Harun ÖZDEMİR
Harem zarurettir!
13 Aralık 2018 Perşembe

Harem de olmasa, Allah sizi inandırsın, ümmetin işleriyle uğraşmak akıl kârı değil! Sultanlık babadan kalma bir meşgale! Yapacak başka işimiz de olmadığına göre ümmete riyaset etmek, beyt’ül mala göz kulak olmak bize kaldı. Yoksa yapılacak iş değil!...

 

Kendi kendime konuştuğuma bakmayın! Düşmanlarım duyarsa ortalık karışır.

Sultan olma sırasına giren nice babasının oğlu var. Bana hayatı zehir etmeye yeminli nice hain var, fırsat kolluyorlar!...

Neyse artık, bunları ne ben söyledim ne de siz duydunuz!

Konuyu kapatalım.

 

İki gün haremde istirahatten sonra yaveri çağırdım:

Nerede kalmıştık!” dedim.

Yaver de

Haşmetmeap hazretleri, sarf ettiğiniz son kelam, kavga eden karı-koca ile neden görüşemediğinizdi!

Aslında sizi karı-koca ile tam üç kez görüştürdük! Meram görüşmeleri sizi çok yormuştu, kimse size söylemeye cesaret edemedi, efendimiz! Tekrar getirin diye emir buyurdunuz, biz tekrar görüştürdük… Günün yorgunluğundan olmalı ne konuştuğunuzu unuttunuz, efendimiz!

Arzunuz tekrar görüşme yönünde ise dördüncü kez huzura çağırabiliriz Haşmetmeap efendimiz” dedi.

 

Biri bana yarım gün içinde  bir aile ile üç kez görüştüğümü ama hatırlamadığımı söylemiş olsaydı kasem olsun, dünyasını çoktan değiştirtmiştim. Yaverime kıyamam! Son zamanlarda çok da güzel cariyeler edindi, daha görecek güzel günleri var!

Yaşamak onunda hakkı!

İzin veriyorum, biraz daha yaşasın!

 

Uluları toplattım, tek sıra oldular.

Bağdat’ın sıcağında koca koca sarıklar… Üst üste giyilmiş kaftanlar… Yerlerde sürünen cübbeler… Yer yer de plaj kıyafetiyle arz-ı endam eden oğlanlar… çıkıp geldi.

 

-Bre ulu bozuntuları, dedim. Diyin bakalım, Bağdat halkının ahvali nicedir?! 

Kısa bir sessizlik oldu.

Daha yeni yeni fark ediyorum, bu adamların kendi aralarında nasıl konuşup anlaştığını. Yan gözlerle birbirlerine bakıverdiler, sonra en yaşlısı gibi görünen zât söz aldı:

-Haşmetmeap hazretleri, geçen gün bir yanlış anlaşılma oldu. “Sultanımız sizlerle muhabbet etmek ister” gibi bir şayia çıkarılmış! Güzel yüzünüzü görmek, tatlı sesinizi duymak için Bağdat halkı da Sarayda sıraya girdi.

Efendimiz, malum-u âliniz, ahali cahildir, gevezeliğe de pek düşkündür. Siz selam verirsiniz onlar size hutbe irâd eder, efendimiz!

Emin olunuz ki, Bağdat’ta bir mesele yoktur, olanlar da kontrol altındadır!

 

Başka görüşü olan var mı, dedim, fakat ben sordum ben dinledim.

Kimsenin ağzını bıçak açmıyor!

Bunlar kendi aralarında anlaşmış olmalılar.

 

-Diyin bakalım sırayla, kaç cariyeniz var?

Kimseden ses çıkmıyor! İyiden iyiye sinirlenmeye ama sükûneti de elden bırakmamaya çalışıyorum!

Birden plaj kıyafetli üç oğlan, bir adım öne çıkarak,

Efendimiz bizim cariyemiz yoktur, biz cariyeye karşıyız” dediler!

Sanıyorum sinirlerime daha fazla hakim olamayacağım.

Kimsiniz sizi bre soytarılar! Yoksa geçen günkü meram görüşmelerinden mi kaldınız! Kim sizi çağırdı, kim sizi ululadı ulan?!” diyorum ama huzurda çıt çıkmıyor!

Bu kez üç adım daha öne çıktılar. Burnumun dibine kadar yaklaştılar:

Değerli Sultanımız! Bizler Haşmetmeap hazretlerinin hizmetine kendisini vakfetmiş fanileriz. Nice zamandır işaretinizi beklemekteyiz!”

Asabiyetten kulaklarımın zonkladığını, gözlerimden ateşlerin çıktığını görür gibi oluyorum.

Son bir hamle yaptım, yaverle göz göze geldik.

Yaver; Ey ulular, Sultanımız kaç cariyenizin olduğunu sormuşlardı lakin kimseden ses çıkmadı. O zaman sağdan sırayla yemenilerinizi ve çoraplarınızı çıkarın, falaka odasına geçin. Artık kaç cariyenizin olduğunu orada söylersiniz, dedi.

 

Plaj kıyafetli zibidiler “Efendimiz bizim idari bir görevimiz yoktur! Bizler Sarayınızda hizmet sektöründe istihdam edilmekteyiz” dediler demesine de, ben bu oğlanları ilk kez görüyorum! Kimler Saraya aldı… Neden aldı… Niyeti neydi… Sultana alıyoruz denip kimlerin hizmetine verildiler, Allah bilir!...

Sonrasını hatırlamıyorum…

Kılıcı çektiğimi, okumu gerdiğimi hatırlıyorum da sonrasında kimi kestim, oku kime sapladım, orasını hatırlamıyorum!

Kendime geldiğimde haremde bir yataktaydım. Yatak dediysem siz de seviyeyi iyice düşürmeyin, kuş tüylerinin üzerinde istirahatteyim.

Kendime geldiğimde bir şeyi fark ettim, üzerime bayağı hurma şerbeti dökülmüş… İçerken mi dökmüşüm yoksa birileri mi dökmüş, onu da hatırlamıyorum.

Esvapçı başı ve yardımcıları eşikte gözleri yerde işaretimi beklediklerini gördüm.

İşaret ettim, yanıma geldi. Yeni esvapları incitmeden giydirdiler.

Sonra yaveri çağırttım.

Yaver dedim bari sen yapma! Hani beni kavga eden karı-koca ile görüştürecektin?!

 

Yaver utana sıkıla “Efendimiz, tamı tamına yedi kez görüştürdük lakin siz hatırlamıyorsunuz!” dedi.

 

Ben ki, ümmeti Muhammed’in medar-ı iftiharı, âlem-i İslâm’ın ve kürre-i arzın Sultanlar Sultanı Harun’ur Reşîd’im! Nasıl hatırlamam!

 

Yaver “Haşmetmeap hazretleri, yeter ki siz isteyin. Yedi kez daha huzura alırız. Siz de dertleri nedir onu etraflıca dinlemiş, anlamış olursunuz” dedi ya, niye yalan söyleyeyim çok rahatladım. Yaverim laf arasında benim de unutma hakkımın olduğunu söylerken ağzından bal damlıyordu. Kalkıp alnında öpecektim ki, bu makam bu tür laubalilikleri kaldırmaz diye öpmekten vazgeçtim!

 

Yaver, seni doğrucu bilirim. Falaka odasında neler yaşandı, bilgi vermedin, biraz da onlardan bahset, dedim.

 

Sultanım, odaya gelen bülbül oldu! Üç oğlan hariç hepsinin bol miktarda cariyesi varmış. Bazıları sayısını bile bilmiyor. Paralı adamlar, pazarda beğendikleri cariyeleri alıp haremlerine kapatmışlar!

 

Demek ki, keseler dolusu altınlarla ululadığım gafiller, zalimler, hainler, cariyelerinin sayısını bilemeyecek kadar harem düşkünü olmuşlar. Sayısına bereket, her biri anket yapacak kadar cariye edinmiş!

Yıllardır savaşa gitmeyen bu uçkur düşkünleri Sarayımın dibinde benden daha eğlenceli bir hayat kurmuşlar da benim haberim yok!

Az kaldı, ben size göstermez miyim!  

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
bıyıksız 13 Aralık 2018 Perşembe 15:29

sultan olma sırasına giren babasının oğlu kim ola ki? Bilal mi? Fatih mi? Pakdemirli mi? Malum babadan oğula geçtiği için hangisi kastediliyor merak ettim.

Yorumu oyla      10      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Neden fakirleştik?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva