Soma'da geçen 13 Mayıs'ta meydana gelen maden facİasında, hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünde kusurları bulunduğu için haklarında “olası kastla öldürme", “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama", “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan dava açılan 8'i tutuklu 45 sanık, bir günlük aranın ardından özel olarak hazırlanmış kültür merkezinde ikinci kez hakim karşısına çıktı.
GECE GİZLİCE GETİRİLDİLER, ÖZEL NEZARETHANEYE KONULDULAR
Bu kez geçen duruşmada, SEGBİS (Ses ve görüntü bilişim sistemi) ile ifade verecekleri için tepkilere neden olan ve getirilmelerine karar verilen tutuklu sanıklar, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy; Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, Maden Mühendisi, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, İşletme Müdürü Akın Çelik, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik de hazır bulundu. Tutuklu sanıklar, yattıkları Şakran Cezaevi'nden güvenlik gerekçesiyle gece yarısı alınıp yola çıkartıldı. Ayrıca daha yakın güzergah olan Soma üzerinden değil, Aliağa, Menemen, Manisa üzerinden Akhisar'a getirildi. Tutuklu sanıklar, polisin ve jandarmanın yoğun güvenlik önlemleri altında sabaha karşı spor salonuna alındı. Sanıklar burada kendileri için özel yaptırılan demir nezarethaneye konuldu.
Duruşmaya CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Nurettin Demir, Mustafa Moroğlu, Musa Çam, Sakine Öz, Dilek Akagün Yılmaz ve Özgür Özel de geldi.
Mağdur avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Tutuklu sanıkların hazır olduğu, olağan yargılanmaya başlanmasını bekliyoruz” derken mağdur avukatlarından Zeynel Balkız da, "Hem tutuklu sanıklar hem de kamu görevlileriyle ilgili taleplerimiz olumlu değerlendirildi. Pazartesi yaşanan olayların tekrarlanacağını, bir sorun çıkacağını sanmıyorum” diye konuştu.
''HAYALLERİMİZİ BİTİRDİLER''
Duruşma için 1 yaşındaki kızıyla İzmir'in Kınık ilçesinden gelen Yeşim Yılmaz, duruşmaya eşinin hesabını sormak için geldiğini anlattı. Sanıklarla "yüz yüze" olmak istediklerine işaret eden Yılmaz, "Bu ecel değil katliam. Kendilerini düşündüler, eşlerimizi düşünmediler. Çocuklarımızı yetim bıraktılar. Benim eşim 26 yaşındaydı, 3 kızımız vardı. Hayallerimizi, hayatımızı bitirdiler, 3 çocuğumla kaldım. Bugün mahkeme bitsin istiyorum, cezaları kesilsin. Ceza alırlarsa hem biz hem eşlerimiz daha huzurlu oluruz" şeklinde konuştu.
POLİSTEN YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ
Polis ekipleri, olası olayların önüne geçmek için güvenlik önlemlerini de arttırdı. Hem duruşmanın yapılacağı kültür merkezinin çevresinde hem de duruşma salonunun içerisinde, jandarma ve polis, sayısı arttırıldı. Sanıklarla izleyeciler arasına iki sıra çevik kuvvet polisi etten duvar ördü. Aynı önlem sanık avukatları için de alındı. Bu arada geçen önceki günkü duruşmada izleyenler salona sığmazken bu duruşmaya katılımın az olduğu da dikkat çekti. Bazı ailelerin avukatların uyarısı üzerine duruşmaya gelmediği belirtildi.
İÇERİYE ELEKTRONİK CİHAZ ALINMADI
Soma davasının ilk duruşmasında, yaşanan tartışmalarla ilgili içeriden çok sayıda görüntünün sosyal medyaya sızması üzerine bu kez polisin bu yöndeki önlemleri de arttırıldı. Özellikle basın mensuplarının, içeriye dizüstü bilgisayar, cep telefonu ve tabletlerini sokmalarına izin verilmedi.
Polis noktasından geçerek salona girmek isteyen bazı üst düzey sendika yöneticileri ile polis arasında gergin anlar yaşandı. İtişme ve tartışmaların yaşandığı olay sonrası polisler, yöneticileri içeri aldı.
GÖZYAŞLARI SEL OLDU
Tutuklu 8 sanık, jandarma kordonu altında salonda ayrılan bölüme alındı. Jandarma ekibi, sanıkların etrafında çember oluşturarak güvenliklerini sağladı. Duruşma salonundaki sanıklar ile müşteki ve mağdurların bulunduğu oturma grupları arasındaki iki sıraya ise çevik kuvvet ekibi yerleştirildi. 400 kişilik salonun orta kısmı müşteki ve mağdurlara ayrılırken, sağ kısıma basın mensupları ve izleyiciler, sol kısma ise avukatlar oturtuldu.
Duruşmaya 8 tutuklu, 19 tutuksuz sanık katıldı. Tutuklu sanıklar Can Gürkan ve Ramazan Doğru'nun takım elbise ve kravatlı olduğu görüldü.
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı salonda uyulması gereken kuralları hatırlattı. Daha sonra söz alan müşteki avukatları, salon dışında bazı madencilerin yakınlarının kaldığını belirterek, bu kişilerin içeri alınmasını, kendilerinin duruşmayı ayakta takip edebileceğini söyledi. Mahkeme başkanı, salona giremeyenlere bir sonraki duruşmalarda öncelik verileceğini ifade ederek, bu talebi reddetti. Bunun üzerine avukatlar, kendilerinin salon dışına çıkabileceğini, yerlerine ailelerin alınmasını önerdi. Mahkeme başkanı, bu talebi de karışıklık yaşanacağı gerekçesiyle kabul etmedi.
''BİZ NASIL YANDIYSAK ONLAR DA YANSIN''
Duruşma başladıktan sonra mahkeme başkanı, kimlik tespiti için mikrofonu ailelere verdi. Ölen eşinin, oğlunun ya da kardeşinin isimlerini söyleyen madenci yakınları gözyaşlarına boğuldu. İsimlerini söyleyen aileler, “Yavrumuza, kuzumuza doyamadık”, “Kocam daha çocuğunu göremedi. Biz nasıl yandıysak onlar da yansın”, “Saymakla bitmeyiz. Hesabınızı veremezsiniz” derken, madenci yakını bir kadın baygınlık geçirdi. Hakim içeriye sağlık görevlilerini davet etti. Maden şehidi İsmail Coşkun’un eşi olduğunu söyleyen bir madenci yakını ise “Taşeron, kefen yerine naylona sarılan İsmail Coşkun’un eşiyim. 10 aylık çocuğum var. Nasıl yaptınız? Nasıl kıydınız, 28 yaşındaydı” diyerek sinir krizi geçirdi.
Ölen işçilerden Ali Kavak'ın eşi "Eşim üç günlüktü, 3 günlük" diye bağırdı. İşçilerden Uğur Çolak'ın babası, sanıklara doğru bakarak "Bunun hesabını hem bizim hem de Allahın önünde veremezsiniz" diye feryat etti.
"432 ÇOCUK BABA DİYE KARA TOPRAĞA SARILIYOR"
Bu arada ölen işçilerden Muhammet Girgir'in eşi Derya Girgin "Eşim çocuğunu göremedi. Devletten adalet istiyorum" diye konuştu. İşçilerden Bayram Erol'un eşi Selda Erol ise "432 çocuk baba diye kara toprağa sarılıyor. Adalet istiyoruz" dedi.
Bu sırada dışarıda kalan bazı işçi yakınları içeri girmek isteyince avukatlarla Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Ardından bazı avukatlar dışarı çıktı, onların yerine içeri alınan işçi yakınları oturdu.
AYLIK GELİRLERİ TEPKİ ÇEKTİ
Yoklama bittikten sonra mahkeme başkanı Aytaç Ballı, iddianamenin kabul edildiğini hatırlatarak, tutuklu ve tutuksuz sanıkların kimlik tespitine geçti. 45 sanıklı davanın kimlik tespitine, davanın bir numaralı sanığı olan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’dan başlandı. Can Gürkan’a aylık geliri sorulduğunda, "Şu anda yok" yanıtını verdi. Bu duruma aileler "Yalan söylüyor, var" diyerek tepki gösterdi. Ardından Genel Müdür Ramazan Doğru’ya geliri soruldu. O da aylık gelirinin 37 bin lira olduğunu söyledi. İşletme Müdürü Akın Çelik de 12 bin lira aylık geliri bulunduğunu belirtti. Bu sırada ölen işçilerin yakınlarından bazılarının ’şerefsiz’ diye bağırdığı duyuldu. Hakim de görevlilerden, bu tür sözler söyleyenlerin bunu tekrarlamaları durumunda dışarı çıkarılmasını istedi.
İDDİANAME OKUNUYOR
Mahkeme salonuna gelenlerin içeriye çakmak, parfüm şişesi ve su şişesi ile girmesine izin verilmeyen duruşmada, kimlik tespitlerinin ardından iddianamenin okunmasına geçildi.
Okunan iddianamede tutuklu sanıkların, soruşturma aşamasında verdikleri ifadeler dikkati çekti.
CAN GÜRKAN: EN ÇOK BİZ MAĞDUR OLDUK
Dava dosyasında 1 numaralı sanık olarak yer alan Soma Kömürleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'ın okunan savcılık ifadesinde, yönetim kurulu başkanı olarak şirketin strateji, finans, banka ilişkileri, bütçeler, planlama, yatırım ile ilgili konularını takip ettiğini beyan ettiğini bunun dışında teknik konularda sorumluluğun ise yaptıkları iş bölümü gereği yönetim kurulu üyesi ve genel müdürleri Ramazan Doğru'ya ait olduğunu beyan ettiği görüldü.
Gürkan'ın şirket olarak iş güvenliğine azami özeni gösterdiklerini iddia ettiği ifadesinde, şu sözlerle kendini savunduğu ortaya çıktı:
"Biz şirket olarak iş güvenliği tedbirlerinin alınmasında elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Biz bu işe gerek ben gerekse babam olsun bütün sermayemizi verdik, emeğimizi ortaya koyduk. 6 bin 400 kişiye ekmek kapısı açtık. Meydana gelen kazada en çok biz mağdur olduk. Bütün yatırımlarımızı güvenlik önlemlerine harcadık. Biz bütün işçilerimize, üst düzey amir ve mühendislerimize gerekli eğitimleri verdik. Her biri de belgelenmiştir. Söz konusu iş yeri devletin güzide maden ocaklarından bir tanesidir. Hatta bu maden ocağında profesörler olsun öğrenciler olsun madenle ilgili olarak bilgi amacıyla örnek madenlerden gösterilerek ziyaret edilmektedir. Biz iş güvenliği ile ilgili olarak emniyet iş güvenliği başmühendisimiz, iş güvenliği üç vardiya amirimiz iş güvenliğinden sorumlu vardiya amirleri, mühendisleri ve teknikerleri olsun yeterli sayılarda insan çalışmaktadır."
Soruşturma safhasında verdiği ifadesinde kazanan an itibariyle neden kaynaklandığını bilmediğini beyan eden Gürkan, "Benim söz konusu olay ile ilgili olarak kusur ve ihmalimin olduğunu düşünmüyorum. Üzerime atılı suçlama olursa kabul etmiyorum" dediği okundu.
''VİCDANİ OLARAK HER CEZAYA RAZIYIM''
Okunan iddianamede, davanın 2 numaralı sanığı şirket genel müdürü Ramazan Doğru'nun soruşturma safhasında alınan ifadesinde ise "yönetim kurulu üyesi olduğu ve kurulda yetki devri yapıldığı" iddialarını kabul etmediğini ancak genel müdür olarak sorumluluklara sahip bulunduğunu dile getirdiği okundu.
Doğru, bununla birlikte söz konusu kazanın öngörülemeyen bir kaza olduğunu, eğer öngörülebilir olsaydı mutlaka gerekli güvenlik önlemlerini alacağını beyan etiği ifadesinde, şu savunmaya yer verdi: "Ben bu işletmede 25 yıldan beri Soma Havzasında çalışıyorum. Ölenlerin çoğunu tanıyorum. Hepsi benim canımdan çok sevdiğim çalışanlarımdı. Böyle bir elim kaza yaşadık ve çok üzgünüm. Bu üzüntümü tarif edemem. Keşke bu kazada ben de ölseydim. Bu olaydan dolayı vicdani olarak bana gelebilecek her türlü cezaya razıyım. Burada kesinlikle kendimi kurtarmak adına savunma yapmıyorum. Ben vicdan muhasebesi içerisindeyim. Bu olayda bir kusurum olduğunu düşünmüyorum. Ve suçsuzum. Üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Savunma ve beyanlarım şu aşamada bundan ibarettir."
Tutuklu diğer sanıklar işletme müdürü Akın Çelik, mühendis Ertan Ersoy, vardiya amirleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Mehmet Ali Günay Çelik ve İsmail Adalı'nın da iddianamede yer alan savcılık ifadelerinde, kazanın oluşumuna ilişkin ihmallerinin söz konusu olmadığını savundular.
SANIKLAR HAKKINDA İSTENEN CEZALAR
Manisa'nın Soma İlçesi'nde geçen 13 Mayıs'ta, 301 işçi hayatını kaybetti. Faciadan sonra başlatılan adli süreçte aralarında Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Faciadan yaklaşık 6 ay sonra Soma Cumhuriyet Savcılığı 3 Kasım'da fezlekeyi hazırlayıp Ağır Ceza Mahkemesi mevcut bulunan en yakın Akhisar Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi. Akhisar Cumhuriyet Savcılığı ise fezlekeyi inceleyip, hazırlamış olduğu iddianameyi Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne 10 Kasım'da sundu. İddianameyi inceleyen Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi de 25 Kasım'da 4 noksan madde sebebiyle savcılığa iade etti. Bunun üzerine Akhisar Cumhuriyet Savcılığı iddianamenin iadesine itiraz etti. İddianame bu defa Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Manisa Ağır Ceza Mahkemesi ise eksikleri iki maddeye indirdi. Bunun üzerine geçen Aralık'ta Soma Savcılığı'na dönen dosyada eksiklerin giderilmesi için yeniden çalışma yapıldı. Facianın yıldönümüne iki ay kala 2 mart tarihinde iddianame Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. İddianamede, tutuklu 8 kişi için, “olası kastla öldürme'' suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama'' suçundan 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istedi. Tutuksuz 37 zanlı için de, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmaö suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Ancak bu kişilerden, 25'inin cezalarının, kusur durumundan dolayı üçte bir oranında artırılması talep edildi.