Mehmet İŞLER /EGEDESONSÖZ - Anti-Kapitalist Müslümanlar hareketinin önde gelen isimlerinden olan ve Gezi Parkı Olayları’nda hükümet karşı duruşuyla bilinen yazar Recep İhsan Eliaçık İzmir Barış Yurdu Derneği’ni ziyaret etti.
Dernek binasında yapılan söyleşide konuşan Eliaçık, İslam’ın her şeyden evvel bir din olduğunun altını çizdi. İnsanların aklına din denilince hemen ibadet geldiğini belirten Eliaçık, “ İnsanların İslam dendiğinde ister istemez aklılarına din geliyor ama din nedir diye soruduğunda sadece ibadet olarak düşünülüyor. Her dinin ibadetleri vardır. İslamiyet’in de ibadetleri var deniyor. Benim görüşüme göre bir memlekette aydınlanma olması için bu din ve ibadet meselesinin esastan ve bu işin ana kitabı olan Kuran’a göre çözümlenmesi ve huzura kavuşması gerekir” şeklinde konuştu.
Eliaçık ayrıca şunları söyledi: Düşünün bir memlekette gelişeceğiz diye devrimler yapılmış insanlar bilinçli olsun, görgülü olsun diye. Hatta insanlar kendi dinlerini direk ana dilleriyle okusun diye Türkçe mealler, tefsirler yazılmıştır. Bunlar Osmanlı zamanında yapılmıyordu. Vatandaş günlük hayatta Türkçe konuşuyordu ama camide hep Arapçaydı. Mealleri bilmek için medreseye gitmek gerekiyordu. Anlamıyordunuz. O işin ustaları var deniyordu. İnsanlar yol, yapar köprü yapar, Avrupa’da okurlar, mühendis olurlar, genetikçi olurlar gelişirler de gelişirler ama bu din meselesi bir kenarda öyle durduğu sürece ve bu konuda bir gelişme yaşanmadığı, işin özgün kaynağı ortaya konmadığı sürece o memleket ileriye gidemez. Hangi ülkelerden bahsediyorum? Müslüman ülkelerden bahsediyorum. Hıristiyanlar için demiyorum. Yüzde 99’umuz Müslümanız diyorsak bizden bahsediyorum.
YANLIŞ KADER ANLAYIŞI VAR
Dini yanlış şekilde dar bir ibadet açısından yorumlayanlar için de açıklamalarda bulunan Eliaçık, “Günümüzde bile adam kendini geliştirecektir, yeniklik, icat yapacaktır ama kafasındaki o hurafe izin vermez. Alın teri döken fabrikalarda çalışan bir emekçidir, ona dersin ki, ‘kendine gel, hakkını ara, seni sömürüyorlar’ o der ki, ‘Allah zengini ve fakiri test eder. Böyle gelmiş biz mi değiştireceğiz bu sistemi.’ Ve sınıf bilincinin gelişmesine engel olur. Ben derneklerde, sokaklarda, orada, burada yapmış olduğum konuşmalarda hep bu konuların altını çiziyorum. Bu yolda telkinlerde bulunuyorum. Hakkını ara, sömürülme. Hep gelinen nokta şu; Allah bizim kaderimizi fakir, onun kaderini zengin yazmış. Biz bunu nasıl değiştireceğiz ki diyor. Kafasında yanlış kader anlayışı var” dedi.
KAFAMIZDAKİ DİNİ DEVLET BELİRLİYOR
Ortalıkta gördüğümüz dinin ne yazık ki sağcısından, solcusuna, ulusalcısından, tarikatçısına, Atatürkçüsünden, sosyalistine, Kürdünden, milliyetçisine kadar diyanetin çizdiği çizgiden dışarı çıkamadığını belirten Eliaçık, “Bu ülkede kendi halinde dinini yaşayan insanlar da bu çizgiden dışarıya çıkamıyor. Kafamızdaki dini devlet belirliyor. Alevisi de öyle Sünnisi de öyle. Ben buna hayret ediyorum. İnsanlara din nedir diye sorduğunuzda diyanet tarafından çizilen görevleri tanımlıyor. Bu şu demektir; ‘bu memlekette dinin tanımı budur, yaşamak istiyorsanız şuarada şu çerçevede bu şartlarda yaşayacaksınız demektir’. Devlet tarafından yapılan bir tanımdır. Türkiye’deki istisnasız tüm gruplar tarikatlardan ateistlere kadar bu dini din biliyor. Buna din diyorlar. Bu tanıma göre nedir? Fransız devriminde Hıristiyanlığa biçilen rol Türkiye’de Müslümanlığa biçilmiştir. Dinin bir çerçevesi çizilmiş budur diye. Çok bilindik bir tanım din bir vicdan işidir. İbadet camide namaz kılmaktır, ramazanda oruç tutmaktır, hacca gitmektir, kurban kesmektir başını örtmektir din ve ibadet budur. Bir de cenazedir. Ölülerin mezarlıklara kaldırılmasıdır, ölülerin arkasından Yasin okumaktır. Bunlar için Diyanet İşleri kurulmuş ve 118 bin camide diyanet görevlileri oluşturulmuştur. Ordudan sonra ikinci bütçe ayrılmıştır. Bunlardan insanlara 5 vakit namaz kıldırıp vatandaşları hac mevsimi hacca götürüp getirmeleri, kandil geceleri mevlit kandilleri düzenlemeleri istenmiştir. Yapılmak istenen şeyin de halktan kabul gördüğünü halkın din ve ibadeti böyle anladığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
HER ŞEY YAPARIM DOMUZ ETİ YEMEM
Yurt dışında din ile ilgili yapılan bir ankete de değinen Eliaçık, “Yurt dışında din adına ne yapıyorsunuz diye sorulmuş? En yüksek oranda çıkan cevap yüzde 99 ile, ‘zinhar domuz eti yemem’ ve yüzde 95’le ‘kurban keserim’ cevapları çıkmış. Namaz kılmak yüzde 50’lerin altına inmiş. Bunlara vatandaş ibadet diyor. Oysa bu işin ana kaynağı olan kuranda din ve ibadet nedir, bunları sorgulamamız lazım. Aynı ankette faizden kaçınma oranı yüzde 4 çıkmış. En son neyi asla yapmazsınız diye sorulmuş, insanların verdikleri cevaplar; ‘Müslümanlıktan çıkıp Hıristiyan olabilirim, Alman olabilirim, bara, pavyona gidebilirim, gayri meşru hayatım olabilir ama bir şey asla yapmam diyor; domuz eti asla yemem’ diyor bu çok ilginç. Tüm bunların hepsi İslamiyet’te var. Fakat bunların hiçbirinin kuranda cezası yok. Namaz kılmazsanız cezası yok. Orucun kazası var ama namazın yok. Ama öldürmek, çalmak, iftira atmak, zina yapmanın cezası var. Dikkat edin bunlar insan haklarıyla ilgilidir. Cezanın ne olduğu önemli değil, ama cezası var. Diğerlerinin, insanların ibadet saydığı şeylerin bunlara herhangi bir ceza öngörülmemiş acaba neden? Çünkü bunlar Allah’la insan arasındadır. Bunlar zorlamayla olmamalı ve içten gelinerek yapılmalıdır" dedi.
TÜRKİYE’DEKİ DEVLET LAİK DEĞİLDİR
Laiklik konusunda çarpıcı açıklamalarda bulunan Eliaçık, “İslam devleti diye bir şey çıkmış namaz kılmayanlar kırbaçlanacaktır diyor. Dışarıda dolaşan vatandaşları yakalayıp kırbaçlıyorlar. Kadınlar sokağa çıkmayacaktır. Çıkarsa örtünmek zorundadır. Diğer yandan faiz yeme konusunda bir rahatsızlıkları yok. Bunların bir benzeri Türkiye’de var. Suriye’deki versiyonu IŞID’ dir. Bunun bir sonraki aşaması ben bunları halka zorla yaptıracağım demektir. Bakın iş nereye gidiyor. Halbuki bunu temelden değiştirmek lazım. Kuranda bu işin doğrusu bu değildir. Kuran’a göre din yaşam biçimidir. İbadet de, bir takım işler üretmektir. İnsanlar ritüellerinden dolayı yargılanamazlar, sorgulanamazlar, ötekileştirilemezler. Siz neden burada tapınıyorsunuz diyemezsiniz. İnsanlar Allah’a nasıl yakınlaşıyorsa istediği gibi icra eder. Devletin işi bunlar değildir. Şu an Diyanet İşleri’nin işi nedir? Bunları tertip etmektir. Türkiye’deki devlet laik değildir. Bizans gibi Osmanlı gibi devlet yapısı devam etmektedir. Şu an Diyanet İşleri Başkanlığı Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bağlandı deniyor. Bu 500 yıllık bir gelenektir. Yeni bir şey değil. Benim düşündüğüm şey laiklikten de ileri. Bu işlerin hepsi doğrudan vatandaşa bırakılmalıdır. Camiler bin bir çeşittir, cem evleri de çeşitlidir. Tek tip olmayacak. Vatandaş hangisinde kendini Allaha yakın hissediyorsa oraya gidecek. Devlet tüm bu imkanları hazırlayacak kardeşim hangisine istiyorsanız oraya gidin diyecek. Biz buraları oraların gönüllülerine bırakıyoruz diyecek” ifadelerini kullandı.
EVRENSEL EŞİTSİZLİKLER VAR
Türkiye’de özellikle 5 alanda eşitsizlik olduğunun altını çizen Eliaçık, “Bunları kim düzeltiyorsa bu işi en iyi o yapıyor demektir. Nedir bu 5 madde? Bir; Müslüman ve gayrimüslim eşit olmalıdır. Şu anki durumdan bu çıkmaz. Müslümanlar gayri Müslimlere göre üstün. İkinci sınıf vatandaş yerine konuyor. İki; Aleviyle Sünni eşit olmalıdır. Türkiye’de bu da yok. Lafta var ama icraatta yok. Aleviler tanınmıyor. Camiler ve cem evleri eşit görünmüyor. Dinde olmadığı gibi mezhepte de yok. Üç; Kürt ve Türk eşit olmalıdır. Etnik kökende de eşitlik yok. Devletin adı başta olmak üzere, anadil başta olmak üzere, kendi yöresine verdiği isim başta olmak üzere baştan konuşulmalı. Hiçbiri yok edilmeli demiyorum. Ama devlet nazarında eşit olmalıdır. Dört; kadınlar ve erkekler eşit olmalıdır. Bu da laftadır. Adam çıkıyor nutuklar atıyor ama icraatta yok. Cinsiyette de eşitlik yok. Bunlar aynı zamanda evrensel eşitsizliklerdir. Dünyanın her yerinde vardır Türkiye’deki yansımaları bunlardır. Fransa’da da Hıristiyanlar olmayanlara karşı üstündür Türkiye’de farklıdır. Beş; zengin ve yoksul da eşit olmalıdır. Mülkiyette de eşitlik yok. Birçoğumuz kredi kartları, bankaların borçlarının esiri olmuşuz. Bir yerden bir yere 8 liradan fazla para gönderemiyoruz. Adam paraya egemen olmuş. Bu 5 eşitsizliğin olduğu yerde demokrasi olabilir mi? Olursa kimin olur. Üstünlerin demokrasisi olur. Bunların sağlandığı yerde herkes eşit konuşacak demektir. Bunların hepsi Kuranidir. Bunları ben araştırdım, Kurana aykırı bir tarafı yoktur” şeklinde konuştu.
5S FORMÜLÜ
Tüm dünyada barışın egemen olması için 5s formülüne değinen Eliaçık, “ İnsanlar arasında Sınır, sınıf, sömürü, saldırı ve savaş olduğu sürece barışın egemen olması imkansız. Bunların olmaması lazımdır. Bunların olduğu bir yerde cennetten söz edemeyiz. Kuranın ülküsü savaşsız bir dünyadır. Tüm devrimcilerin, ulu ozanların deyişlerinde ifade ettiği şey budur. Gerçek anlamda bir Müslüman ve mümin olursanız bunu anlarsınız" dedi.