan çekiniyor" diye konuşuyor.
KONUŞMAK YERİNE ÜRETSEK...
OÇEM'e kayıt olabilen çocukların 15 yaşına kadar eğitim görebildiklerini anlatan Güngör, şöyle devam ediyor: "O da ayrı muamma. Sadece Emiralem'deki okulda iş okulu var. Hadi eğitimi bir yere kadar aldı yine evlerine hapsoluyor. Bu insanları evlere tıkıp arkasına bakmayan görmezden gelen bir yapı var. Temel eğitim haklarından mahrum kalmış oluyor. Özel eğitim ve devamındaki eğitim süreci otistik çocuk için bir sağlık hizmetidir aynı zamanda. Ben de otistik çocuk babasıyım, ben de vergi veriyorum ama 'senden vergi alacağım, senin çocuğunla ilgili bir şey yapmam' gibi bir durum var. Bu bir ortaçağ anlayışıdır. O dönemlerde herhangi bir engeli olanlar ya yakılıyordu ya diri diri toprağın altına gömülüyordu ya da sonradan biraz daha insani yaklaşımla zindanlara kapatıyorlardı. Şu anki görmezden gelme politikalarını bu anlayış biçiminden çok farklı görmüyorum. Genel bürokrasi çok acımasız ve konudan çok bihaber. Bugün gidin anlatın 'vah vah, tüh tüh, hemen bir şey yapalım' deniyor, ertesi güne bir şey kalmıyor. Suya yazı yazmak gibi... Ahkam kesmeyi çok seven bir toplum yapımız var. Konuşmak yerine üretmeyi tercih etsek, oldukça fazla iş yapardık."
İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
Daha fazla eğitim alanı yaratmak için hayırseverleri çok ziyaret ettiklerini ancak "Biz normal çocuklar için okul yaptırıyoruz, onunla ilgilenemeyeceğiz" yanıtını aldıklarını kaydeden Güngör, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, Gençlik ve Spor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ile Yüksek Öğrenim Kurumu başta olmak üzere konuyla ilişkili tüm kurumları etkin işbirliğine davet ediyor.
Otizm Platformu'nun eğitim sorununa çözüm önerisi ise şöyle:
Bağımsız OÇEM'lerin sayı olarak artırılması yerine, tüm normal okullarda özel sınıfların (Bağımlı OÇEM) açılması için bir yaptırım uygulanmalı, tüm milli eğitim personeli hizmet içi eğitimlerden geçirilmelidir. Kaynaştırmaya giden mevcut otistik bireylerin yaşanmış başarı öyküleriyle konunun başarılabilirliği gösterilmelidir. Eğitim yaşını geçen otistik çocukların bir takım beceriler ya da meslekler edinmeleri, sosyal, sportif faaliyetlerde bulunmaları için spor kompleksleri, mesleki eğitim programları, özel yetenek geliştirme programları açılmalıdır.
OTİZM NEDİR?
Otizm, doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörolojik tabanlı bir bozukluk olarak genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarken, bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor. 2009 itibariyle Tüm dünyada tanılama bilimselliği kabul edilmiş gelişim değerlendirme ve ölçme kriteri DSM- IV/V ölçütlerine göre her 100 çocuktan birinin otizmden etkilenmiş olduğunu görülüyor. (Sezen Özsavrangil/Egeli Sabah)