HABERLER>GÜNCEL
5 Ekim 2022 Çarşamba - 10:18

İzmir’de pervanelerin laneti… Türkiye’nin ilk iklim göçü!

İzmir’in Karaburun ilçesinde RES'ler sebebiyle kırsal alanlardaki meraların büyüklüğü binde 2’ye indi. Avukat Cem Altıparmak, göçlerin başladığını, Yaylaköy’de ise rüzgar tribünlerinin köye çok yakın kurulması sebebiyle köyün taşınmak istendiğini kaydetti. Altıparmak, heyelan bahane edilerek köyün taşınmasına karar verildiğini belirterek “İklim göçü denilen şey tam da bu… İklim göçü için illa yurt dışından gelecek mültecileri aramayın. Kendi ülkemize bakalım. Yaylaköy’ün sırf enerji projeleri rahat hareket etsin diye yerinden ediliyor" dedi.

İzmir’de pervanelerin laneti… Türkiye’nin ilk iklim göçü!

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Yaşam alanlarının yüzde 80-90’ının RES’lere tahsis edilmesi sebebiyle dağın, taşın rüzgar tribünleri ile dolduğu Karaburun’da özellikle mera alanlarının daralmasıyla ilçeye özgü keçi üreticiliği de yok olma aşamasına geldi.

Yerleşim yerlerine yakın bölgelerde kurulması sebebiyle vatandaşların olumsuz etkilendiği RES projelerine ilave olarak da GES projeleri için girişimler de başlatılmış durumda…

Projelerle ilgili hukuki süreçleri yürüten Avukat Cem Altıparmak ise özellikle idarenin enerji şirketlerini kollaması sebebiyle oldukça sitemkar... Altıparmak özetle “Karaburun’da RES’ler mera alanlarını işgal ediyor. İnsanlar göç ettiriliyor. Kazandığımız davalar ret ediliyor. Dava bitene kadar proje ortaya çıkıyor. Ondan sonra söktürmek mümkün mü?” diyor.

KARABURUN’DA KEÇİLERE BİNDE 2’LİK ALAN KALDI
Avukat Cem Altıparmak RES yoğunluğu sebebiyle mera alanlarında yaşanan daralmaya dikkat çekti. Sözü kendisine bırakalım:

“Karaburun Yarımadası'nda da takip ettiğimiz süreç aslında tüm Türkiye'deki rüzgar enerji santralleri, hatta daha geniş kapsamlı olarak da yenilenebilir enerji projeleriyle ilgili bir laboratuvar gibi oldu bizim açımızdan. Kategorik olarak yenilebilir enerjiye karşı değiliz. Rüzgar, güneş ve benzer benzeri kaynaklardan enerji üretimi mümkün ise niye buna karşı olalım? Fakat sorun şöyle: Türkiye açısından değerlendirdiğimizde yenilenebilir enerji politikalarının gerçek anlamda bir politikası yok. Yani politikasızlık üzerinden yürüyen yine yatırımcıya, sermayeye alan açmak, oradan yeni yatırım imkanları ortaya çıkartırken yereldeki durumu dikkate almamak şeklinde gelişen bir politika var. Karaburun Yarımadası'nın yerel ekonomik kapasitesi belli, geçim kaynakları ağırlıklı olarak keçi yetiştiriciliği. Yani Karaburun yarımadasındaki keçi varlığı, İzmir'in tüm ilçelerinde daha fazla fakat çok enteresan bir şekilde mera alanı en düşük olan ilçelerden bir tanesi Karaburun bulunuyor. Yani% 0.2 gibi çok düşük, yüzde 1 bile olmayan bir mera alanında İzmir'in en fazla keçisini yetiştiriyorsunuz ve bu keçi türü Karaburun keçisi. Tarım Orman Bakanlığı’nın gen koruma programı altında sözüm ona korunan keçi türünden bahsediyoruz” dedi.

“TRİBÜNLER EVİN BAHÇESİNE BİLE DİKİLEBİLİR”
Altıparmak,“Karaburun Yarımadası'nda RES’ler gündeme geldiğinde 2005- 2006 gibi ruhsatları, izinleri alınmış fakat faaliyete geçilmemiş. 2013, 2014’lere kadar herhangi bir faaliyet görmüyoruz. Hatta onun öncesinde halkın katılımı toplantıları gibi toplantılar yapıyorlar. Karaburun Yarımadası'ndaki yaşayanlar çok olumlu bakıyorlar Doğru bir kullanımla fayda sağlayacağına inanıyorlar fakat olay öyle olmuyor. Birdenbire ardı ardına projeler, projeler, projeler falan derken Karaburun yarımadasının neredeyse bugün yüzde 90’a yakın alanı RES enerji projelerine tahsis edilmiş durumda… Tahsis edilen alanlara bakıyoruz. Mera alanları üzerinde yapılıyor. Çok nadir az sayıda az kalmış bir ormanlık alanlar var. Özellikle iç bölgelerde var olan ormanlık alanlarda bunu görüyoruz. Bir kısım zeytinlik alanlarda yine tahsisler verildiğini görüyoruz. Aslında olayın özü şu, rüzgârın nereden iyi estiğini tespit ettiklerinde o rüzgarın altındaki bitki örtüsü doğal varlığın hiçbir önemi yok. Mevzuat da buna izin veriyor. Yani Türkiye'deki yenilenebilir enerji yöntemleriyle elektrik enerjisi üreten ve üretime izin veren mevzuatlar her yere rüzgar enerji santrali ya da yenilebilir enerji santralleri kurmaya izin veriyor. Bu alanın mera alanı olmasının hiçbir önemi yok. Tarım alanı olmasının hiç önemi yok. Milli park olmasının hiç önemi yok. Ormanlık alan olmasının hiçbir önemi yok. O yüzden de öyle olunca da sahada çatışmalar başlıyor. Bu sefer buraya mı yapacaksınız, buraya mı yapacaksınız? Sorun bu ama yabancı ülkelerde yani bu işin uzun yıllardan beri içinde olan ülkelere baktığımızda birtakım regülasyonlar hani nerelere yapılır, nerelere yapılmaz ya da mesela yaşam alanlarına ne kadar yakın olur, ne kadar yakın olamaz hepsi düzenlenmiş. Türkiye'de ise yok. Biz o dönemde Karaburun Yarımadası'nda bu dava süreçlerini sürdürürken Enerji Bakanlığına bir soru önergesi verilmişti. Mecliste o zaman Berat Albayrak Enerji Bakanı’ydı. 2015 -2016 yılları falan olabilir. Özellikle bir tribün direğinin en yakın yerleşim alanına ne kadar yaklaşması gerektiğine ilişkin bir düzenleme olup olmadığı sorulmuştu. Berat Albayrak böyle bir düzenlemeyi yapıyoruz, yakında bu mesafeleri açıklayacağız demişlerdi. Üzerinden bakın 6 sene geçti. Hâlâ hiçbir açıklama yok. O yüzden evinizin bahçesinde bahçesine bile yapılabilir derken abartı değil bu gerçeklik böyle. Çünkü bizim Karaburun-Mordoğan’da en yakın yerleşim yerine, 90 metrelerde projelendirilmiş” şeklinde konuştu.

BİR KÖY GÖÇ ETTİRİLMEK İSTENİYOR
Özellikle kırsal Yaylaköy Mahallesi’nde çok ciddi bir sorun yaşandığını kaydeden Avukat Altıparmak, Yaylaköy bir türbin denizin ortasında kaldı artık mesela yani bir yaşam alanı olmaktan çıkıyor. Projelere kaynak sağlayan uluslararası firmalara da iletildi zamanında Kent Konseyi tarafından. Onların kendi bağımsız denetçileri geldiler İnceleme yaptılar ve bu gerçekliği tespit ettiler. Dediler ki, ‘Yaylaköy’de hakikaten sıkıntı var fakat bu durum bu projeleri fonlar iken bize bildirilmedi’ diye raporları var. Ancak buna rağmen durdu mu derseniz, hayır, ne oldu? Daha kötüsü köyde bu sefer 1950’lerde 60’larda yaşanan bir heyelan bahane edilerek köyün taşınmasına karar verildi. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2020 yılı olması lazım enerji pahasına bir halkın göç ettirilmesi gündemde… Bunun yenilenebilir enerji projesiyle alkışlanacak bir tarafı olmadığını görüyorsunuz. Karaburun ölçeğinde bir yerel ekonomik değeri yok ediyorsunuz. Çok nadir mera alanlarını işgal ediyorsunuz. Köy tam da bir keçici köyüdür. Yüzlerce yıllık göçer geleneği vardır, orada yaşarlar. Hatta kırkım şenlikleri oralarda yapılır. Yaylaköy’ün yaylasında yapılır ancak şimdi köyü göç ettiriyorsunuz. İklim göçü denilen şey tam da bu yani… İklim göçü için illa yurt dışından gelecek mültecileri aramayın. Kendi ülkemize bakalım. Yaylaköy’ün sırf enerji projeleri rahat hareket etsin diye yerinden ediliyor. Davalarımız böyle açtık. Kazandık, kaybettik. Engellediğimiz projeler oldu, davayı kazandığımızda basın açıklamasıyla beyan ederken aynı gün bakanlığının aynı projeyi bir daha izin verdiğini öğrendik. İdare de bir şekilde mahkeme kararlarının arkasından dolanma şeklinde bir yol izliyor. Çok küçük değişikliklerle aynı projeye tekrar izin veriyor. Bunların hepsi maliyetli işler. Nereden bakarsanız bugün bir keşife heyet götürmek 15-20 bin lira. İnsanlar da bu davaları böyle finanse etmekten dolayı yoruldular. Toplam 18 davamız var 3 tanesinde AYM’ye başvurduk.” ifadelerini kullandı.

“TARIM VE HAYVANCILIKTAN KOPAN AİLELER VAR”
Karaburun’da tarım ve hayvancılıktan kopanların olduğunu belirten Avukat Altıparmak, “Mesela keçi sayısında ciddi bir düşüş var.  Sadece bununla yaşanan ailelerin sürülerini sattığını biliyoruz. Çünkü otlatma problemi yaşadıkları için nüfus olarak başka yerlere göçtüler. Bu aileler keçi yetiştiricisi. Bunların hepsi aslında tam da projenin nasıl uyumsuzluk yarattığını ortaya çıkartıyor. Uyumsuzluktan kastettiğimiz şey iklim mücadelesiyle ilgili. İklim değişikliği mücadelenin özü şudur, bir azaltan ayağı vardır, 1 bir de uyum ayağı vardır. Azaltan ayağı; Atmosfere salınan sera gazlarının sınırlandırılmasıdır. Bu termik santrallerin sayısının azaltılması, mümkünse fosil yakıtlardan tamamıyla çıkış ve bunun için de alternatif enerji kaynaklarının devreye girmesi, işte yenilebilir enerjilerin anlamı bu… Termik santrallerden elde ettiğimiz enerjiyi azaltırsanız, bunu neyle ikame edeceksiniz? Yenilenebilir enerji, rüzgar, güneş gibi. Fakat bunları kurarken 2 şeye dikkat etmeniz gerekiyor. Havaya saldığınız gazların sınırlandırılması yetmez. Yani fosil yakıtlardan çıkış kendi başına yetmeyecektir aynı zamanda. İkinci bir ayak daha vardır. Sera yani atmosferdeki karbondioksiti tutan doğal alanlar nedir? Bunlar en başında ormanlar gelir. Ormanlar en önemli yutak alandır o hep ilkokuldan beri öğrendiğimiz şey var. Fotosentez bu karbondioksiti kendi içinde tutar, ağaç oksijeni bırakır yani siz bir orman yangını olduğu zaman sadece orman ağacını kaybetmekle kalmazsınız. O tutulan ağaçlarda hapsedilen karbon da atmosfere salınır, işte bu iklim krizini tetikleyen bir şey yani. Eğer siz yenilebilir enerji adına ormanı yok edip yapıyorsanız yanlış, uyumsuz bir politika izliyorsunuz demektir. Çünkü aslında en önemli yutak alanı yok ediyorsunuz demektir. Bir tribünle doğaya 100 tane ağacın saldığı karbonu engelliyoruz gibi gerçek dışı şeyler anlatıyorlar. Gerçek bir ormanı yok ederek tribün dikerek oradaki ormanın verdiği katkıyı sağlayamazsınız. Bu tamamıyla manipülasyon” şeklinde konuştu.

GES’LERE İZİN VERECEKLER
Güneş enerji santralleri projeleri ile ilgili bilgiler aktaran Altıparmak, “Daha önceden var olan Güney Rüzgar Enerji Santrali yatırımcıları şimdi kendi projelerine ek olarak rüzgar tribünlerinin çevresindeki arazilere güneş panelleri koymak için projelendirme başvuruları yaptılar. İlk projeyi Sazak Köyü’ne yaptılar. İlk proje bölgenin merasına panel kurmak üzerineydi. 2014’ten bu zamana kadar hala açık davalarımız var. 8 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Oradaki davacı insanlar da yoruldu. 8 yıl boyunca davalarla mücadele etmek kolay değil. Hem ekonomik olarak hem de manevi olarak elde ettiğiniz şeylere baktığınızda sürekli size sorun çıkartan bir idari mekanizma ile karşı karşıyasınız. Kazandığımız davaların bir kıymeti olmuyor. Öyle olunca oradaki o davacı grubu direniş yapısı da zayıfladı. Güneş enerji santrali projelerini çok önceden duyduk ama bir dava açılır mı bilmiyoruz. Panellerde yakın bir zaman içerisinde orada hayata geçecek gibi gözüküyor ve burası çevre koruma bölgesi ilan edilmiş. Bakanlıkla konuştuğumuzda, idarenin il müdürlüğü personeli ile konuştuğumuzda herkes çok objektif şekilde enerji santrallerinin Karaburun Yarımadası'nda artık kendi kapasitesinin üzerinde doygunluğa ulaştığından bahsediyor. Fakat bu bir şeyi değiştirmez, aynı zamanda bir politika kısmı yani politikadaki karar vericilerin bunu değiştirmesi gerekiyor. Yatırımcı haliyle kendi yatırımından maksimum kârı elde etme dürtüsüyle hareket eder. Bu çok anlaşılabilir bir şey. O yüzden yatırımcıya niye kar ediyorsun ya da niye proje yapıyorsun diye kızmanın mantığı yok.

‘KÖYLÜLER TAŞ YESİN DENİLİYOR’
Bütün kamu yararını işletmenin karıyla yaptığı yatırımın büyüklüğü ile üreticiye elektrikle açıklamaya başlarsanız geri kalan köylülere de taş yiyin dersiniz. O yüzden bu dengeyi tutturamayan tam tersine bu dengede dengeyi bozan idare sizin kazandığınız davaların da akamete uğramaması için birtakım önlemler alıyor. İptal ettirdiğiniz ÇED kararıyla çevresel etki değerlendirme olumlu kararının projeyle ilgili bu proje yapılabilir, kararını iptal ettirdiğinizde o iptal gerekçeleriyle ilgili olarak mahkemenin kararıyla ilgili olarak çok küçük proje dosyasında değişiklikler yaptırıyor firmaya. Tamam, mahkeme kararı böyle dedi ama biz bunu böyle çözeceğiz gibi bir takım şeyler ekleniyor. Projeye o projeyi sanki yeni bir projeymiş gibi tekrar izin veriyor. Şimdi ne yapacaksınız? Bununla başa çıkamazsınız. Yani idare kendini hukuk devletine bağlı saymıyor. Sorun bu. İdare hukuk devletine bağlı değilse mücadele etmek çok zor. Çünkü sürekli olarak hep bir açık kapı arkadan dolanma gibi şeylere başvuruyor. Böyle bir şey olur mu? Dava bitene kadar proje ortaya çıkıyor. Ondan sonra söktürmek mümkün mü?” diye konuştu.

 
Bucalı miniklere hayvan sevgisi aşılandı
 
Şener'in acılı annesinden en ağır ceza talebi!
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
sezarın hakkı sezara 5 Ekim 2022 Çarşamba 13:48

2022 yılında bu inlara yaşatılan korkunç bir şey.

Yorumu oyla      3      3  
izmirli 5 Ekim 2022 Çarşamba 12:19

herşeyde olduğu gibi bu işlerde de sınıfta kaldı iktidar...

Yorumu oyla      4      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
DEÜ'de, Diş Hekimleri adayları beyaz önlüklerini giydi
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Diş Hekimliği Fakültesi, 2022-2023 Akademik ...
Dr. Hakan TARTAN yazdı... Ceyla’ya ne diyeceğiz; ne!
Dr. Hakan TARTAN yazdı... Ceyla’ya ne diyeceğiz; ne!
İtibarını değil, parasını kaybetti... Ödülü ahilik oldu!
İzmir’in 2022 yılı Ahisi İbrahim Çelik, 27 yıldır lokanta işletiyor. O ...
 
İzmir'in gizli hazinesi için kritik karar!
İzmir'de Aşıklar Şelalesi olarak da belirlenen Nebiler Şelalesi, Cumhurbaşkanı ...
Mehmet KARABEL yazdı... Yine türban! Niye bugün?
Mehmet KARABEL yazdı... Yine türban! Niye bugün?
Cumhurbaşkanı imzaladı… Denize sıfır özelleştirme kararları!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile İzmir’de, aralarında denize sıfır ...
 
Parkta köpek tartışması... Cam şişe ile boğazı kesildi!
İzmir'in Karabağlar ilçesinde Koray Yüksel (48), parkta köpek yüzünden ...
Haluk Levent duyurdu: Bakanlık, Onur Şener'i öldüren 2 kişiyi açığa aldı
Haluk Levent sosyal medya hesabından, müzisyen Onur Şener'in öldürülmesiyle ...
65 dokunulmazlık dosyası Meclis'e ulaştı!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit ...
 
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva