Son yıllarda Türkiye'nin dış ticarette parlayan yıldızı Afrika'dayım. Bu satırları üst düzey bir yetkilinin davetlisi olarak geldiğim Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden (DRC) yazıyorum. Başkent Kinshasa'dayım.
Dünyanın bir numaralı havayolu şirketi seçilen THY'nin bu ülkeye direk uçuşu yok. Mecburen aktarmalı gelmek zorundasınız. Ben de Kazablanka üzerinden aktarmalı geldim. Uçak yolcuğu bir günden fazla sürüyor. Fas'ta kaybolan valizleriniz de cabası. Daha önceki tecrübelerime dayanarak önemli eşyaları yanıma aldığım için çok sorun olmadı. Öğrendiğime göre Türk Hava Yolları (THY), Kinshasa havaalanının standartları ve pisti yetersiz diye direkt uçuş koymamış. Oysa Belçika ve Fransa, Almanya gibi birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesinden çok sık direk uçuş var bu ülkeye. Dolayısıyla ağırlıklı ticaret de bu ülkelere yapılıyor. Afrika pazarına yeni giren Türkler için direk uçuşların olmaması büyük bir handikap. Burada bavul ticareti çok önemli, Rusya'nın ilk dışa açılmaya başladığı yıllarda yapılan bavul ticareti gibi. Bunun içinde Afrikalılar, direk uçuş olan ülkeleri tercih ediyorlar. Ekonominin içinde bulunduğu şu zor günlerde, devlet yetkililerinin girişimde bulunarak direk uçuş seferleri koymaları bavul ticaretine bağlı olarak ihracatımızda çok önemli olacaktır.
Ülkeden kısaca bahsedelim; Ülkenin tahmini nüfusu 80 milyon, Başkent Kinshasa'nın nüfusu 15 milyon, tahmini diyorum çünkü ülkenin içinde bulunduğu şartlar nedeni ile nüfus sayımı yapmaya imkan yok. Ülkede Hristiyanlar ağırlıkta yaklaşık yüzde 70, Müslüman yüzde 30 civarında. Yüz ölçümü Türkiye'nin yüzölçümünün üç katından daha fazla. Nijerya'dan sonra Afrika'nın ikinci büyük ülkesi. Dünyanın ikinci büyük yağmur ormanları bu ülkede. Buna rağmen kereste fırınlayacak ve işleyecek düzgün bir tesis yok. Nil'den sonra Afrika'nın ikinci büyük nehri 'Kongo Nehri' bu ülkede. Ülkede iki mevsim yaşanıyor; kuru ve yağmurlu mevsim. Şu an kış ayındayız hatta 'kara kış' sıcaklık yaklaşık 22-25 derece. Şu an İzmir 35-40 derecelerde yanıp kavrulurken burası kış ayında. Ne ilginçtir ki buranın kışı bizim kışlarımıza benzemiyor çünkü yağmursuz kış! Yağmur, yaz aylarında yağıyor. Eylül – Ekim gibi yaz ve yağmurlar başlayacak, sıcak ve nemden nefes almaya imkan yok. Ülke tarıma son derece elverişli, yılda iki veya üç kez mahsul almak mümkün ise de tarım yapılmıyor. Çünkü üretmeği bilmiyorlar. Sadece tüketim toplumu. Üretim yapanlar yabancılar. Her yer Lübnanlı ve Hintli dolu, son yıllarda Çinliler de büyük alt yapı işleri almışlar ama gördüğüm kadarıyla hepsi 'çinişi' son derece kalitesiz. Bedava yol yapıyorlar ama bunun karşılığında ülkenin birçok değerli madeninin çıkarma hakları Çinliler'de. Dünyanın en büyük değerli madenleri bu ülkede. Lubumbashi, elmas şehri, ticaretin merkezi. Ülkenin iki limanı var; Matadi ve Boma. İkisi de tamiratta, yarım çalışan Matadi Limanına da büyük gemiler yanaşamıyor.
Dünyanın zenginliklerinin olduğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti aynı zamanda Dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Yıllarca Belçika sömürgesi olmuş. Belçika'da elmas çıkarılmadığı halde 'Dünya Elmas Borsasının' bu ülkede olması ülkenin nasıl sömürüldüğünün ispatı. Ülke yıllarca diktatör Mabutu tarafından yönetilmiş. Diktatöre karşı 1995 – 1997 yılları arasındaki iç savaşta, 5 milyondan fazla insan öldürülmüş. Şu günlerde ülkede kolera salgını var, son bir ayda yaklaşık bin kişi ölmüş. En çok ölüm sıtmadan. İnsanlar ölüme okadar alışmışlar ki, aynı gün ya da ertesi gün hiçbirşey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. Ülkenin yaklaşık yüzde 90'ı çok yoksul ama yüzde 10'luk bir kısımda çok zengin. Arada korkunç bir uçurum var, ikisinin arası yok.
Neden anlattım bütün bunları? İş adamlarının en büyük özelliği, risk almayı sevmeleridir. Ne kadar risk o kadar kazanç demek. Bu kadar olumsuzluğun olduğu bir ülkede yatırım yapan yabancılar var, Lübnanlılar ve Hintliler uzun yıllardır pastadan büyük payı kapmışlar. Son yıllarda Çinliler ve Koreliler ataktalar. Belçikalılar, Fransizlar zaten çoktan alacaklarını alıp ülkelerini inşa etmişler. Türkler trenin son vagonuna binmeye çalışıyorlar. Atı alan üsküdarı çoktan geçmiş.
Tüm bunlara rağmen, ülkenin en geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinden biri olması yatırımlara ihtiyaç duyması, ticaretteki yüksek kar oranı risk almayı seven işadamlarının ilgisini çekmeye devam ediyor.