TBMM Genel Kurulu’nda 2026 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. CHP İçişleri Politika Kurulu Başkanı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine konuştu.
Konuşmasında suça sürüklenen çocuklar, polis intiharları, uyuşturucuyla mücadele, organize suçlarla mücadele ve yasa dışı göç ve Suriyelilerle ilgili konulara değinen CHP’li Bakan, “İçinde yurttaşın, polisin, jandarmanın, memurun olmadığı yani insanın olmadığı bu bütçeyi kabul etmemiz mümkün değil; hayır oyu vereceğiz” dedi.
İçişleri Bakanlığı’nın Meclis’in verdiği bütçeyi başarısız operasyonlarda harcadığı yönündeki eleştirilerini sıralayan Bakan, “Siz hâlâ ‘Avrupa’da oranlar şöyle, Türkiye’de böyle’ diyerek seçtiğiniz istatistikler ile algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Asıl istatistik 10 ayda 41 bin 296 operasyon yapıp sadece 539 kişinin tutuklanmasıdır” dedi.
Suriyelilerin geçici koruma statülerinin kaldırılması gerektiğini söyleyen CHP’li Bakan, “Savaş biteli bir sene oldu. Yıldönümünü Kilis’te, Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta kutluyorlar. Niye kaldırmıyorsunuz geçici korumayı? Kaldırın; dönsünler ülkelerine, ülkelerini yeniden inşa etsinler. Türkiye’de ağır aksak da olsa demokrasi deneyimi yaşadılar, özgürlüğün tadına baktılar. Bırakın ülkelerinde de demokrasi inşa etsinler. İyi komşular olalım. Bu durum hem bizim için, hem de onlar için hayırlısı” ifadelerini kullandı. Bakan konuşmasında şunları söyledi:
“Bakan bizi intihar oranının dünya ortalamasının altında olduğuna ikna etmeye çalışıyor!”
“Sayın Bakan geçen yıl kolluk intiharlarını nişan, düğün gönül meselesine bağlıyordu. Ağır çalışma koşulları, amir baskısı, özlük hakları sorunu yok. Bu yıl ise, bizi intihar oranının dünya ortalamasının altında olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Peki, Bakan’ın gizlediği gerçek ne? 2025 yılında bizim bildiğimiz polis intiharı sayısı 77. Fransa’da polis intiharı ülke ortalamasının 1.8 kat üzerinde, İngiltere’de 1.5 kat üzerinde. Türkiye’de kolluk, herhangi bir meslek grubundan 4-5 kat daha fazla intihar ediyor. Polis ve jandarma bu ülkenin işçisinin, esnafının, çiftçisinin çocuğu; anası babası rezidanslarda, yalılarda oturanların çocuğu değil. Bu çocukların canları sana emanet Sayın Yerlikaya, mazeret değil çözüm üreteceksin.
“Ceza artıracağım, bitecek demek, bilimsel cehaletin itirafıdır!”
Sayın Bakan, suça sürüklenen çocuklar için komisyonda diyor ki, ‘Küçüklüğünde çok çizgi film seyretmiş tesirinde kalanlara söylüyorum; bunların tamamı bitecek, caydırıcı kanunlarla…’ Sizin göreviniz mizah yapmak değil. Çizgi film karakterlerinin ismiyle kurulan suç örgütleri 16-17 yaşındaki çocukları kullanarak, sokaklarımızı kan gölüne çeviriyor. Çocuk suçluğuna ürettiğiniz çözüm ne? Caydırıcı kanun yapmak... Peki bilimsel gerçek ne? Suça sürüklenen çocuklarda caydırıcılık teorisi çalışmaz. Risk algısı düşüktür, geleceği öngörme yetisi zayıftır. Bu nedenle ‘ceza artırırsam suç azalır’ mantığı çocuk suçlularda işlemez. UNICEF’in, Avrupa Konseyi’nin raporları var; ABD, İngiltere örnekleri var. ‘Ceza artıracağım, bitecek’ demek, bilimsel cehalettir. Riskli bölgeleri belirleyeceksin, odak grup çalışması yapacaksın, okul devamı, aile desteği, psikolojik destek, sosyal hizmet takibi… Bütüncül bir anlayış ile çocuğun suça yönelmesini önleyeceksin.
“Tarihimizde ilk kez suçlu ihraç ve ithal eden bir ülkeye dönüştük!”
Sayın Bakan’ın döneminde ihracatımız arttı, ithalatımız arttı. Ama yüksek teknoloji ihracatı değil; suçlu ihraçı ve ithalatımız arttı. Yunanistan’da, Fransa’da, Almanya’da, İspanya’da Türk mafya örgütleri adam öldürüyor kendi aralarında çatışıyorlar. Avrupa basını bunu nasıl yazıyor? ‘Türkiye kaynaklı suç örgütleri Avrupa’da savaş yürütüyor,’ ‘Türk çeteleri AB şehirlerinde ölüm saçıyor.’ Türkiye uluslararası suç örgütlerinin ‘güvenli limanı’ hâline geldi. Rus mafyası, Balkan mafyası, Meksika karteli, Kolombiya kartelleri… Avustralya’nın en çok aranan adamı neden Türkiye’yi tercih ediyor? Çünkü kara para denetimi zayıf, kurumsal kapasite çökmüş, siyasi koruma mekanizmaları var. Tarihimizde ilk kez suçlu ihraç ve ithal eden bir ülkeye dönüştük. Bu, İçişleri Bakanlığı için utanç tablosudur.
“Asıl istatistik 10 ayda 41 bin 296 operasyon yapıp sadece 539 kişinin tutuklanmasıdır!”
Uyuşturucuda durum; Avrupa’ya giden eroin ve kokain trafiğinin büyük bölümü Türkiye’den giriyor, ana kavşağı Türkiye. Europol raporları açık; Türk suç ağları eroin pazarında hâkim aktör. Kokain trafiğinde Türkiye ‘yükselen merkez’ olarak tanımlanıyor. Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin kokain trafiğinden hem transit hem de hedef ülke olarak etkilendiğini söylüyor. Ama asıl felaket; bu ‘trafik’ gelip geçip gitmiyor; okul önlerinde, mahallelerde, köylerde sentetik uyuşturucu satılıyor. Uyuşturucu kullanımı 12 yaşına kadar düşmüş durumda. Siz hâlâ ‘Avrupa’da oranlar şöyle, Türkiye’de böyle’ diyerek seçtiğiniz istatistikler üzerinden algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Asıl istatistik; 10 ayda 41 bin 296 operasyon yapıp sadece 539 kişinin tutuklanmasıdır. Meclis’in verdiği bütçeyi başarısız operasyonlarda harcıyorsunuz.
“Niye kaldırmıyorsunuz geçici korumayı?”
Uluslararası örgütler; Türkiye’nin Asya, Ortadoğu, Avrupa hattının ana göçmen kaçakçılığı merkezi olduğunu söylüyorlar. Yasadışı göçü bir kenara bırakın; ülkede hala 2 milyon 366 bin geçici koruma altında Suriyeli var. Savaş biteli bir sene oldu. Yıldönümünü Kilis’te, Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta kutluyorlar. Niye kaldırmıyorsunuz geçici korumayı? Kaldırın; dönsünler ülkelerine, ülkelerini yeniden inşa etsinler. Türkiye’de ağır aksak da olsa demokrasi deneyimi yaşadılar, özgürlüğün tadına baktılar. Bırakın ülkelerinde de demokrasi inşa etsinler. İyi komşular olalım. Bu durum hem bizim için, hem de onlar için hayırlısı...”