Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – İzmirli gazeteci, ekonomist, Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası, dövizin zirve yaptıktan sonra yüzde 40’lık kayıpla eski haline gelmesiyle yaşanan hareketliliği ve kur garantili faiz uygulamasını değerlendirdi. Kur garantili faiz kararının, Türkiye’yi üç haneli enflasyona sürükleyeceğini belirten Köyatası, “Bankaların ve sanayinin ödemesi gereken yükü, milletin sırtına yüklediler. Kur garantili köprülerimiz, otoyollarımız, şehir hastanelerimizden sonra, şimdi de kur garantili faizimiz oldu. Üç haneli enflasyona hazır olun” mesajı verdi.
FAİZ, MEVDUAT SAHİBİYLE BANKA ARASINDAKİ FİYATTIR, BUNU HAZİNE’YE ÖDETEMEZSİN
Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ekonomist Meriç Köyatası, “Ne oldu da yüksek kur ve ihracata dayalı Türk modelinden iki gün içinde vazgeçildi?” diye sordu; “Fırtına, poyrazdan eserken aniden lodosa dönüştü, drise (yön değiştirmek) etti, kaptan çaresiz” yorumunda bulundu.
Döviz kurlarında ve piyasalarda fiyatların ani bir şekilde yükselmesinin de, aniden düşmesinin de istikrarsızlık göstergesi olduğuna işaret eden Köyatası, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dövizde son 4 ayda yaşanan spekülatif yükselişin normal şartlarda faiz artışı ve bütçeden tasarruflarla engellenmesi gerekirken, Saray Yönetimi, faize kur garantisi vererek örtülü faiz artırımı yaptı. Bu kur garantisinin bütün yükü ve riskleri Hazine’nin üstüne yıkıldı. Hazinenin, dolayısı ile Türk milletinin sırtındaki kur garantili otoyollar, köprüler, havaalanları, şehir hastanelere, şimdi de kur garantili faiz yükü bindi. Faiz, borç alanla borç veren arasındaki bir fiyattır. Başka bir ifadeyle mevduat sahibi ile banka arasında ve kredi alanla banka arasındaki fiyattır. Şimdi devlet mevduat sahibine diyor ki; sen paranı Türk Lirası ile bankaya yatır. Faiz ne kadar düşük olursa olsun fark etmez, dönem sonunda döviz kuru ne kadar arttıysa, aradaki farkı ben vereceğim. Faizi ödemesi gereken bankalar ve kredi kullanan işadamları yerine, bu parayı Hazine’ye ve Türk milletine ödetiyor.”
BUNUN BEDELİ, TÜRK HAZİNESİNİN İFLASI OLARAK ÖDENECEK
Alınan bu kararın ardından, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık satışından da beter bir fatura çıkacağını iddia eden Meriç Köyatası, şu görüşlere yer verdi:
“Saray yönetimi ve yandaşları, bundan iki gün öncesine kadar “Kuru bilinçli olarak yükseltiyoruz. İhracata dayalı yerli ve milli Türk modeli uygulayacağız” derken ani bir U dönüşü çektiler, örtülü olarak faizi yükselttiler. Ne oldu ya da neyin farkına vardılar ki, bu U dönüşünü yapmaya mecbur kaldılar? Hiçbir dayanağı olmayan yüksek kura dayalı Türk Modeli hayallerinin ömrü nasıl kısa olduysa, bu modelin ömrü de o kadar kısa olacaktır. Bir taraftan “Ey TÜSİAD, biz sizin cibilliyetinizi biliyoruz” derken, diğer taraftan bankalar ve kredi kullanan işadamlarının üzerindeki tüm riskleri milletin sırtına yüklediler. Belli ki, döviz kurundaki büyük artışlar; dış borcu bulunan bankalar ve özel sektörü uçurumun kenarına getirmiş. Anlaşılan kötü ekonomi yönetimi nedeniyle, bankalar ve dış borcu bulunan özel sektör şirketleri kurtarılmaya çalışılıyor. Bedeli de Türk Hazinesinin iflası olarak ödenecek. Esasında olan biten, Ekonomi Yönetiminin Faiz Lobisi ile Sevr Anlaşması imzalamasıdır. Bu anlaşma ile sıcak parayı Türkiye’ye davet etmektir.”
BU MODELDE ISRAR EDİLİRSE, NELER OLACAK? İŞTE İHTİMALLER!
Bu modelde ısrar edilmesi halinde neler olacağını da sıralayan Meriç Köyatası, “Bankalar, mevduata düşük faiz verecek. Artan kur farkını, Hazine, bütçede olmayan parayla karşılamaya çalışacak. Ya bugünden çok daha yüksek faizle borçlanarak ve bu borcu Türk Milletinden toplayacağı vergilerle ödeyecek, ya da dönüp Merkez Bankasına para bas bana ver, diyecek. Bunların her ikisi de üç haneli enflasyon demektir. Ve elbette, eğitim, sağlık başta olmak üzere birçok devlet hizmeti daha da aksayacak” dedi. Para piyasalarında kısa süreli döviz düşüşü görülebileceğini işaret eden Köyatası, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kamu bankaları aracılığı ile Merkez Bankası’ndan döviz satıyor olabilirler. Ya da yurt dışından Katar, BAE, ya da bıyıklı Türklerin paralarını da getirmiş olabilirler. Bunu birkaç gün içinde anlayacağız. Bu düşüş uzun sürmez. Şunu söylemek, bir iktisatçı olarak boynumun borcudur. Hazinede ve bütçede karşılığı olmayan garanti nedeniyle Türkiye’nin riskleri kendiliğinden artar. Dolar 8.5 lira ve Merkez Bankası faizi yüzde 19 iken Hazine yüzde 17 ile borçlanıyordu. Dolar 18’e çıkıp Merkez Bankası faizi yüzde 14’e düştüğünde, Hazine faizi düşmedi, aksine yüzde 25’e tırmandı. Çok kısa bir süre içinde önce Hazine borçlanma faizi daha da artacak, Hazine açıkları ve enflasyon beklentileri nedeniyle döviz kuru yine artacak. Kur garantili mevduat için üç ay, altı ay ve bir yıllık vade koydular. Üç aylık vadeli TL mevduatı artar. Üç ay sonra da Hazine büyük bir açıkla karşı karşıya kalır.”
ÜLKEYİ SEVİYORSANIZ, FAİZİ ARTIRIN, HARCAMALARI KISIN, PİYASAYI SAKİNLEŞTİRİN
Önümüzdeki ayların birçok belirsizliğe gebe olduğunu anlatan ekonomist Meriç Köyatası, durumu denizcilik terimleriyle aktardı:
“Fırtına poyrazdan eserken aniden lodosa dönüyor. Geminin kaptanı ise şaşkın… Dalgayı baş omuzluktan karşılamak yerine bir iskele bordadan, bir sancak bordadan alıp sürekli yalpaya düşüyor. Umarım kayalıklara bindirip gemiyi parçalamaz. Ekonomide var olan güven sorunun giderilmesi, bu saatten sonra mümkün değildir. AKP iktidarının ekonomide teknik olarak alacağı hiçbir önlem kalmamıştır. Biran önce bırakıp gitmelidirler. Eğer bu ülkeyi birazcık sevip düşünüyorlarsa da, gidinceye kadar olan sürede, biraz faizi yükseltip bütçe harcamalarını kısmak ve piyasaların sakinleşmesini sağlamaktır. Bunu saray yönetiminden beklemenin bir hayal olduğunu biliyorum ama yine de bir temenni olarak aktarmak istiyorum.”