EGEDESONSÖZ- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi’nde 4'üncü faz 2’nci ikmal inşaatında kullanılması planlanan 415 milyon TL’lik kredinin onaylanmasında kilit bir rol oynadığını belirtti.
Dağ’a teşekkür ettiklerini belirten Soyer, “Hamza Bey bizim Çiğli’de bekleyen bir talebimiz ile ilgili çok yerinde ve çok hızlı bir irade oraya koydu ve çözülmesini sağladı. Ondan başka taleplerimiz de var. Onun desteğine ihtiyacımız var. Sağ olsun o da siyasi bir durum gözetmeksizin destek verdi ve vereceğini tahmin ediyorum” dedi.
İZİN GEREKİYORDU, 2 SENE OLDU
Son dönemde siyasi arenada yaşanan sertleşmenin olduğunu ancak İzmir’in ihtiyaçları doğrultusunda uzlaşıya gerek olduğunu kaydeden Başkan Soyer, Dağ’dan deprem kredisi noktasında destek istedi. 30 Ekim İzmir Depremi sonrasında orta hasarlı 5 bin 800 yapı için Dünya Bankası'yla varılan 332 milyon dolarlık kredi için onay beklediklerini söyleyen Soyer açıklamasında “Bizim işimiz üst siyasi arenada olup bitenlerden biraz farklı. Biz vatandaşların derdine derman olmak zorundayız. Bizim belediye başkanlığımız herkesin başkanlığı olmak zorunda. Ayıramazsınız ki… Siz tam tersine herkesi kucaklayarak çözüm üretmek, refahı yükseltecek işler yapmak zorundasınız. Burada siyaset olabilir mi? Bizim bakışımızda herkesi kucaklayan, herkesin desteğini almaya çalışan bir anlayış. Bundan vazgeçmeyeceğiz. Deprem kredisi ile ilgili de Hamza Bey’den destek bekliyoruz. Bu 332 milyon dolarlık bir kredi… Biz 4 ayda Dünya Bankası’ndan görüşerek çıkardık. İzin gerekiyordu ve tam 2 sene oldu. O kredi geri döndü Dünya Bankası’na ve 5 şehre aktarılacak rakama dönüştü. Ancak hala bize bir dönüş gelmedi. Burada bir iradeye ihtiyaç var. İzmir’in hakkı olan bir şey var. Bizim hak ettiğimiz rakamın bir bölümünün hiç olmazsa verilmesi lazım” dedi.
ELEKTRİK FABRİKASI ÇÜRÜYOR
Siyasi çekişmelerden en çok vatandaşın zarar gördüğünü söyleyen Soyer, “İnşallah biter. Bunlar hak değil, reva değil. İzmirli bunu hak etmiyor. Elektrik Fabrikası çürüyüp duruyor. Bu kabul edilebilir bir şey mi? İzmir’in tarihi mirasından bir tanesi o. Niye çürüsün? 3,5 yıldır çürüyor ve daha fazla zarar görüyor” şeklinde konuştu.
Çiğli Arıtma ile ilgili yeni bir hibe aldıklarını da söyleyen Soyer, “Dün Avrupa Ufku Programı’ndan 300 milyon TL’lik hibe aldık. Büyükşehir, İZSU, İzdoğa ve İYTE… Çiğli’deki drenaj kanalını değiştireceğiz. İç körfeze akıyordu onu değiştireceğiz ve dış körfeze akıtacağız. 4’ncü fazın ihalesini gerçekleştireceğiz, Çiğli arıtma tesisinin fonksiyonlarının yenilenmesi ile ilgili ve koku sorununu tamamen sonlandıracağız” ifadelerini kullandı.
GELECEĞİ YEREL POLİTİKALAR BELİRLEYECEK
Politikada yerelliğin önemine dikkat çeken Soyer şunları söyledi:
“Hayat yerelde akıyor. İnsanlık tarihinde ilk defa 2007 yılında kent nüfusu kır nüfusundan fazla olmuş. Şu anda kent nüfusu yüzde 55’ler civarında. Yani hayat şehirlerde kuruluyor. Şehirler bu kainatın geleceğini belirleyecek. Bu nedenle şehirlerde üretilecek politikalar insanların daha çok güvendiği, ve içinde yer aldığı politikalar ile şekilleniyor. Kısacası yerel politikalar belirleyecek insanlığın geleceğini. Biz yerelde tarımda, enerjide, sosyal yardımda, sanayide, ulaşımda bir şey yapıyoruz. Vatandaşımızda bunları görüyoruz. Burada ne yapılması gerektiğini, nasıl çözümler üretilmesi gerektiğini ölçüp biçiyor. En cahil vatandaşımız da, en eğitimli vatandaşımız da büyük bir basirete, sağ duyuya sahip ve ölçerek tercihte bulunuyor. Bu yerel yönetimlerin başarısıdır. Siyaset yukarıda o kadar sığ, çirkin ve kaba şekilde yapılır hale geldi ki… İnsanlar bunlardan usanmış durumda. Siyasetin geldi nokta bu. Ancak vatandaş bununla ilgilenmiyor ve bundan nefret ediyor. Bunları takdir eden çok düşük oranda vatandaşımız var. Büyük çoğunluğu sağ duyulu basiretli, kutuplaştırma, ayrıştırma politikalarını tuzağına düşmüyor. Komşusu ile farklı görüşte de olsa saygın bir ilişki yürüten bir toplumuz. Toplumun büyük çoğunluğu yerelde üretilen ve üretilemeyen çözümlere göre tercihte bulunacaklardır.
Vatandaşlarımız yaptığımız ve yapamadığımız işler nedeniyle bizi yargılarken samimi bulduğunu düşünüyorum. Ben samimiyim. Vatandaş ile bir araya geldiğimde bildiğimiz siyasetçi davranışlarına, kalıplarına girmemeye çalışıyorum. İten bir ilişki kurmamaya çalışıyorum. Vatandaşın bir talebi olduğunda, yerine getiremediğimde bile onunla samimiyetle uğraştığımı görüyorsa o zaman gönül de koymuyor. Vatandaş bu konuda son derece olgun. Sizin eksikliğinizi bile kapatmaya hazır. Yeter ki samimi olun ve çalışın. Çalıştığınıza inansın yeter ki. Ben çok mutluyum. Çok severek çalışıyorum. Hem bu şehri, insanlarını çok seviyorum hem de yaptığım işi çok seviyorum. Böyle olunca elbette ki eksikliklerimiz var ancak vatandaşın bu konudaki desteğini, takdirini görmek besleyici ve güç verici hale geliyor. Sosyal medyada yazılan, çizilen haberlerin bir yere kadar önemi var. Ancak asıl hikaye sokakta akıyor. Asıl nabız sokakta. Sokaktaki vatandaş her şeyden ayırarak sizi objektif değerlendiriyor. Araba ile giderken de, bisiklet ile giderken de, yürürken de görüyorum vatandaşları. Teveccühlerini görüyoruz ve bundan gurur duyuyorum”